13. Bölüm

49.3K 1.7K 563
                                    

Kübra yemek yerken iç geçirdi. Kocasını özlemişti. Dört gündür kardeşinin yanına gidiyordu ve bu iyiydi. Yani iyiydi ama genç kadın kocasıyla geçirdiği tüm zamandan olmuştu. Tüm gün iki üç kez telefonda konuşuyorlardı ama on dakikayı geçmezdi süreleri. Onunla yemek yemeği özlemişti. Onunla şakalaşmayı, ona dokunmayı özlemişti. Doğan eve gece yarısına doğru geldiği için Kübra uyuyakalıyordu. Anca uykusunda kendisine sarılan kocasının kokusunu içine çekebiliyordu. Bilinçsizlik sarıyordu her yanını. Gün içinde ev işi, kitap işi ve hikayesi için Aykut'la çalışmaları bir arada yürüttüğü için yoruluyor, ayakta tutamıyordu kafasını.

"Yine yalnızsın Kübra..." dedi kendi kendine yemeğiyle oynarken, "Kocanı suçlayamazsın da bu kez. Kardeşiyle zaman geçirmesini kendin istedin, hem şu an o hayatı için uğraşıyor. Bu kadar derbeder olmamalısın... Eski yalnızlığına benzese de, bu sefer kocan işinde kendini kaybetmedi. Kardeşinin yardıma ihtiyacı var diye onun yanına gitti." İç çekti ama yüreğindeki sızı çok tanıdıktı. Daha birkaç hafta önce kocası onu boşlarken, resmen Kübra'yı unutuyorken de böyle hissederdi. 

Dengesizceydi bu tavrı ama daha yeni yeni toparlanırken böyle bi ayrılık canını sıkmıştı. Üstelik kocasını günlerdir o kadar çok özlemişti ki... 

Kapı çalınca şaşırdı. Doğan mı gelmişti? Ama saat daha çok erkendi. Bir şey mi olmuştu ki?.. Şaşkınlık ve endişesine karışan mutlulukla kapıya ilerledi. Kapıyı açınca karşısında Aykut'u gördü ve iyice şaşırdı. "Aykut? Hayrola bu saatte?" Bir saat önce işleri bitmiş, Aykut çıkmıştı evden. 

Genç adam mahcup şekilde başını eğdi, "Param çalındı... metroya binecek bile param yok şu an. Ben de mecbur buraya geldim. Biliyorum seni rahatsız ettim ama..."

"Yok, ne rahatsızlığı. Çok geçmiş olsun..." İçeri alıp almama arasında tereddüt etti. "İstersen ben sana biraz nakit vereyim."

"Gerek yok... bir arkadaşımı aradım, beni almaya gelecek ama bir saati bulur dedi. Kafelerde de bir şey içmeden durulmuyor. O yüzden mecbur buraya geldim."

Yani sözün açığı şuydu: Aykut bir saat beklemek için buraya gelmişti. Yani eve girmek istiyordu. Kübra onu kapı dışarı edemeyeceği için gönülsüzlüğünü gizleyerek geri çekildi. "Gel buyur, üşüdüysen çay var, getireyim mi sana?"

"Olur. Havalar da birden buz kesti."

"Öyle oldu..." Birlikte antrede yürüyorlardı. Kübra onunla birlikte salona girip sehpadaki telefonunu aldı. "Sen geç, ben birazdan getiriyorum çayını."

"Kocan yok muydu evde?" dedi Aykut, 

Kübra kaşlarını çattı, "Bugün çalışırken duymuştun sanırım, yanlış mı hatırlıyorum?"

"Ha evet, doğru. Unutmuşum, kocanla konuşmuştun." 

"Evet." Biraz daha tedirgin oldu Kübra. Mutfağa kaçarken kendine kızıyordu. Aykut'la çalışırken Kübra kafası yorulduğu için dalgınlıkla telefonu Aykut'un yanında açmış, telefon kapanana kadar da kimin yanında olduğunu unutmuştu. Doğan'a 'bugün yine geç mi geleceksin?' diye sormuştu. Yemeklerin hazır olduğunu, kapıdan hemen verebileceğini söylemişti ve öyle de yapmışlardı. Salonda çizim yapan Aykut'u görmemişti Doğan, evde olduğunu bilse de artık sorun olarak bakmıyordu. Kaç gündür birlikte çalışan ikili arasında hiçbir yanlış hareket olmamıştı. Kübra kendini iyi hissettiği müddetçe Doğan da iyi olacaktı.

Telefonu tezgaha koydu genç kadın. Doğan'ı arayıp aramamak arasında gidip geliyordu. Bir yanı arayıp haber vermek istese de, diğer yanı kardeşiyle zar zor geçirebildiği zamanı mahvetmemek için aramamasını söylüyordu. Sonuçta bir haftadır çalışıyordu Aykut'la. Bu akşam biraz garip hissetse de, hala güvende olduğunu biliyordu genç kadın.

Evliliğin Uğuru ❤️Tamamlandı❤️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin