Multimedya: Kyungsoo
"Yaprak sıkılmıştı ağaçtan, bahaneydi sonbahar..."
~Necip Fazıl Kısakürek~
"Burası neresi Lay?"
"Benim evim. Çin'e geldiğim zaman ara sıra burada kalıyorum. Genellikle de ailemin yanında oluyorum. Her neyse,geç içeri."
Lüks bir binaydı girdiğimiz bina. Lay ile asansörle çıktığımız kat da 32.kat.
En az bina kadar lüks olan dairesinin içinde ilerlemeye başladık. Oturma odası hemen bizi karşılıyordu zaten ve duvar denen bir şey yoktu. Evin her yeri boydan boya camla kaplıydı.
Ayrıca evin neresinde olursan ol,her yer boydan boya cam olduğu için Pekin'in şehir manzarası her açıdan gözler önüne seriliyor ve büyülüyordu.
"Burası harika."
Lay yanağında oluşan çukurlukları eşliğinde gülümsedi.
"Beğendin mi? Ne kadar istersen burada kalabilirsin. Başka yerlere gitme. O kaldığın tenha sokağa,hiç. Her gün bir olay olur orada. Ben zaten dediğim gibi buraya pek uğramıyorum. Çin'e geldiğim zaman ara sıra."
"Lay... Teşekkür ederim."
"Önemli değil. Hadi geç otur,keyfine bak. Ah, karnın aç mı? Bir şeyler hazırlayayım."
Bu sefer ben ona tebessüm ettim.
"Ne o? Yemeği sen mi yapacaksın?"
"Yaparım tabii."
Gülümsedim ve;
"Ben yaparım bir şeyler. Sen bana neyin nerede olduğunu göstersen yeter."dedim ve bulunduğumuz daireyi biraz daha incelemeye başladım. Her bir köşeye dikkatle bakıyordum.
Lay de gülümsedi ve cevap verdi.
"Tamam o zaman, takip et beni."
Dediğini yaptım ve onu takip ettim. Lüks ve geniş mutfağına giriş yaptık. Ne yapacağımı bilmiyordum. Çin mutfağında hiç iyi değilim. Kore mutfağından yemekler yaparım. Bakalım,hangi malzemeler var.
Gördüğüm geniş buzdolabına ilerleyerek kapağını açtım ve içine göz atmaya başladım.
🍁
İkimiz de karşılıklı olarak geniş mutfaktaki masaya oturduk. Mutfak da aynı şekilde. Nereden bakarsam bakayım Pekin'in manzarası gözler önünde.
Gözlerimi şehrin akşam manzarasından çekemiyorum.
"Harika olmuş gerçekten. Ellerine sağlık Mi Yeon."
Yemeğe gömülen ve iştahla yiyen Lay'i buldu gözlerim. Tebessüm ettim.
"Afiyet olsun. Özür dilerim,Çin mutfağı hakkında pek bir bilgiye sahip değilim. Sadece... Senin baharat sevmediğini biliyorum. Bu yüzden Kore mutfağından yaptığım yemeği baharatsız yaptım."
Gamzesi her an yanağındaki yerini koruyordu.
"Fark ettim. Teşekkür ederim."
Elimdeki chopstik ile kendi tabağımdaki yemeği didikleyip duruyordum.
Derin bir nefes alıp vererek aklımı kurcalayan soruyu Lay'e sorabilmek için söze girdim.
"Lay..."
İsmini söylemem ile başını kaldırarak yüzüme baktı. Ben de amacıma ulaşarak yutkundum ve sorumu sordum.
"Exo bana çok kızdı mı? Çok üzüldüler mi? Ya Kyungsoo? O nasıl? İyi mi?"
"Herkesten habersiz gittiğin için evet. Başta çok kızdılar, çok kırıldılar. Daha doğrusu kırıldık demeliyim herhâlde. Çünkü içlerinde ben de varım. Sana alışmıştık Mi Yeon. Bir anda yokluğun çok ağır bastı bize. Özledik dostumuzu, kardeşimizi."
Özür dilemek istiyordum. Ama şimdi özür dilesem bu bir özürle kalmaz, üst üste defalarca kez özür dilerdim.
Bu saatten sonra ne işe yarardı ki? Bu yüzden sustum. Gözlerimin dolmasına engel olamayarak, hâlâ kalbimden söküp atmayı beceremediğim kişiyi yeniden sordum.
