Şimdi ne yapacaktım.Etrafımda ki her şey sanki yavaşlamıştı.Sanki zaman benim için durmuştu,Louis karşımdaydı.Ancak bir şeyler tuhaf gidiyordu.Bana neden adını söylüyordu benim adımı neden bilmiyordu? Yoksa,kız arkadaşından mı çekiniyordu.Kız arkadaşından...Kız arkadaşı...Kız ne? Aman tanrım bu yanımda oturan süprüntü onun kız arkadaşı mıydı!
Kızın beni dürtmesiyle kendime geldim.Yavaşça Louis'in elini tuttum.Uzun ve ince parmakları elimin etrafını kavrarken erkeksi derecede sert avcu elimi sıkarak aşağı yukarı iki kez hafifçe salladı.Yüzüne baktığımda tam gözlerimin içine baktığını ve yüzünde anlam veremediğim ama beni nedensizce rahatsız eden bir gülümseme olduğunu fark ettim.Hafifçe gülümsedim ve bende ismimi eklemem gerektiğini düşündüm.
''Bende Bo...Yani Brooklyn ama sen bana kısaca brook falan diyebilirsin.''
İnce haşları hafifçe yukarı kalkarken hala elimi bırakmamıştı.Dilini ön dişlerinin arkasında gezdirdikten sonra bana sarılma kadar sıcak bir gülümseme yolladı.
''Ben sana Boo demek istiyorum.Boo çok şeker.Boo Boo!''
Küçür bir kahkahanın dudaklarımdan kaçmasına izin verdim.Beni güldürmesini özlemiştim.Ona gülümsediğimde dünyanın en güzel kızı bendim.Ama yalnızca ona gülümsediğimde.
Kız uzun süredir el ele tutuştuğumuzdan rahatsız olmuş olmalıydı ki Lou'nun elimi tutan elini yavaşca parmaklarımdan çekip ellerimizi ayırdı ve Onunkini tuttu.Sahiplenircesine bakıyordu ama gülümsemesi hala yüzündeydi.Kalbimde bir şeyler kırılmıştı.İçimde bir şeylerin acıdığını hissediyordum.O kız benim olmam gereken yerdeydi.O adam benimdi! Kural bu,Önce ben gördüm..'' Bende Eleanor.Memnun olduk Brook''
''Bende.Gerçekten..Bende''
Zar zor gülümsedim ve ellerimi kucağıma indirip stres yüzüğümle oynamaya başladım.
''Şey,'' Louis oturduğu yerde huzursuzca kıpırdandı. ''Erkek arkadaşın falan yok mu? Çağır o da gelsin sonra biz seni sıkmayalım''
Bunu ne için soruyordu? Gerçekten beni sıkmamak için mi yoksa boşluğunu doldurup doldurmadığımı mı merak ediyordu.
''Şey,var gibi ama aynı zamanda yok gibi''
Eleanor şaşkınlıkla bana baktı.
'' O ne oluyor be kızım?''
Gözlerimi Louis'in gözlerinden kaçırmaya çalışıyordum ama tam gözümün içine bakıyordu.İster istemez göz göz geliyorduk.
''Bu,ben buna ne denir bilmiyorum.Onu kayıp ettiğim için aptallık mı denir? Yoksa onu hala beklediğim için sadakat mı denir? Ya da herkes onu unutmadığım için deli olduğumu düşünse de unutmamaya çalıştığım için hırs mı denir.Ama ben olmayan bir adamı o yok iken bile sevmeye..Aşk derdim.''
Burnumun direği sızlıyordu.Louis tam karşımdaydı gözlerine bakıyordum ancak kılını dahi kıpırdatmıyordu.Suratında hafif ve hiç bir duyguyu ele vermeyen gülümsemesinden başka hiçbir şey yoktu.Gözleri bile onu ele veremiyordu.Neden bunu yapmıştı.Ah doğruya ben onu küçük düşürmüş ve ağır sözler sarf etmiştim.Şimdi de benden intikam alıyordu.Beni tanımıyormuş gibi davranıyordu çünkü beni sinirlendirmek istiyordu.Ancak ipleri bırakacak niyetim yoktu.Söz vermiştim.Eğer beni duyuyorsan,ki düşüncelerimi genelde duyuyorsun.Ağzıma da etsen,ben bu savaştan vaz geçmyeceğim.
Louis'in gülümsemesi yüzüne yayılırken kolunu eleanorun omzuna attı.Yerimde rahatsızca kıpırdandım ve bakışlarımı kaçırdım.
''Güzel konuştun'' dedi El.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LOST MY GHOST
RandomBu bir armağandı.Kendimi bilmeden iki dünya arasında bir adamın kollarında bulmuştum.Bizim aşkımız araftaydı.Ne soğuktu ne sıcak.Ne tam anlamıyla vardık ne de yok.O ne tam anlamıyla bana aitti ne bir başkasına.Tek bildiğim şey onun için ölmeyi göze...