Koşuyorum...
Hiç durmadan, yavaşlamadan yürüyorum. Ayaklarım kesiliyor ondan kaçmaya çalışırken ama umurumda değil. Hava çok soğuk... Çırılçıplağım neredeyse. Gecenin karanlığında yalnız, çıplak, korkmuş ve üşümüş haldeyim. Sığınacağım, saklanacağım hiçbir şey yok etrafımda. Uzaklardan belli belirsiz sesler doluyor kulaklarıma. Ayağıma yeniden ağaç dalları, taşlar, topraklar batıyor. Ormanın ortasında çaresizim.
Kaçıyorum...
Sadece kurtulmak istiyorum olduğum yerden. Bacaklarım titriyor, taşıyamıyorlar artık ağırlaşan bedenimi. Tüylerim diken diken olmuş korkudan ve soğuktan. Ağzımda safra tadı var. Kusmak istiyorum ama duramam. Asla duramam... Yorgun ayaklarımın durduğu her an beni bulmaya bir kaç adım daha yaklaşır ben durursam.
Ağlamak istiyorum...
Ama o kadar aciz değilim. Olsam bile gösteremem kimseye. Güçlüyüm ben. Çok güçlüyüm. Canım acısa da, kanasa da her yerim umurumda değil. Beni bulmamalı...Bu kez beni yakalayamaz. Çok az kaldı. Duyuyorum, araçların sesini duyuyorum. Yaklaştığımı hissediyorum.
Aldığım nefes yakıyor genzimi. İçime işlerken, geçtiği yerleri kora çevirip karışıyor hücrelerime. Başım dönüyor biraz. Midem bulanıyor yeniden...
Sarsılıyor bedenim. O karanlığın içinde, soğuğun iliklerime işlediği o gecenin ortasında bedenim bir anda aydınlıkla, sıcaklıkla sarsılıyor.
Anlamaya çalışıyorum bana neler olduğunu ama anlayamıyorum. Bilincim kapanıyor sanki. Gözlerim yorgun. Çok yorgun... Ben de çok yorgunum.
Yapamayacağım...
Kaçamayacağım...
Saklanamayacağım...
Durmak istiyorum artık...
Her ne olacaksa olsun istiyorum. Başıma ne gelecekse gelsin istiyorum. Titreyen bedenim sarsılıyor artık. Beyaz ışıkların içinde sarsılıyorum. Gözlerimi kapatırsam bitecek. Bulacaklar beni.Pes ediyorum... Beni sarsan o beyazlığa yumuyorum gözlerimi. Ve aynı zamanda da o beyazlığa doğuyor gözlerim...
...
"Hey! Hey kendine gel! Aç gözlerini. Bana bak. Tanrım... Yardım edin! Kimse yok mu? Yardım edin lütfen!" Var gücüyle bağırıyordu parka doğru ama kimseler yoktu. Kimseler cevap vermiyordu yardım dilenmelerine. Karşısındaki çocuk ölüydü sanki. Öyle berbat bir haldeydi ki onu bırakıp gitmek istemiyordu. Başına bir şey geleceğinden endişe ediyordu sebepsizce. Buz gibi olmuştu bulduğu çocuğun teni. Ağaçların altına düşmüş, öylece yığılıp kalmıştı toprağa sanki.
Göğsünden tutup sarsmaya başladı çocuğu. Kollarının altından geçirdi kollarını, en yakın sokak lambasının altına doğru sürükledi ağırlaşmış bedeni. Kendine göre daha uzun, daha ağırdı sarı saçlı olan. Güçlükle onu taşıyıp sırtını lambanın direğine yasladı. Tekrar sarsmaya başladı boşlukta süzülen bedeni.
"Lütfen aç gözlerini. Tanrım... ÖLDÜN MÜ YOKSA?! Başıma bela olamazsın... Uyan artık lütfen..." Yüzünü tokatlamaya başladı küçük küçük. Çocuğun göz kapakları titredi, kaşları hareketlendi bir anda.
Yavaş yavaş gözleri açıldı. Işıktan rahatsız olmuştu, kolunu kaldırıp gözlerine siper etti. Başı çatlıyordu. Üşümüştü, titriyordu. Karşısında her kim varsa yanaklarını tutuyordu ve ellerinin sıcaklığı iyi geliyordu ürpermiş tenine.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Weiss ✯ vmin
FanfictionBeyaz... Aklımı bıraktığım, tenimi sattığım, ruhumu dağıttığım toz... Beyaz... Aklıma dolan, tenime karışan, ruhuma ulaşan ten... Weiß - Vmin Cinsellik ve Olumsuz Örnek Oluşturabilecek Davranışlar Barındırıyor. Lütfen Dikkate Alın.