5- KÖLE

1.2K 21 2
                                    

Başımdaki ağrıyla, tanıdık olan ancak bir o kadar da yabancı gelen bir odada uyandım.

Üstüme baktığım zaman pijamalarımın veya en azından bir önceki geceki elbisemin olmasını bekliyordum ancak çok yanılmıştım üstümde kalçalarımın hemen altında biten bir erkek tişörtünden başka bir şey yoktu.

Buraya nasıl gelmiştim? Bu erkek tişörtü kimindi? Bir önceki günden hatırladığım son şey Bora denilen, Atılgan Holding'in tek varisi olmasına rağmen işlerden habersiz, her gece başka kızla takılan, dünya çapında adı bilinen playboyla beraber, teklif ettiği oyunu oynamaya çıktığımızdı.

Başımdaki ağrıyı hafifletmek için bir süre gözlerimi kapayıp derin nefesler aldım. Daha sonra gözlerimi açıp yataktan kalkmak için hareketlendim ancak ben kalkamadan bir çift kaslı kol beni sardı ve geri yatağa doğru çekti.

Kollarla beraber etrafımı çok tanıdık ancak bir o kadar da itici olan hatta nefret ettiğim bir koku sarmıştı. Bu koku, Batu Demir'in kokusuydu. Dünyanın en pislik insanı, sapıklık alanında Grammy, Oscar, Emmy gibi bütün ödülleri alabilecek kapasiteye sahip bir megaloman.

Kollardan kurtulmak için debeleniyordum ancak pek yararı olmuyordu hatta ben debelendikçe kollar da beni daha çok sıkıyorlardı. En sonunda kollardan kurtulunca maalesef yanımdaki öküzü de uyandırmıştım.

"Niye seninle aynı yatakta uyuyorum?" Bir günaydın bile demeden konuya girmiştim.

"Sana da günaydın prenses."

"Ne günaydını be! Soruma cevap ver."

Batu'nun havaya kalkan kaşı pek iyiye işaret olmasa da sorularıma devam ettim.

"Neden aynı yataktayız ve neden üstümde sadece bir tişört var?"

"Dün akşam olanları cidden hatırlamıyor musun?"

Bu soruyu sorarken öyle bir ses tonu kullanmıştı ki içimde sadece iki duygu kalana kadar bütün duygularım beni terk etmişti. Bende kalan bu duygularsa korku ve meraktı. Neler olduğunu öğrenmek için meraktan çatlıyordum ancak alacağım cevaptan da bir o kadar korkuyordum. En sonunda merakım ağır bastı ve sordum.

"Dün gece ne oldu? En son şu Bora denilen çocukla grup odalarına çıkmıştık."

Batu'nun yüzündeki sırıtış her geçen saniye büyüyordu ve o sırıtış büyüdükçe beni terk eden duygulardan biri olan pişmanlık geri bana dönüyordu. Bu soruyu sorduğuma her geçen saniye pişman olurken Batu konuşmaya başladı.

"Haklısın o kadar sarhoş olsam ve her yere kussam bende hatırlamazdım. Ah çok güzel bir geceydi ama prenses." Güzel mi? Eğer bu güzel diyorsa kesin çok, çok, çok kötü şeyler olmuştu. Eyvah ki ne eyvah, yandım!

"Ah, ne kadar iğrenç bir insansın sen ya. Nefret ediyorum senden öküz kırması."

"Dün gece altımda böyle demiyordun ama güzelim."

Dün gece? Altında? Ne? Of, sakın bana bekâretimi bu Tecavüzcü Coşkun beyinli manda mutantına verdiğimi söylemeyin lütfen. Tamam, kabul etmek gerekirse yakışıklıydı bu mutant ancak bütün davranışları ve egosu tipini sıfırlıyor hatta eksilere çekiyordu.

Daha önce sevgililerim olmuştu evet, ancak hiçbiri öpüşmekten ileriye gidememişti.

Batu'nun kahkahasıyla kendime geldiğimde ona en pis bakışlarımdan birini attım ancak benim bakışlarımdan korkmamış olacak ki tekrar kahkaha atmaya başladı.

"Dün gece neler olduğunu tek tek anlatıyorsun bana hemen. Seninle yattığıma inanmıyorum." Bunu söylediğime de inanamıyordum ya neyse.

Batu'nun kahkahası odayı doldurdu. "Birincisi daha deminki hakaretlerini görmezden gelmiyorum bunun için cezalandırılacaksın köle ve ikinci olarak dün geceyi özetlemek gerekirse sen, ben ve yatak derim. Devamını sen anla."

AlaboraHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin