3

6.9K 139 7
                                    

"sen bilirsin yapacaklarıma hazırlıklı olursun o zaman" dediğimde gözlerinin dolmaya başladığı besbelliydi benden tarafa bile bakmıyordu elini tutup cebimdeki yüzüğü çıkarttım ve gözlerinin ta içine bakarak

"sen beni karartansın hem karartıyorsun hem aydınlatıyorsun evet belki ben iyi bir adam olmayabilirim ama senin iyiliğin için zamanı gelince öğreneceksin bunu zaten şimdi sana soruyorum benim karanlığımda ki ışık olur musun ?"

Egenin sorduğu bu soruda mantık arıyordum hayır karanlık gözlerinde ilk defa böylesine bir aydınlık görmek her ne olursa olsun asla ona teslim olmayacaktım her ne kadar beyaz prense bile dönüşse onu istemiyorum ve sevmiyorum yapmacık bir şekilde sırıtıp masada dirseklerimin üzerinde yükselip azıcık yüzüne yaklaşıp gözlerinin tam içine bakarak 

"hayır" dedim dediğim cevaba şaşırmak değilde afallamış olacak ki o boşluktan yararlanıp hızla ayağa kalktım ayağa kalkmamla birlikte sandalye yeri bulurken tok bir ses de çıkarmıştı yüzündeki nefrete bakıp çantamı alıp çıktım mekandan  hızlıca gelen taksiyi durdurup binmek için bacaklarımı harekete geçirdim taksiye atlayıp adresi verdikten sonra kara kara düşünmeye başladım hayır neyin nesiydi sevmediğim insanla evlenmek istemiyordum neresini anlayamıyorlardı tamam yakışıklı olabilir ama onu isteyen etrafında bir sürü kız varken neden  ben istemiyordum sevdiğim adamı kendim seçebilirdim telefonumu açıp begümün numarasını tuşladım 2-3 çalışta açan begümün konuşmasına fırsat vermeden kendim konuştum 

"begüm bahçe arkasına gelin bavulumu hazırlayacağım bende o sırada geldiğinde mesaj at bana"

"tamam canım" dediğinde telefonu suratına kapattım hızla adımlarla zile dokundum kapıyı annem açsa da tebessüm ettim annem de burukça gülümseyip içeri girmemi bekledi bir süre babam ise tüm soğukluğuyla 

"aldın mı oğlanın aklını başından" almadım ne alacağım onun aklını 3 gram aklı var zaten 

"aldım" deyip sırıttım babama annem bu hallerime şaşırmış olmalı ki garipseyen bakışlarla bakıyordu yanlarından kalkıp odama girip hemen sırt çantama bir kaç kıyafet attıktan sonra kısa bir duşa girdim pantolonumu giyip üzerine de kısa bir tişört geçirdikten sonra saçlarımı topladım o sırada begümün attığı mesajla 32 diş sırıttım resmen hemen penceremi açıp çantamı aşağıda bekleyen emire attım emir benim yakın arkadaşım bu arada begümden sonra gelen odamın önündeki ağacın dallarına tutunarak iniyordum tam son dala geldiğimde ayağımın kaymasıyla yeri boyluyordum ki kendimi emirin kucağında buldum şaşkın şaşkın gözlerine bakıyordum lan ben az önce ne yaptım öyle emir sadece dudaklarıma odaklanmış bir şekilde bekliyordu

"emir" dediğim an öksürüp beni de kucağından indirip 

"kusura bakma dalmışım Hazal" dedi ve elimden tuttu şaşkınca ellerimize baksam da kafaya takmadım birlikte arka bahçeden gizlice çıktık begüm bana koşarak sarıldı tabi ki bende ona kardeşim benim asla beni egeye bırakmayacağını biliyordum 

"hadi bana gidelim bende kalalım" dediği an reddetmeyi düşünsem de otelden kolayca bulurlar en iyisinin emirin evine gitmek olduğunu düşündüm begüm ben emir eve doğru gidiyorduk 

"ya iyi ki geldiniz yoksa 3 ay sonra parmağımda saçma sapan bir yüzükle dolaşacaktım bana tebessüm eden emir nazikçe elimi tutup öpüp geri yola odaklandı 

"merak etme artık seni asla bırakmayacağız" deyip içime soğuk sular dökse de halada içimde bir tedirginlik vardı yarın ilk uçakla buradan gitmekti en iyisi derin bir nefes alıp camdan dışarıya baktım 15 dakika sonra gelmiştik emirin evine  beni bir kolunun altına aldı begümü bir koluna böyle mutluydum ben karışmasınlar bana işte emir kapının deliğini sağa çevirip açılmasını sağladıktan sonra içeriden gelen gülüşme sesleri geliyordu beni görünce bana doğru koşan dicleye tebessüm etmekle yetindim 

ZORAKİ KOCAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin