10. BÖLÜM

3.4K 116 2
                                    

Düzenlendi.

"Ben kokun olmadan yaşayamam Nefes'im."

Sonra ben de onun bana yaptığı gibi burnumu boynuna getirip kokusunu içime çektim ve ben de;

"Ben kokun olmadan yaşayamam Tahir'im."

Bundan sonra Tahir belimden kavrayarak beni kendine mümkünmüş gibi daha da bastırdı. Ve bir anda yüzüme doğru yaklaşmaya başladı. O anda kendimi farklı bir dünyada gibi hissettim çünkü ilk defa bu kadar yakındık birbirimize. Ve bu yakınlık beni heyecanlandırıyordu doğrusu.

Başlarda Tahir'i pek benimseyememiştim. Ya da benimle iş için evlendiği içindir bilmiyorum ama artık o kadar yakın hissediyorum ki onu kendime, hislerimi ifade edemeyecek kadar farklı duygular yaşıyorum; heyecan, sevinç, şaşkınlık... Daha bir sürü duygu ama o kadar çok yaşıyorum ki bu üç duyguyu... Ben önceden bu duyguları hiç tatmamıştım. Bana bu duyguları yaşattığı için büyük bir minnet duygusu besliyorum ona karşı.

Nefesini dudaklarımda hissederken;
"Nefes?"

"Hı?"

"Dayanamıyorum artık."

"N-neye?"

"Sana bu kadar yakınken bir o kadarda uzak olmak çok zor, artık dayanamıyorum. Sensizliğe, senin benim olmadığın her güne, dayanamıyorum."

"Dayanma o zaman."

Deyip dudaklarımızı birleştirdim.

~

Dün akşam artık tamamen benim olmuştu. Artık Nefes tamamen benim Nefes'im idi. Artık kimsenin onu görmesine nasıl tahammül ederim bilemiyorum ama çok zor olacağa benziyor.

Karşımda uyuyan kadının benim olduğunu bilmek ne büyük bir hikmet böyle. Artık tamamen benim karımdı. Başkasının olamazdı. Kimse ona baktığım gibi bakamazdı benim sevdiğim kadına. Ben böyle biri değildim kesinlikle. Duygularını bilmeyen biriydim ben. Bu kadın beni fazlasıyla değiştirdi. Hem de fazlasıyla..

Karşımda bir anda rahatsızca kıpırdanmaya başladı ve yavaşça gözlerini açtı.

"Günaydın."

Deyip gülümsedi. Söylemem gerekiyordu; 'Sakın kimseye böyle gülme.' diye.

"Günaydın." deyip ben de gülümsedim ona. Ben onun gülümsemesini, herşeyden çok seviyorken acaba o da benim gibi mi düşünüyordu? Her zaman bunu merak etmişimdir. Aman her neyse.. Bunları düşünmek için fazlasıyla erken zaten.

"Ne kadar güzel."dedi bana gülümserken. Ah sen böyle gülümserken nasıl daha güzel bir şey olabilir ki!

"Efendim?"

"Senin olduğum ve sen yanımda olduğun bir güne uyanmak." diye devam ettirdi eksik olduğunu hissettiğim cümlesini. Hem de gülümserken!

"Bir daha sakın!"

"Bir daha sakın böyle gülümseme. Yoksa kendime hakim olamayabilirim." dedim otoriter sesimle ve ona biraz daha yaklaştım.

"O zaman ben hiç durmadan gülümseyeyim. Öylesi ikimiz için de daha güzel olur." dedi bana biraz daha yaklaşıp başını koynuma yaslarken.

"Onu bunu geçelim de..

"Bugün İtalya'yı gedireceğim sana. Sen ne istersen onu yapacağız."

"Tamam gezeriz."

~

O yemekten sonra, -evlenme teklifi yaptığı zaman- yemek dediğime bakmayın hem o süre zarfı benim için çok özeldi hem de bizim evliliğimizin 3. Ayı idi. Tahir'in bana aşkla bakmasını ilk kez bu kadar güzel hissetmiştim. Onun gözlerindeki yoğunluk bana duygularımı tatmin edercesine bakıyordu.

