20. bölüm

8.7K 348 31
                                    

20. Bölüm:  dilek tut

4 gün sonra

Aynada son kez kendime baktım.

Kendimi süzdüğümde beğenmiştim. ( Eylül'ün elbisesi multimedya da.)

Bu dört gün içerisinde rapor almış ve hiç okula gitmemiştim.

Vizelerde ertelenmişti zaten. Ve ben bu duruma çok şaşırmıştım koskoca üniversite vize tarihini neden erteler ki?

Telefonumun titremesiyle giydiğim topuklu ayakkabılarımın yerde tok bir ses çıkarması ile birlikte komodine ilerledim.

Sinan arıyordu.

Tebessüm ederek telefonu kulağıma götürdüm.

"Alo Eylül nasılsın."

"İyiyim Sinan hazırlanıyordum. Sen nasılsın."

"Bende hazırım da geleyim mi diyecektim seni almaya?"

Gülümsedim ve

"Olur bahçede seni bekliyor olacağım."

Telefonları kapattık.

Gülerek dedim dimi?

Ben hayatımın hiç bir döneminde bu kadar ağlamamıştım makyajımı yaparken bile göz yaşlarımı tutamamıştım.

Çok zordu be. Onun yakınında olup onu görmemek için çabalamak çok zordu. Ben onu düşlerime koymaya bile kıyamazdım. Onu nasıl kalbimden atabileyim ki?

Bu kadar kolay mıydı ki birini kalbinden silip atmak anıların varsa eğer?

Bir sarılış bile yetiyordu bize.

O sevdayı harmanlamaya yetiyordu neden bir ayrılık her şeyi mahvediyordu. Ya da ayrılmak kelimesi neden vardı bu aşk lügatında.

Peki ya aşk neydi 3 harfli kısacık bir kelime olup içinde ise  binlerce anlam barındıran ve insanların canını acıtan aşk. Çok yorucuydu o üç harflik kelime...

Gerçekten prens bana değer vermiş miydi? Verdiyse neden sormuyordu?

Ne yapıyordu?

'Eylül o koskoca ülkenin yöneticisi sence ne yapabilir yatacak hali yok ya?'

Ardından ise korna sesinin gelmesiyle birlikte yurdun bahçesine indim ve Sinan'ın yanına ilerledim.

Hava sıcaktı aslında bu biraz olsun mutlu edebilmişti beni.

Sanki hiç bir şeyle mutlu olmayan embesiller gibiydim. Yakında annemin yanına gidecek ve ona sarılarak 'anne neden olmadı' deyip ağlayacaktım. O derece bir depresyon.

Sahi anneme hiç bahsetmemiştim. Gerçi bahsetsemde inanmazdı. Kim inanırdı hayatı rutinlerle giden orta gelirli bir ailenin İngiliz değil Amerikan değil tamı tamına bir Türk kızı olan Eylül'ün bir prensle sevgili olması.

Katar'da ki prens bile çıtayı çok yüksek tutup uçmuş çikolata tenli güzel şarkıcı Rihanna ile gününü gün etmişken neden bir İngliz prensi bir öğrenciyle gününü gün etsin.

Ama o da olabilirdi. Belki de beni sadece kullanmıştı.

Evet ben çok sıradan bir kızdım. Bana ilk başlarda ne demişti.

'ben çok yoruldum hayatımda sıradanlık istiyorum.'

Demek sadece sıradan bir hayat nasıl olunurmuş, ya da bunu yaşamak içindi her şey.

Ben bunları neden ayrılırken kafama takıyordum. Belki de hata bendeydi. Ya da ikimizdeydi.

Bunları düşünmeyi zihnimdeki not defterine tarihi ve saatiyle birlikte kaydederek çantamı terleme sebebi ile daha fazla sıktım.

İngiltere Prensi ( Düzenleniyor )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin