(İsteyenler için) bölüm şarkısı: pazar ve ertesi -son feci bisiklet-
FISILTI
Çoğu zaman hissettiğimiz duygular bir şiir gibi gelir bize. Tek hecede hiç bir şey, ama aynı zamanda bir çok şey anlatabilen bize özel bir şiir...
Nereden geldiğini bilemediğimiz bir ses o şiiri okurken ne diyeceğimizi, ne düşüneceğimizi... Hatta ne yapacağımızı bile unuturuz adeta. Çünkü o an özeldir. Kişiye öze bir fısıltı, ruhunu yenileyen bir şiir ve belkide o zamana kadar hiç hissetmediğimiz duygular...
Şiirin bitmemesini ne kadar çok istesek te... Her kusursuz anın bir sonu vardır.
Lakin işin güzel tarafı; o anları hafızamızda hatırladıkça tekrar ve tekrar huzurla dolarız. Kimbilir, belki içimizdeki fısıltı anlık huzurla yeniden bizi şiirin etkisi altına alır...Yazdığım yazıyı bilgisayar ekranından yeniden gözden geçirdim. Güzel olmuştu. Gülümseyerek ekranı kapattım ve içindeki kahve bittiğinden dolayı eskisi kadar sıcak olmayan küçük prens baskılı kupamı alarak mutfağa götürdüm. Küçük prens, çocukluğumdan beri en sevdiğim kitaptı. Ve tabii, beni kitap yazmaya teşvik eden bir kitaptı. Sevgimden ötürü neredeyse herşeyimde bir baskısı var.
Duvarımda, kendi kitaplarımın posterlerinin arasında en tepede onun posteri var. Çokça aksesuar olarak kullandığım rozetlerim ve broşlarımda bile küçük prens resmi var.
Yani kısacası ben tam bir küçük prens hayranıyım. Ne zaman kitabındaki bazı yerleri unutmuş gibi hissetsem ilk okuduğum andaki hevesimle açar okurum.
Kupamı tezgahın üzerine bırakıp yeniden yatak odama geçmeden önce yaklaşık olarak beş yıldır oda arkadaşım olan Simay'ın odasına girdim. Üstünü açmış olabileceğini düşünmüştüm ve haklıydım da. Bu kız ne zaman insan gibi uyuyacaktı acaba?
Yatak örtüsünü yerden alıp üzerine örttüm. Kıpırdandı ve artık tamamen başının altından çekmiş olduğu yastığına daha çok sarılarak mırıldanır gibi konuştu.
"Kız Nilay,"
"Hım?"
"Susadım ya."Gözleri halen kapalıydı ve uyku sersemliğiyle ağzını yayarak konuşuyordu. Gözlerimi devirip mutfağa ilerledim. Küçük çaplı masanın üzerinden sürahiyi alıp bir bardağa su doldurdum ve yeniden Simay'ın odasına yöneldim.
"Kalk hadi, su getirdim."
Derin nefesleri arasında kafasını yastığına daha çok gömdü. "Of hadi ya!"
Bağırmamın etkisi olacak ki yerinde kıpırdandı. "Ay ne bağırıyon kız."
"Su getirdim diyorum!"
Gözlerini açmadan elimdeki bardağı almak için kolunu havaya kaldırdı. Neler olabileceğini düşünüp keyiflenerek bardağı eline bıraktım.Başlarda kolu havada öylece bardağı tutarken, sonrasında unutmuş gibi kolunu hızla indirdi. Ardından...
"Hay ben senin! Bu ne lan?! İnanmıyorum sana Nilay! Uyurken üzerime su dökmek ha?!"
Ellerimi suçlu gibi havaya kaldırırken kahkahalarımı bastırmaya çalışarak konuştum. "Susadığını söylemiştin."
Bir süre sonra o da gülmeye başladı ve ben gördüğünden memnun olmamış ebeveynler gibi başımı iki yana sallayarak odadan çıktım. "Deli kız ya."Kendi odama geçtiğimde yatağıma uzandım fakat uyumadan önce çalışma masamdaki yeni aldığım şiir kitabıma uzandım. Küçük abajurumu açtığımda ortam az çok aydınlanmıştı. Bir süre kitabın kapağını okşayarak üzerindeki yazılara baktım. Yabancı şiirlerin olduğu bir kitaptı ve çeşitli şairlerin şiirleri kitabı garip bir şekilde eşsiz kılıyordu. Kapağını araladığımda karşıma çıkan ilk şiir, kısa ama anlamlı iki mısraydı.
"SEN YOKKEN HER GÜN BANA GECE,
GECELERSE PARLAK GÜN, RÜYALAR SENİ BANA GÖSTERİNCE..."
WİLLİAM SHEAKSPARE
ŞİMDİ OKUDUĞUN
3 NUMARA -ÇOCUKTUK-
Jugendliteratur"Yıldızların altında çocuk kalalım." O bu cümleyi söylerken ela gözlerim derin siyahlarına karışmış gibiydi. "N-ne ?" Kekeleyişim onu gülümsetti. "Hiç büyümeden... Tüm bunları düşünmeden... Birlikte çocuk kalalım Nilay. Sevgili olalım, biz olalım, a...