Karanlık, karanlık ve karanlık... Hiçbir şey duyamıyor veya göremiyordum sadece koskoca bir karanlık vardı önümde. Kendimi bulamıyordum.
Aniden etraf siyahtan safir mavisine dönmüştü. Bu renk... Bu renk bana güven veriyordu, ölümden bile korkmamamı sağlıyordu.
"Lanet olsun. Ezgi! Aç şu lanet olası gözlerini." Onun sesi... Kendine özgü ses tonu korku dolu çıkıyordu. Dudaklarımda bir baskı ve ağzımdan akciğerlerime giden havayı hissettiğimde vücudum kendini otomatik pilota bağlamıştı. Yana dönmüş ve öksürmeye başlamıştım. Gözlerim ise vücudumdan ayrı olarak açılmış ve o safir mavisi gözleri arıyordu.
Gözlerim onu bulduğunda o bana iyi olup olmadığımı anlamak istercesine bakıyordu. Ben de öksürmeyi kesip onu incelemeye başladım. Üstündeki, evden çıkarken giydiği dar kesim kot gömlek beni sudan çıkartmak için havuza atladığından ıslanıp vücuduna yapışmıştı. Vücuduna yapışan gömlek kaslarını belli ederken bu vücudu yapmak için haftada kaç saatini spor salonunda geçirdiğini sorgulamadan edemedim. Başımda keskin bir acı hissedince gözlerimi Bora'nın üzerinden çektim.
Elimi kafama götürüp çarptığım yere dokununca elime yoğun bir sıvı bulaştı. Elimi çekip parmaklarıma bulaşan sıvıya baktığımda benim kanım olduğunu gördüm. Kafam kanıyordu.
Midem bulanmaya başlamıştı. Kan görünce kusan, hatta bayılan insanlardan değildim, sonuçta doktor olmak istiyordum, ancak bu mide bulantısının kan görmekten olduğunu da sanmıyordum. Muhtemelen kafamı vurmamdan kaynaklanan bir şeydi. Ayağa kalkmaya çalıştığımda bir an başım dönünce bu fikirden vazgeçip olduğum yere çöktüm ve gözlerimi kapadım.
"Yardım etmemi ister misin?" Bora'nın sesiyle kapalı olan gözlerimi açıp ona baktım. Çoktan ayağa kalkmıştı ve elini bana doğru uzatıyordu. Önce elini tutmak istesem de aklıma biraz önce beni öptüğü gelince vazgeçtim. Bir yanım Bora'ya haksızlık ettiğimi söylüyordu çünkü ben de karşılık vermiştim ancak diğer yanım ise bir önceki gün bütün gün kölelik yapmak zorunda kalan, ardından da neredeyse tecavüze uğrayan duygusal çöküntü yaşayan bir kızı kullandığını söylüyordu ve ikinci yanımı haklı görüyordum.
"Kendim kalkabilirim." Diyip uzattığı eli reddettiğimde omuz silkip eve doğru yürümeye başladı. "Beni eve bırakacağını sanıyordum." Sesim soru sorar gibi çıkmıştı.
"Evet, bırakacağım ama önce ıslak kıyafetlerimizi değiştireceğiz. O halde benim arabama binebileceğini sanıyorsan Batu'nun yanına dönüp o tasmayı boynuna tekrar takabilirsin."
Söyledikleri üzerine domates tarlasında kamufule olabileceğim bir renge bürünmüştüm. Tasmayı muhtemelen benim üstümden Batu'yu kaldırdığında görmüştü. Kızarmaktan nefret ediyordum ancak olan olmuştu bir kere ve bu konudan her bahsedildiğine elimden gelen tek şey kızarmaktı.
"Eve gelip üstünü değiştirecek misin yoksa orada öylece duracak mısın?"
Ayağa kalktığımda gözüm bir an kararınca tutunacak bir yer arasam da bulamadığım için bir süre öylece gözlerimi kapayıp beklemek zorunda kaldım. Başımdaki ağrı iyice artmıştı. Gözlerimi açıp yürümeye başladım. Bir süre sonra başım öyle çok dönmeye başlamıştı ki kendi ayaklarıma takılıp tökezliyordum.
Bir anda içimi çok şiddetli bir mide bulantısı kapladı. Öyle şiddetliydi ki dizlerimin üstüne çöküp midemdeki sabah kahvaltısında yediğim her şeyi çıkartmam bir oldu. Sürekli öğürüyordum. Ben kusarken biri arkamdan gelip saçlarımı tutmaya başlamıştı. Kusmaktan gözümden yaş gelmişti.
En sonunda midemde çıkaracak başka bir şey kalmadığında saçlarımı tutan kişiye döndüm. Kimdi sizce? Evet, doğru tahmin ettiniz. Bora. Mavi gözleri hiçbir duygu barındırmıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Alabora
ChickLit"Teşekkür etme. Bana aitsin ve ben benim olana başkasının zarar vermesine izin vermem." Ezgi Bircan, Atılgan Holding'in en büyük rakibi olan Bircan Holding'in sahiplerinin aile işine bulaşmak istemeyen ve doktor olmak isteyen tek kızı. Bora Atılgan...