"Pe-peki Kyungsoo?"
Elindeki chopatikleri masanın üzerine bıraktı. Önündeki su dolu bardaktan birkaç yudum su içtikten sonra sorumu yanıtladı.
"Kyungsoo gerçekten çok kötü etkilendi Mi Yeon. O sabah kalktığında seni her yerde aradı. Bulamayınca deliye döndü. Hepimizin aklına kötü kötü şeyler geldi. O çıldıracak gibi oldu. Ama... Senin gittiğin gece bir şey olmuş."
Resmen heyecanlandırıyordu şu an. Bir anda sözünü kesiyor ve başka şeylerle ağır adımlarla uğraşarak beni daha da meraka sokuyordu.
Elindeki su bardağından yavaş yavaş birkaç yudum daha içti. Sabrettim ve sesimi çıkarmayarak, sesime de yansıyan heyecanımla;
"Ne olmuş?"diye sordum.
Sonunda bardaktaki suyu bitirdi ve masanın üzerine koydu.
Oturduğu sandalyeye sırtını yaslayıp kollarını bağladı. Anlatmaya devam etti.
"Kyungsoo pratik yapmak amacıyla sesini hep ses kayıt cihazına kaydeder. Daha sonra da kaydettiği ses kaydını dikkatli bir şekilde dinleyerek en ufak bir yanlış bırakmadan hatalarını teker teker bulur. Bu şekilde ses pratiğine devam eder. En iyisini yapana kadar,bunu sürekli tekrar ettirir."
"Eee...? Evet,devam et lütfen."
"Senin gittiğin gece telefonunun ses kaydı açık kalmış. Kapatmayı unutmuş. Bayağı uzun bir kayıt olsa da kaydettiği için sara sara her bir kesitini dinledi. Senin sesin ve senin ona uyurken söylediğin her kelimeyi biliyor. Biliyoruz. Bu kaydı dinledikten sonra hepimiz sana karşı yumuşadık. Kırılganlığımız gün geçtikçe azaldı ve hepimiz neden bunu yaptığına anlayışla baktık. Kyungsoo da öyle. Ama o... Her gün giderek kötüleşti. Kendi odasında değil, her an senin odanda kaldı. Oradan çıkmak istemedi. Kimseyle konuşmadı. Üzüntünün onu mahvedeceğini düşündük."
"Şu an iyi mi? 4 ay geçti. Kyungsoo..."
"Pek bir değişiklik olduğu söylenemez. Mutlu olmuyor, eğlenmiyor. Sadece yaşamaya çalışıyor o kadar."
Gözlerimi yumdum ve ben de elimdeki chopstikleri masanın üzerine bırakarak tıpkı Lay gibi sırtımı sandalyeye yasladım. Kollarımı bağladım.
"Ben... Diyecek bir şey bulamıyorum Lay. Sadece... Defalarca kez özür dileyebilirim. Ben..."
Benim bu sıkıntılı hâlimi görünce ortamdaki havayı dağıtmak için yine gülümsedi.
"Tamam tamam. Özür dilemene gerek yok. Dedim ya,biz seni anlıyoruz diye. Bozma moralini. Ama yine de Kyungsoo'yu bir arasak olmaz mı? Ona sesini duyursan... Bak,ciddiyim. Sesini duyurur duyurmaz, onun tüm duvarlarını kırarsın. Kyungsoo anında sevinir. Bundan eminim."
"O zaman buraya gelmemin ne anlamı kalır ki Lay? Yaptığım her şey boşu boşuna olmuş gibi..."
"Alakası yok Mi Yeon. Çin'de kalacaksan kal. Ama yine de sesini duyur. Kyungsoo iyi olduğunu bilsin. Uzaktan olsa da özlemini seninle konuşarak dindirebilsin."
Belki de haklıydı. Hatta belkisi dahi yoktu. Hem inkâr edemem. Ben de onu çok özlemiştim.
"Ta-tamam olur. Arayalım."
...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Danger // EXO(✓)
FanfictionBu esnada bir anda hastanenin hopörlerinde başlayan cızırtı hepimizi korkutmuş, oldukça rahatsız etmeye başlamıştı. Bu da neyin nesiydi böyle? Sadece benim odamda değil,tüm hastanede yankılanıyordu bu kulak çınlatan iğrenç cızırtı. "Bu ne ya? Ödüm...