-10- 3 NUMARA (Bir gece)

16 4 0
                                    

KISA AMA KİTABIN BELKİDE EN MİNNOŞ BÖLÜMÜ...
Böylesine tatlı bir bölüme bir de şarkı uyarlayayım diye düşündüm...
Bölüm şarkısı -I'm Titanium-
İyi okumalar...

Yaşamı kişileştirmek istek büyük ihtimalle onu soğuğa benzetiriz.
Soğuk; aslında yaşamak çok üşütüyor.
Ancak yaşamayı bilenler ısınıyor ve üşüyenler genelde pek umursanmıyor.
"Yoruldum" deseler de koşmak zorundalar hayat boyu. "Acıyor" deseler de bile isteye tuz basmak zorundalar yaralarına...

Derin bir nefes alıp elimdeki kaşığı çorba kasesine daldırdım.
Masanın dört bir yanından yükselen kahkaha sesleri iyice sinirimi bozmuştu. Bu bir aile yemeği falan değildi. Hele bir hasret yemeği, hiç değildi.
Karşımda halen ona annem desem de beş yıldır sesini bile duymadığım kadın vardı. Bir yanımda Oğuz, diğer yanımda bizi reddettikten sonra evlat edindikleri Deniz oturmuştu.

Ne saçma. Önce kendi öz çocuklarını evlatlıktan reddediyorsun. Sonra bambaşka bir çocuğu hayatına dahil ediyorsun.

Deniz benden iki yaş küçük ve o da bir yazar. Ama benim aksime daha çok polisiye kurgular üzerinde çalışıyor. Şu ana kadar bir kitap bastırdı ve o kitabı okumuştum. Polisiye dediğime takılmayın, hani şu; fazla amatör olmasına ramen insanlar tarafından beğenilen çerezlik kitaplardan biriydi.

Annemin yanında kocasının kardeşi, onun yanında ise iki tane çocuğu oturuyordu. Yani kendi kanımdan pek bir insan yok.

Annemin kocası masanın başında oturuyordu ve gözleri bir an bana kaydı. "Ee, Nilay ? Okuyoruz kitaplarını. Var mı yeni bir şey ?"
Başımı salladım. "Şu anlık yok."
Annem gülümseyerek Deniz'i gösterdi. "Deniz bu yıl ikinci kitabını bastıracak inşallah."
"Ne güzel," diye mırıldandım. "Sende ona destek oluyorsundur hep."
Anlamsızca gülümsediğinde dudaklarım bu kez alayla aralandı. "Bana vermediğin desteği ona veriyorsundur değil mi ?"

Ozan hafifçe dürttüğünde beni, başımı ona çevirdim. "Birazcık dayan." Diye fısıldadı kulağıma. Bıkkın bir nefes verdim.
"Yani," diye söze başladı. "O zamanın şartları öyleydi. İşlerim fazla yoğundu ve sizinle ilgilenememiştim kabul ediyorum."
"Beş yıldır bitmedi mi o işlerin anne ?" Her ne kadar toparlamaya çalışsa da anlaması gerekiyordu ki; bu gibi sözleri daha çok yakıyordu canımı.
Omuz silkerek bakışlarımı kaçırdım. "Benimkide soru, senin bizden mühim işlerin ne zaman bitti ki zaten ?"

İmalı sözlerim masada ölüm sessizliği oluştururken anneme dokunsalar ağlayacak gibiydi. Doğrusu bende ondan farklı değildim. Ozan'ın yeniden dürtmesi üzerinde masadan kalktım. Daha fazla bu ortamda duramayacaktım. "Yemedim," diye mırıldandım bana bakan şakın gözlere. "Ama sanıyorum hepsi çok olmuştur," yemekleri gösterip odadan tamamiyle çıktım.

Portmantodan deri ceketimi alıp üzerime geçirdim ve kendimi dışarıya attım.

Ürkek bir çocuk gibi yaklaşıyordu huzur bana, bir kere dokunmak istiyordu... Ama ikincisine hiç cesaret edemiyordu. Gülümsüyor gibi yapıyordu, lakin sonradan anlaşılıyordu aslında ağladığı.

Derin bir nefes vererek küçük çakıl taşını ayağımla ittim. Taş yuvarlana yuvarlana kanalizasyona düştüğünde gülümsedim. Eskiden Ozan'la çok yapardık. Çocuktuk tabii, tek eğlencemiz o gibi bir şeydi. Sokak ve sokaktaki çakıl taşları... Şayet evimizde hiç eğlenceli şeyler olmazdı...

Anlık yanımda hissettiğim ayak sesleriyle irkildim. Kulaklarıma ulaşan ses ise rahatlamama sebepti. "Yıkık mısın sen ?"
İki gün önce beni hastaneye götüren çocuktu bu. Allah yukarıda iki gün bırakmamıştı peşimi.
"Ne yapacaksın kahraman çocuk ? Paramparça dağılmış kalbimi mi onaracaksın ?"
Güldü. Tatlı kahkahası kulaklarıma ulaştığında tek kaşımı kaldırarak baktım suratına. "Hayır." Diye mırıldandı.