"Haydi kalkalım Nefes'im. Senin için her yeri gezeceğiz."

...

Bugün boyunca beraber bolca vakit geçirdik. Şu anda saat tahminimce 8 sularıydı. Ve biz ormanın içinde bir uçurumun tepesinde oturuyorduk.

Susuyorduk.

İkimiz de sustuk.

Hani derler ya 'susmak, en büyük haykırıştır.' diye. Bunun nedenini şimdi daha iyi anlıyordum. Çünkü ben sustuğum zaman hiç kimse beni kolay kolay konuşturamazdı. Çünkü konuşursam eğer bir daha susmazdım.

"Biliyor musun?"

"Neyi?"

"Ben seni ilk gördüğümde bile kalbimdeki bir adet buz parçası erimişti sanki. Seni görünce elim ayağım birbirine giriyordu ve ben bu duyguyu hiç tatmamıştım. Bunun beni ne kadar sinirlendirdiğini anlatamam... Sahi sen.. bana.. hiç benim neden bu kadar sinirli bir adam olduğumu sormadın... Neyse, sen sormadan ben söyleyeyim en iyisi."

Deyip biraz duraksadı. Ardından kelimeleri toparlamışçasına beni daha çok kendine çekmesi ile sözlerine devam etti.

"Hiç unutmam on beş yaşındaydım. Babam okumuyorum diye-ki okulu da sevdiğim pek söylenemez- bir gün beni elimden tutup ilk defa gemilerin yanına götürmüştü. İlk defa on beş yaşındayken Kaleli Kum'a gitmiştim. O zamanlar pek anlamıyordum kum işlerinden falan. Neyse babamla beraber ben ve abim de gittik. Nedenini bilmediğim bir şeyden ötürü kötü birşey olacakmış gibi hissediyordum. Boşver dedim, nolacak. Keşke demeseymişim. Babam ve bizimle beraber kaptanlar geri kalan işçiler de bindiler. Ben ilk defa gitmenin heyecanı ile mutlu oluyordum. Abim de benden önce bir kaç kere de gitmiş o yüzden benim gibi ordan oraya, ordan oraya gidip gelmiyordu. Çıktık. Açıldık denize. Çok değil on beş, yirmi dakika sonra babamın yanımızda olmadığını gördük abimle. O zamandan sonra da zaten bir daha göremedik. Ve ben de babam beni küçük yaşımda bırakıp giderken hiçbir şey yapamadım. Sonrasında taş kalpli bir adam oldum."

Biraz duraksadı. Ben de yüzümü uçurumdan ona, sevdiğim adama, çevirdim bakışlarımı. İşte o an içimde bir şeyler koptu.

Ağlıyordu.

Sevdiğim adam ağlıyordu. O an bir hıçkırık kaçtı ağzımdan. Ardından hemen elimle ağzımı kapattım. Benim burada ona destek çıkmam gerekirken ben burda ağlıyordum. Hemen ayağa kalkıp onu da yanıma çektim. Ve hemen ardından kollarımı boynuna doladım. Ve onunkilerde yolunu bulmuşçasına belimi kavrarken daha sıkı sarılıp yüzümü boynuna gömdüm.

Daha fazla dayanamayarak.

"Tahir.. Lütfen devam etme...
Ben seni çok seviyorum bunu da unutma tamam mı?"

"Ben son nefesime kadar senin yanındayım. Bunu hiç unutma." Deyip boynuna küçük bir öpücük kondurdum.
Ben nefes aldığım sürece yanında olacağım. Sen hiç merak etme.


---- 10. BÖLÜM SONU----

Umarım beğenmişsinizdir:)

İnşallah bu hikayeyi hiç sıkılmadan okuyorsunuzdur.

Eğer beğenmediğiniz yerler varsa söyleyin düzeltirim. İstediğiniz değişiklik olsun.

Sağlıcakla kalın..

SEVDİM SENİ BİR KERE || NEFTAHHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin