JUST SAY "YES"

132 9 22
                                    

YAZ TATİLİ

Tasarımcı kadın elbisenin bel kısmını oturtmak için beni çekiştirirken Eleanor gelinliğiyle giyinme kabininden dışarı çıktı.Etrafında heyecanla dönüp kollarını iki yana açtı ve

"Ta-daa! Nasılım?!"

Diye bağardı heyecanla.Dudağımı dişleyip gözlerimi tavana diktim.Burada olduğuma inanamıyordum.Liam bana bunu yaparsam şampiyonlar ligi için altı tane kombine bilet vereceğini söylemişti.Ah kırık bisküvi! Fanatiklik beni kötü yollara sürüklüyordu.

"Harika!" diye bağırdı nedimeler hep bir ağızdan.

Bok sıçmığından bir çuvala benziyorsun seni sıçmık suratlı sıçmığın sıçmığı sıçmık.

"Sıçmık!"

Belime batan iğneyle sesli düşünmüş ve bir çığlık koyvermiştim.Eleanor büyük bir kahkaha atarken

"Üzgünüm efendim" dedi kadın.

"Bu elbise çok dar! Ayrıca çoğu yerimi açıkta bırakıyor! Hem kırmızı bana yakışmıyor bile!"

Kabine hırsla yürüyüp elbiseden kurtuldum ve eşofmanlarımı giydim.Kabinden çıktığımda Eleanor kocaman sulu gözlerle bana bakıyordu.

"Bana öyle bakma"

Dedim çantamı toparlarken.Aslında ona bakıp vicdanıma yenik düşmek istemiyordum.

"Ama sen baş nedimesin" dedi titreyen sesiyle "Beni yarı yolda mı bırakıyorsun?"

Derin bi nefes alıp saçlarımı ördüm ve ucunu bağladım.

"Ben kimseyi yarı yolda bırakmam.Sadece provalardan sıkıldım.Biraz dinlenmeye ihtiyacım var.Sonra konuşuruz."

Cevap vermesini beklemeden mağazadan çıktım ve Liam'ın çalıştığı yere yürüdüm.Cafeden içeriye girip masaya oturdum.Liam gerçekten çalışkan bir çocuktu.Babası zengin olmasına rağmen kendisi bir şeyler yapmak için çabalıyordu.Ayrıca burası benim en sevdiğim yerdi ve patatesleri harikaydı.Omzuma dokunan elle arkama döndüm ve pembe önlüğüyle somurtarak bana bakan Liam'ı görünce gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım.

"İnatla pembe giydiriyorlar." dedi homurdanarak.

"Ama pembeyi seviyorsun" dedim gülerek.

Kaşlarını çattı.

"Evet ama bunu asla itiraf etmem."

"Zaten ettin Lee.."

Gözleri büyüdü.

"Kahretsin! Bu senin suçun!"

Kahkahamı kesmeye çalışıyordum.

"Ben ne yaptım ki!"

"Aklımı başımdan aldın.Kapıdan girdiğin an."

Gülüşüm solarken ciddileştim.Liam ve ben sevgiliydik.Yani sevgili derken,anlaşmalı sevgili.Liam Louis'i kıskandırmanın tek çare olduğuna beni ikna etmişti.O bir büyücüydü.İkna kabiliyetiyle donanmış bir canavar.Bizde sevgili taklidi yapıyorduk tabii Lou ortalardayken ama Liam bunu bazen fazla ciddiye alabiliyordu.

"Ah evet evet.Bunu biliyorum" dedim.

"Sana patates getiriyorum" dedi mutfağa yönelirken.

Ah en sevdiğim.Bedava patates.Ya da bedava olan herhangi bir şey.Liam patatesi getirmek için henüz gitmişti ki Louis içeri girdi ve etrafa bakınmaya başladı.Gözlerim kocaman olurken içimi kaplayan panikle masanın altına girmeyi düşündüm.Daha sonra bunun aptallık olacağına karar verip onu görmüyormuş gibi davranmaya karar verdim.Elimi yanağıma koyup camdan dışarı bakmaya başladım.Lütfen buraya gelmesin lütfen buraya gelmesin lütfen gelmesin lütfen Harrynin görünmezlik pelerinine ihtiyacım var!

LOST MY GHOSTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin