Olcay'dan
Sabahın köründe okula gelmek, hele ki ilk dersin fizik olduğunu bilerek gelmek, işkencenin çok ötesinde bir şeydi ama her şeye rağmen yüzümde, açmak isteyen ama zorla engel olduğum bir gülücüğün izleri vardı.
“Bu salak yüz ifadesinin sebebi ne?” diyen Kerem'in ensesine bir tane geçirip sırama oturmak için onu eze eze geçtim. Lap diye oturup çantamı yere koydum.
Kerem, 30 yaşındaki bir adama ait olduğunu düşündüğüm sesiyle -dublaj gibi geliyordu- “N'oldu? Kız mı?” dedi. Ona göz devirip hemen inkar ettim.
Yalan da sayılmaz, neticede erkek de çıkabilir.
En yakın arkadaşıma yalan söylemediğim konusunda kendimi rahatlatıktan sonra hocanın gelmesi ile herkes ayağa kalktı. Hâliyle ben de...
Sorun kalkmış olmam, sınıfın sabah olduğu için zombi hâliyle ölüm sessizliğine bürünmüş olmaları değildi. Hatta ve hatta, o sessizliği katana keskinliğinde bölen cart sesi de değildi.
Sorun, o cart sesinin benim hemen -hemen- arkamdan geliyor olmasıydı.
Tüm başlar ansızın bana ve arkama yöneldi. Sessizlik birkaç saniye daha, şaşkınlığın önderliğinde devam etti. Sonra ise sınıfı kaplayan kahkaha sesleri, beynimi didiklemeye başladı. Kendimi hemen sıraya attım, yırtıldığı o kadar belliydi ki arka taraftan resmen soğuk hava dalgası giriyordu vücuduma.
Gülmemek için kendini kasan ve kırmızıya dönen fizikçimiz, “Oturun. Sen istersen çıkabilirsin, Olcay.” dedi.
Ona şaşkınlıkla baktım. Benimle dalga mı geçiyordu bu adam?
“Arkam açıktayken mi, hocam? Ciddi misiniz siz ya?” O kadar sinirliydim ki hoca ile konuşma üslubum umurumda bile değildi.
“Sen bilirsin.” dedikten sonra yüz ifadesini toparlayıp derse başladı.
Benim beynimde de küfürler, bir o kıvrıma çarpıyor, bir bu kıvrıma çarpıyordu.
“Üşüdüysen kucağıma gel, bebeğim. Seni sarar, sarmalar; üşümene izin vermem, hayatım.”
Bana eliyle ağzını kapatıp fısıldayan Kerem'e tısladım. “Senin hayatını sikerim, Kerem. Bunu sen yaptın varsayar, annenden emdiğin sütü burnundan getiririm.”
Beni hiç takmayarak gevşek gevşek sırıtıp bacaklarına pat pat vurdu.
Bacaklarına bir tekme geçirdim. “Beni sinirlendirme, bir sonraki tekme kıymetline gelir. Gram da pişmanlık duymam.”
Yine beni takmadan sırıtınca sinirle önüme döndüm.
Hayatta anonimini seçemezdi insan ama en iyi arkadaşını kesinlikle iyi seçmeliydi.
_______________________________________
Saka icin dusunmedigimden ilkokul seviyesi bir saka ile karsinizdayim. Dusunsem de pek bir sey cikmazdi ya, neyse..
Tahminim bir sonraki bolumun texting olacagi yonunde...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Klavye Delikanlısı | Texting
Short StoryBilinmeyen Numara: İyi günde, kötü günde, hastalıkta, sağlıkta benimle evlenmeyi kabul ediyor musun Olcay Ozan? Olcay: Hayır. Bilinmeyen Numara: Kestik, kestik. Bilinmeyen Numara: Napıyosun, Olcay? Burada evet demen gerekiyordu. Bilinmeyen Numara:...