yirmiyedi

211 11 5
                                    

Balın'dan

“Sesim titrediiiii.” dedim gözyaşları içinde Oğuzhan'a sarılırken. Solistte çıkan son dakika hastalığı yüzünden işler yine bana kalmıştı. Sınıfın eşeği ben olduğum için, burslu olduğum için hiçbir şey yapmak istemeyen sınıfımızın ayakçısı bendim.

“Duygusal bir şarkı olduğundan sorun olmadı. Hatta daha iyi oldu. Ağlama.” Hem konuşuyor hem de saçımı okşuyordu teselli etmek için.

“Hayır, bok gibiydi. Sen arkadaşım olduğun için öyle düşünüyorsun.” Sarılmış hâldeyken beni dışarı sürüklemeye başladı. Normal şartlarda dışarıdakiler göreceği için izin vermezdim ama kulistekilerin ezici bakışları bunu yapmama müsaade vermiyordu.

“Aşkım, yapma böyle.” Sümüklerim iyice akmaya başladığında kendimi geri çektim.

Derbederiz ama pisleşecek kadar şuursuz değiliz, çok şükür.

Ellerimi cebime atıp bir tane peçete çıkardım. Etrafa bir göz atınca insanlar olduğunu görüp utandım ama burnumu da mecburen temizledim çok sesli olmamak kaydıyla.

“Biliyorum ben kendimi.”

“Hadi gel; elini, yüzünü yıkayalım.” diyen Oğuzhan'ı onaylayıp başım eğik adımlamaya başladım. Tuvalete geldiğimizde o kapıda beklerken ben içeride güzelce elimi, yüzümü yıkamış, ensemi ve boynumu ıslatmıştım hafifçe.

Çıkınca elini uzattı. Normalde bu kadar yakınlık kurabilen biri değildim, hele ki karşı cinsle ama Oğuzhan, beni o kadar alıştırmış ve bunu normal hâle getirmişti ki insanların arasında bile rahatlıkla onunla temasa geçebiliyordum.

Hiç unutmuyordum; ikinci sınıftayken bir sınıf arkadaşımla -erkek olan- el ele tutuşmak zorunda kalmıştık ve ben okul bitene kadar çocukla zorunlu kelimeler dışında konuşmamış, yüzüne bakamaz hâle gelmiştim. Çekingen ve utangaç kişiliğim, bu derecede ileri raddeydi.

Şimdi ise Oğuzhan'ın elini tutmuş, yüzümü onun koluna gömmüş vaziyette durabiliyordum.

“Sen çok iyi bir arkadaşsın.” dedim gözlerine bakarak.

“Sen de öylesin, mini boy.”

“Boyumla dalga geçmediğin müddetçe...” diyip burnumu kırıştırdım.

“Dalga geçmiyorum, olanı söylüyorum.”

“Sen çok kötüsün!” diyerek göğsüne bir tane yumruk geçirdim.

“Ay, kız! Ölürüm şimdi ben bu yumrukla.” Kesinlikle iyi bir dayağı hak ediyordu.

******

“Buraya oturalım.” diyen Oğuzhan'ı takip edip oturdum. En arkalarda bir sıraydı. Biz neredeyse başlarda olduğumuz için şimdi de seyirci olarak katılacak, sonucu da buradan dinleyecektik.

Birkaç öğrenci hariç, hepsi çok iyiydi. Sadece vokaller değil, enstrüman çalan öğrenciler de gayet başarılılardı. Zaten birazı okulun müzik grubundaydılar.

Son yarışmacı da bitip sonuçlar açıklandığında ilk üçte değildik. Diğerlerini de açıklamamışlardı, ki bu benim için en iyi olanıydı. Vasat hâlimi sıralamada görmek pek isteyeceğim bir şey değildi.

Herkes dağılırken annemi görmek ümidiyle şöyle bir göz atsam da radarlarıma yakalanmamıştı. Telefonumu çıkarıp onu aradığımda yerini söylemişti. Ben de alelacele yanına gitmiştim.

Klavye Delikanlısı | Texting Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin