twelve

132 22 0
                                    

Zeynep Ulu ;

Baha çok kötü görünüyordu. Göz altları mosmor ve gözlerinin içi kıpkırmızıydı. Benimkiler gibi.

Kuzey "Ne var Baha?" demişti. Sinirli olduğu ses tonundan belliydi. Her ne kadar yakın arkadaş olurlarsa olsunlar yaptığı şey yüzünden kimse Baha'nın yanında değildi.

Kuzey'in arkasına doğru eğilip bana baktı ve yalvaran gözlerle "Lütfen konuşabilir miyiz?" dedi.

Açıklamasını merak etmiyordum. Ben  o fotoğrafı görmüşken ne diyebilirdi?

Bana Yağmur'u anlatmıştı. Yağmur'un onu nasıl aldattığını, bir kere daha olursa kaldıramayacağını,korktuğunu.

Bu yüzden insanları eleştirirken onlardan bir farkı kalmamıştı artık.

Kuzey "Hayır, konuşamazsınız Baha." dedikten sonra kapıyı kapatıyordu ki Baha bir anda kapıyı tutunca bunu yapamadı.

Bu hareketinden sonra Baha'nın normal davranmadığını fark ettim. Her zamanki gibi değildi.

Baha kapının ardından kafasını uzatıp "Lütfen, lütfen. Hiçbir şey anladığınız gibi değil. Gerçekten. Lütfen bana inanın." deyince Yiğit konuşmak için öne geldi ve "Baha fotoğrafı gördük. Anlatacaklarına inanmak çok zor. Biliyorsun değil mi?" dedi.

Yiğit çok ciddi biri değildi. Genelde her şeyi dalgaya alırdı. Bir anda bunu söylemesi şu anı ne kadar ciddiye aldığını gösteriyordu.

"Evet, biliyorum ama dinlerseniz anlayacaksınız. Lütfen." dedi az öncekine göre daha uysal bir sesle.

Sonra bana döndü. Yine o yalvaran bakışlar vardı gözünde. "Zeynep, lütfen. Seni çok seviyorum. Asla böyle bir şey yapmam." dedi.

Ona inanmak istiyordum. Sevdiğim insanın böyle bir şey yapmasını kabullenemiyordum. Hele o bana sürekli beni ne kadar sevdiğini söylerken.

Bu ortam fazla gergindi. Kalbim sıkışmaya başladı. Bir anda yere oturdum ve zar zor nefes almaya çalıştım.

Baha anında içeri girip beni kollarının arasına aldı. Ardından koşarak odama gitti ve ilacımı açıp ağzıma bir tane koydu. Yiğit'te hemen su getirdi.

İlacı içtikten sonra yavaş yavaş kendime gelmeye başladım. Biraz daha düzeldikten sonra Baha ile nasıl durduğumuzu fark ettim ve hemen kalktım.

Onu dinlemek istemiyordum.
Kaldırabilecek gücüm olduğunu sanmıyorum.

"Baha lütfen gider misin?" dedim ve kapıyı gösterdim. O bana ağlamaklı bir şekilde bakarken ilerlemeye başladı. Kapıya geldiğinde durup bana döndü.

"Yarın tekrar soracağım. Eğer o zamanda dinlemek istemezsen bir daha konuşmayız. Ama lütfen konuşmak iste. Hayatından çıkmak istemiyorum. Sana terasta söylediklerimi hatırla. Hayatından kolay kolay çıkmamı bekleme Zeynep. Lütfen." dediğinde sadece "Görüşürüz Baha." demekle yetinmiştim ve kapıyı kapattım.

Arkamı döndüğümde kollarını iki yana açmış Burcu ile karşılaştım. Yüzüne bakıp beline sarıldım. Kendime kolları arasında rahat bir yer buldum ve bir süre öyle durdum.

Şu anda Baha ile böyle durmayı çok isterdim ama onun dileyeceği hiçbir özür o anki acımı dindiremeyecekti.

Bu akşam bizimkilerle ne yapmam gerektiğini konuşacaktım.

Baha Erdem ;

Gerçekten ne yapmam gerektiğini bilmiyorum. Buna nasıl inandılar onu hiç bilmiyorum.

MoonlightHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin