ŞARKILAR
Ne çok uzun ne çok kısa,
Hayatımızın her anında bizimle olan melodiler...
Dikkat çeken asıl şu ki, insana dokunabilen şarkılar vardır. Özeldir.
Örneğin sokak çalgıcıları; yolda yürürken bizi bizden alıp bambaşka bir evrene sürükleyen o insanlar... Değindiğim şey müziklerdir, yanlış anlaşılmasın.
Duygularımızı en iyi açığa çıkarabilmekte dinlediğimiz şarkılara bağlıdır.
Bir sonbahar gecesi, yürekleri sırılsıklam eden yağmurda, elinde bir demet çiçekle sevdiğine hislerini açan bir insanı en iyi nasıl düşünürsünüz ?Kapının çalmasıyla oturduğum ofis sandalyesinden kalktım. "Baktım ben !"
Müjgan teyze sabahtan beri gitmemişti. En moral verici sözlerini sunduktan sonra konuşacak bir şey kalmayınca beni yalnız bırakmış, evle ilgilenmeye başlamıştı. Şikayetim yoktu. Şayet mutfaktan gelen kokuları hissettikçe mutluluk hormonu salgılıyor gibiydim.Pek çok yerde çikolatanın insana mutluluk verdiğinden bahsedilir. Bana kalırsa bu yanlış. Ben her yemekle mutlu olabilen biriyim.
Ve yine pek çok yerde, çikolatanın hüzünlü anlarda daha fazla tüketilen bir tatlı olduğundan bahsedilir. Bana kalırsa bu da yanlıştır. Hüzünlü anlarımda boğazımdan tek lokma bir şey geçmez benim.
Ah tabii şu son birkaç günü düşünürsek... İstisnai durumlarda belki hüzünlü anlarda da yemek yiyebilirim...
Düşüncelerime gözlerimi devirerek ne zamandır çalmakta olan kapıyı açtım. Karşımdaki insan gözlerimi iyice açmama neden oldu. Bir dakika !
Elimi ağzıma götürmeden önce dudaklarımdan bir çığlığın firar etmesine engel olamadım. Bunu beklemiyormuş gibi biraz gerilesede ardından gülerek bana yaklaşmaya başladı. Bense şok içerisindeydim. Gözlerim boşluktaymış gibi üzerinde kayarken istem dışı bir çığlık daha attım. Bu çığlığım ise şaşkınlıktan uzaktı. Sevinç çığlığıydı...
Özlem çığlığıydı...Gülümseyerek yaklaştı ve elindeki deri ceketi yere bırakıp beni kolları arasına aldı. Derin derin aldığım nefesler kulaklarımı delip geçiyordu. Bu an gerçek olamazdı !
"Sen... Sen..."
Yüzümü biraz geri çekip ne zamandır özlem duyduğum surata baktım. Gözyaşlarım birer birer gözlerimi terk ediyordu. Yeniden sarıldım.
"Gerçekten sen misin ?"Gülerek başını salladı. Ağlamaya karışık gülmeyle daha sıkı sardığımda kollarımı, ayaklarımı yerden keserek bir kaç tur çevresinde döndürdü beni. Ondan tamamen ayrıldığımda Müjgan teyze de çoktan yanımıza gelmişti. Sahte bir sinirle omzuna vurdum. "Geliyorsunda bana neden haber vermiyorsun köpek !"
Elini yukarı kaldırıp havasından hiç ödün vermeyen saçlarını karıştırdı. "Sürpriz olsun dedim be abla ! Kötü mü ettim ?"Gülümseyerek yüzünü avuçlarım arasına aldım. Ne zamandır bu anın hayalini kuruyordum. Kardeşim Ozan, Almanya'dan dönmüştü !
Gözleri arkama kaydığında gülümsemesi mümkünmüş gibi daha çok genişledi. "Vay ! Üstad !"
Eğilerek Müjgan teyzeye sarıldı. "İnsan bir haber verir deli oğlan ! Pat diye gelinir mi böyle ?"
Tek kaşını kaldırarak eliyle kendini gösterdi. "Gördüğün gibi."Sert olmayan bir tokat yapıştırdım suratına. "Gördüğün gibiymiş ! Ben ne zamandır neler çekiyorum haberin var mı ?!"
Göz yaşlarım daha hızlı inmeye başlamıştı. Hızlı bir şekilde kazağımın koluyla sulu gözlerimi sildim. "Aradığımda kısa kesiyorsun konuşmayı, doyamıyorum lan kardeşime ben ! Ttt, durumun nasıl belli değil, açmısın tokmusun bilmiyorum !"Yaklaşarak kollarımı beline doladım. Başımı göğsüne gömdüğümde parfümünün kokusunu içime çektim. "Basmışsın yine parfümü ! En son ne demiştim ben sana ?!"
Ayak uçlarımda yükseldim. Bu çocuk kardeşim olmak için fazla uzundu !
"Bu kadar güzel kokarsan, seni benden habersiz kaparlar. Demedim mi ?"Kahkaha atarak güldü. "Kıskanma, kıskanç."
"Ablalar kıskanır oğlum. Ne sandın sen ? Kardeş olmanın kolay olduğunu falan mı düşün müştün ?"Müjgan teyze gülerek yanımızdan ayrıldığında bizde salona geçtik. Ozan, üç kişilik koltukta dizlerime başını koyarak uzandı. Ayakları koltuğun dışına çıkmıştı boyundan ötürü. Ellerimle hep kıskandığım saçlarını karıştırdım. O ise yüzünü buruşturdu. "Uğraşmıştım saçlarıma !"
Güldüm. "Bende daha da güzelleştirdim işte ne var yani ?"
Gözlerini kapatarak güldü. "Sevgilim nerede bu arada ?"
Ah benim kardeşim uzun zamandır umutsuzca Simay'a aşıktı...
"Simay sana bakar mı sanıyorsun ?"
Duraksadım. "Hem arkadaşımın sevgilisine bende yorum yaparım. Söyle bakalım deli kanlı ne iş yaparsın sen ?"
Dişlerini göstererek güldü. "Bana hiç torpilin yok muydu ?"
Kaşlarımı kaldırarak başımı salladım.Daha sonra aklıma gelen bir şeyle duraksadım. Cevabından korktuğum soruyla birlikte Ozan'a döndüm. "Ozan ?"
"Hım ?"
"Annemin haberi var mı ?"
Başını salladı.
"Buraya gelmene kızmadı mı ?"Sıkıntılı bir nefes vererek gözlerini kapadı. "Yani, konuşurken pek içten olmasada sözleri... Aslında bizi yemeğe çağırdı."
Gözlerim büyürken bir an şaşkınlıktan olsa gerek kalbimin atışını bile duymadım.
"N-ne ?!"
Başını sallayarak onayladı, soramadığım sorumu.
"Haklısın tabii, şaşırmamak elde değil. İlk önce soğukluğundan ödün vermese de sonradan yumuşayıverdi. Biraz ağladı ve, artık aramızdaki buzları eritmek istediğini söyledi. Bu yemek bir adım olacakmış."Saçları arasında dolanan elim durdu bir an. "Kocası da olacak mıymış yemekte ?" Ozan başını salladı. "Muhtemelen."
İçimdeki şaşkınlığa ve kırgınlığa bir türlü engel onamıyordum. Daha doğrusu karar vermekte bocalıyor gibiydim. Bunca zaman kendi ayaklarım üzerinde durmuş annemle ve o evle ilişkimi tamamen kesmişken, bir gece ansızın orada nasıl olacaktım.Evden ayrılmadan önceki günleri düşününce, duvarlar üzerime geliyordu. Her ne kadar geniş olursa olsun, içinde yaşanan acılarda bir o kadar büyüktü. Gözlerimi yumduğumda bir damla içerden firar etti.
Belki annemde aynı duyguları yaşıyordu. O ev onu da darlamaya başlamıştı ve sığınak olarak evlatlarını görüyordu. Babamın onu terk edişinden beş yıl sonra..."Beş yıl." Sessizce mırıldandığım cümleyi Ozan tamamladı. "Sonra bizi görmek istiyor."
"Bu çok saçma !" Başımı iki yana sallayarak kabullenemez şekilde konuştum. "Beş yıl boyunca beni arayan bir annem yoktu benim. Eğer birazcık olsun umurunda olsaydım, benden haberi yokken yediği şeyler bile boğazından geçmezdi. O kadın hiç bir zaman bir anne olmadı ! Beş yıl sonra da olması çok saçma !"
Ozan sadece beni onaylamakla yetindi. "Yarın akşam çağırıyor."
Gözleri yukarı doğru tırmanarak benimkilerde buluştu. "Geleceksin değil mi ?"
Bir damla daha düşerken yanaklarıma, titreyen sesimle konuştum. "O ev, çok acı verici Ozan. Annem çok acı verici. Babanız dediği, kabullenmeyincede bizi evden kovduğu o adam çok acı verici."Ozan yattığı yerden kalkarak bana yaklaştı ve başımı göğsüne bastırdı. "Ağlama, güçlü kalmalısın." Derin bir nefes aldı. "Kalmalıyız."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
3 NUMARA -ÇOCUKTUK-
Teen Fiction"Yıldızların altında çocuk kalalım." O bu cümleyi söylerken ela gözlerim derin siyahlarına karışmış gibiydi. "N-ne ?" Kekeleyişim onu gülümsetti. "Hiç büyümeden... Tüm bunları düşünmeden... Birlikte çocuk kalalım Nilay. Sevgili olalım, biz olalım, a...