Tabii, iki gün önce beni hastaneye götürmesi bir şey değiştirmiyordu. Konu bensem kimse insanlık namına bir yaklaşımda bulunmuyordu !

"İnanır mısın ? Tahmin etmiştim." Dedim sahte bir heyecanla. "Bu hayatta kimsenin umurunda değilken senin gibi bir duygusuzdan da kazık yiyeceğimi tahmin etmiştim !"
Sessizce beni dinleyen siyah gözlerde derin anlamlar vardı...
Onu arkada bırakıp dar sokakta ilerlemeyi sürdürdüm.

Kısa süre sonra arkamdan gelen erkeksi sesi olduğum yerde durmama neden oldu. "Onarırsam daha çok acır diye düşünmüştüm."
İki adımda yanıma ulaştı. Hafif eğildiğinde gözlerimiz buluşmuştu. Gülümsedi, "benim amacım o kalbi tamamiyle yenilemek sert kız."

👤 BEŞ DAKİKA SONRA...

"Neden yapasın ki ?"
Dedim sessizce, "neden beni bu kadar umursayasın ?"
Bir an çok fazla yakın olduğumuzu hissedip bir iki adım geriye gittim.
Sessizdi. "Söylesene," yutkundum. Boğazımda anlamsız bir acı hissediyordum. Gitmiyordu içimdeki ağlama hissi. Tam onlardan kaçtığımı düşünürken yine beni buluyordu tüm acılar...

"Neden kalbimi yenilemeyi istiyorsun Aras ?"
Sesimin titremesine mani olamamıştım.
"O gün," diye mırıldandı. Siyah gözleri gecenin karanlığında çok daha koyu bir renge bürünmüştü. "Sen beni bambaşka bir adama çevirdin." Ağır ağır yutkundu. "Gözlerindeki acı kalbime dokundu sanki o kadar masumdun ki, ben ilk defa bir kadının çaresizliğine şahit oluyor gibi hissettim."

Sarhoş gibi gözlerine odaklanmışken söylediği sözlere takılı kalmıştım. Ben gerçekten ona bu duyguları bir bakışımla mı yaşatmıştım ?
Geriye doğru giderken başımı eğdim. "Ben... O gün kafamı çok sert çarpmıştım. Kendimde değildim yani."

Ürkek adımlarla ilerlediğimde yanımda yürüdü. Hafif esen rüzgar belkide içinde bulunduğum durumda beni ayakta tutan tek şeydi. Dakikalarca hiç konuşmadan yürüdük. Allah biliyor ya, o dakikaların her biri bana bir saat gibi gelmişti.
"İstersen evine bırakabilirim." Derin bir nefes alıp başımı kaldırdığımda sokağın başından beyaz spor arabasını gördüm.
Başımı iki yana salladım. "Kendim gidebilirim. Hem, yürümek istiyorum."
Gülümsedi. "İyi geceler o zaman."
"İyi geceler."

Yanımdan ayrılıp arabasına yöneldiğinde bende adımlarımı hızlandırdım. Hava çok kararmıştı ve bu karanlıkta başkalarına yem olmak istemezdim.

Aras'ın arabasını geride bıraktığımda aslında verdiğim cevabın ne kadar saçma olduğunu anladım. Hayır ! Yürümek falan istemiyordum !
Çevredeki parklarda içki içen gençler görüyordum ve bu yeterince korkmama sebepti !
Acaba Aras çoktan gitmiş miydi ?

Yürümeyi bırakıp koşmaya başladığımda arkamdan gelen teker sesleri gece gece bir çığlık atmama neden oldu.
"Siktir !"
Arkamdaki binaya sindiğimde ise gelen arabanın Aras'a ait olduğunu fark etmek içime sular serpmişti.
"Aras !?"
Yolcu koltuğunun camını indirip bana baktı. "Şey diyecektim... Korkuttum mu yoksa ?"
"Oldukça," diye mırıldandım.

Elimi kalbime götürüp derin nefesler aldım. "Ne oldu ?"
"Yarın, birlikte bir şeyler içmeye gidelim mi ? Ya da yemekte olur."
Gülümseyerek başımı salladım. "Olur."

Gülümsedi. Ardından gözleri apartman duvarına sinmiş bedenimde takılı kaldı. "Yürümek istediğine emin misin ?"
Kafamı iki tarafa o kadar hızlı salladım ki bir an gerçekten başım döndü.
Hızla arabanın yolcu kısmına geçip oturdum.
"Gece, hayatın tehlikeli kısmını açığa çıkarıyor cidden."
Güldü. "Farkındayım," diye mırıldandığında ona döndüm.
"Sen hiç o hayata bulaşma olur mu ?"

3 NUMARA -ÇOCUKTUK-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin