1- KAZA

1.5K 35 5
                                    

20 GÜN ÖNCE

Sıkılmıştı artık Ezgi. Her sabah tiz sesiyle, ona güne başlamasını bildiren alarmdan, gelecekte nadiren kullanacağı bilgileri öğreten okulundan, okul dışı bütün zamanını alan, spor veya sanata yönelmesini önleyen dershane ve testlerden, geleceğinin bağlı olduğu sınavlardan, kısaca hayatından sıkılmıştı. Okuduğu romanlardaki karakterlerin yerinde olmak için elinden gelen her şeyi yapardı, ancak o karakterler hayal ürünüyken, kendisi ve yaşamı gerçekti.

Yine bir cumartesi gelip çatmıştı ve ona artık uyanma zamanı olduğunu belli edermiş gibi alarmı bip bip bip diye ötmeye başlamıştı. Dershanesi vardı o gün saat bir buçukta, ancak sabah on birden, on iki buçuğa kadar olan bütün fizik etütlerini aldığı için her zamankinden daha erken evden çıkması gerekiyordu.

Sıcak, güvenli yatağında doğruldu ve alarmını kapattı. Gece vıcık vıcık terlemişti ve soğuk bir duşa ihtiyacı vardı. Yataktan kalktı ve direk banyoya yöneldi. Banyoya girdiğinde musluğun üstündeki aynadan görüntüsüne baktı. Siyahımsı kahverengi saçları karmakarışık olmuştu ve zeytin siyahı gözlerinden uyku akıyordu. Küçük bir burnu ve pembe çatlamış dudakları vardı. Sanki çatlakları geçirebilirmiş gibi dilini dudaklarının üstünde gezdirdi.

Soyunup duşa girerken o gün neler yapacağını düşünüyordu. Son sınıflar hariç bütün öğrencilerin o seneki dershane maceraları çoktan bitmişti, bu yüzden istediği kadar etüt alabiliyordu ve fizik dışında bütün dersleri çok iyiydi. Ama lanet olası fiziği kafası almıyordu. Bütün o formüller sanki Çinceymiş gibi geliyordu. Bu nedenle sürekli etüt alıyor, etütlerden sonra anladığını düşünüyor, ama eve dönünce test çözerken anlamadığını farkediyordu.

Fizik etütünden sonra dershanede derslerin başlamasına bir saat kalacaktı ve bu bir saati en iyi arkadaşları olan Ece ve Koray ile favori kafelerinde kahve içerek geçirmeyi planlıyordu. LYS yaklaştıkça, kahve ihtiyacı artmıştı ve canı öyle çok filtre kahve istiyordu ki bağımlı olmuş olma ihtimali çok yüksekti.

Suyun onu buzdan adama çevirmeyeceği bir ısıya geldiğine karar verince suya girdi. Yeni uyanmış sıcak ve terli vücudu soğuk suyla temas edince cos etmişti. Bir süre sonra suya alışmış, duşunu tamamlamış, giyinmiş ve evden çıkıp otobüs durağına yürümeye başlamıştı. Daha on sekiz yaşına girmesine iki ay olduğu için ehliyeti yoktu ve otobüslere katlanmak zorundaydı ancak babasının ona sözü vardı, ne zaman üniversitesini kazanır ve ehliyetini alırsa, o zaman ona yeni model kırmızı bir Mini Cooper alacaktı.

Evden çıktığında yüzüne çarpan hava klasik Antalya havasıydı, sıcak, bunaltıcı ve nemli. Otobüsü gelince sıcak Antalya havasından, daha serin olan klimalı otobüse bindi ve arkalara doğru ilerledi. Bu havada pek fazla insan dışarı çıkmamıştı ve çıkanlar da tek tük, kendisi gibi öğrencilerdi. Arkalara ilerledikçe kendine tekli bir koltuk buldu ve oturdu. iPhone'unu çıkardı, kulaklığını taktı, müziğini açtı ve pencereden dışarıyı izlemeye başladı. Yaklaşık yedi şarkı sonra ineceği durağa geldi otobüsü.

Dershanesine doğru yürürken hala müzik dinliyordu. Birazdan bir buçuk saat süren bir işkenceye kendi isteğiyle girecekti çünkü hayallerini gerçekleştirmek ve Ege Üniversitesi Tıp Fakültesini kazanmak istiyorsa bu işkenceyi çekmek zorundaydı.

Dershaneye girdi ve üçüncü kattaki kantine çıktı. Sabah kahvaltı yapmamıştı ve midesi gurulduyordu. Şansına kantin boştu. Bir açma bir de ice-tea şeftali alıp kantin masalarından birine oturdu. Zaten bir buçuk saat boyunca başı şişeceği için test kitaplarını bir kenara bırakıp, o sıralar okuduğu romanı açtı.

Kitabını okuduktan ve kahvaltısını yaptıktan bir süre sonra etüt zamanı geldiğini bildiren alarmı çalmaya başladı. Alarmını kapatıp etüt sınıfına geçti ve fizik öğretmeni Levent hoca'yı beklemeye başladı. Etüt sınıfı normal bir sınıf gibiydi. Bembeyaz duvarlar, sınıfın kapısının hemen yanında bir kara tahta, on, on beş sıra ve sandalye, bir klima, tahtanın üstünde İstiklal marşı ve Atatürk resmi...

AlaboraHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin