{5}

127 41 80
                                    

Banyoya girip aynanın karşısına geçtim. Yeni uyandığım, yüzümden belli oluyordu. Aynadaki yansımamı birkaç dakika boyunca izledim. Gözlerimin altı çökmüştü, zaten soluk olan ten rengim iyice solmuştu. Günlerdir yemek yemiyordum. Ve onun belki de yüzümde en çok sevdiği şey, gözlerim, ağlamaktan şişmiş ve kanlanmıştı. Ellerimi lavabonun soğuk yüzeyine bastırıp gözlerimi yumdum.

Gözlerimi yeniden açtığımda her zaman gittiğimiz kafenin terasında buldum kendimi. Esen rüzgar tenimi yalayıp geçtiğine derin sayılmayacak bir nefes aldım. "Eskiden izlediğim dizide bir şey duymuştum, aklımda kalmış," dediğinde hızlıca ona dönmeye çalışsam da dönemedim. Gözlerim karanlık gökyüzünde ve şehrin ışıklarında gezinirken onu görebilmek için Tanrıya dua ediyordum.

Yumuşak adım seslerini duyduğumda kalbim gümbür gümbür atmaya başlamıştı. Ellerim korkulukları sıkıca kavramıştı. Vücudundan yayılan ısıyı hissedebileceğim kadar yakınıma geldiğinde vücudumdan bir ürperti geçti. Sıcak elleriyle ellerimi tuttu ve beni geriye doğru nazikçe çekti.

Küçük ellerim ellerinin arasında kaybolurken ellerimi önümde birleştirdi ve arkamdan sıkıca sarıldı. Sonunda başımı geriye doğru çevirebildim. O da çok özlediğim yüzünü bana çevirdi ve gözlerimiz birleşti. "Gözlerin o kadar yeşil ki, öpsem gözlerinden, dudağımda bir orman filizlenir."

İçimde çıkan fırtınalara rağmen kocaman gülümsedim ve gözlerim yavaşça kısıldı. Uzun boylu olması ilk kez ciddi anlamda işimize yaradı ve başını biraz daha eğerek gözlerimin üstüne nazik öpücükler kondurdu. Göz kapaklarımda hissettiğim yumuşak baskı kaybolduğunda gözlerimi açtım ve aynadaki yansımamla göz göze geldim.

"Hayır," dedim dehşet içinde. "Giray!"

Gözlerimi tekrar kapatıp açtım onu görebilme umuduyla. Aynadaki yansımamı gördüğümde yine kapattım ve açtım. Sonuç değişmemişti. "Giray," diye çığırdım dizlerimin üzerine düşmeden hemen önce. "Merdümgiriz yardım et, yapamıyorum."

Saçlarım yüzümün önüne dökülmüştü yine. Hızlanan nefesim saçlarımın birkaç saniyeliğine havalanmasına neden oluyordu. "Sensiz yapamıyorum." Yumruk yaptığım ellerimi, yere geçirmek için havaya kaldırdım. Yumruklarımın yerle buluşmasına saliseler kala kapıdan gelen ses, beni durdurmuştu. Yere tutunarak ayağa kalktım ve koşar adımlarla kapıya ilerledim.

"Ben gittiğime kendimi bile inandırsam bu kapıyı çalmadan duramıyorum Adal. Ne olursa olsun sana dönmeden duramıyorum."

Nefes nefese kalmış bir şekilde kapıyı açtım ve ileri atıldım. "Giray," diye mırıldandım heyecanla. "Giray?" Bir el beni yavaşça yakalayıp içeri çekti. Bir balon gibi şişen umuduma iğnenin batırılması fazla zaman almamıştı.

"Düştün mü sen yine?" dedi kınayıcı ses tonuyla. "Ah be güzelim, neden dikkat etmiyorsun kendine?" Bezden bir bebekmişim gibi kolayca kucağına alıp salona götürdü beni. Ona karşı koymadım. Beni bırakmasını, kendim yürüyebileceğimi söylemedim. Sadece durdum ve istediğini yapmasına izin verdim.

"Dayak yemek mi istiyorsun Atalay? Küçük kızıma adı dışında bir kelimeyle seslenme diye yüz kere söyledim sana."

Yavaşça eğildi ve beni koltuğa yatırdı. "Eriyip gitmişsin iyice," dedi. "Kuş kadar kalmışsın, kahvaltı yaptın mı sen?" Gözlerine baktım ama cevap vermedim. "Yapmadın, değil mi?" Dudaklarını birbirine bastırıp birkaç saniye düşündü. "Ben mi bir şey hazırlayayım yoksa dışarıdan mı alalım?"

"Atalay," dedim yorgunluğumu sesime yansıtarak. "Kahvaltı yapmak istemiyorum." Derin bir nefes alarak ayak ucuma oturdu. "Amacın kendini öldürmek mi?" Pantolonumun diz kısmına bulaşan kanı incelerken aklından geçenleri tahmin etmekte güçlük çekiyordum. "Kendini cezalandırmayı kes artık, sana da bir şey olmasını kaldıramayız."

"Atalay," dedim gülümsemeye çalışarak. "Yavaş yavaş toparlanacağım, sorun yok."

Yalan.

"Üstelik dün kabus bile görmedim."

Ama onu gördüm.

"Endişelenme," diye mırıldandım. "Her zaman bu kadar bitkin olmayacağım."

Her zaman bu kadar bitkin olmayacağım, zamanı gelecek ve daha bitkin olacağım. Ölmek için Tanrıya yalvaracağım.

"Adal," diye mırıldandı kötü bir haber vereceğini belli eden ses tonuyla. Duyacağım şeyden o kadar korktum ki o an bayılmak istedim. "Bunu sana nasıl söyleyeceğimi inan bilmiyorum."

Yattığım yerden hızlıca doğruldum ve ayaklarımı da kendime çekerek tam karşısına geçtim. "Atalay, birine bir şey mi oldu yine?" dedim panikle. "Yalvarırım korkutma beni. Konuş, susma."

Uzanıp kucağımda duran ellerimi ellerinin arasına aldı. "Adal senin suçun değildi," dedi. Kaşlarımı çattım. Benim suçum olmayan şey neydi? "Sakın kendini suçlama, hiçbir şey senin suçun değildi."

"Söyle," dedim sertçe. "Ne benim suçum değildi?"

"Eren," dedi başını öne eğerek. "Ne olmuş Eren'e?" Kalbimin atışı iyice hızlandığında panikten ellerim titremeye başladı. Eren. Sevgili Eren. "Eren gözaltına alınmış." Dehşet içinde dudaklarım aralandı. Konuşmasının devamını duymayı hiç ama hiç istemiyordum. "Kasten adam öldürme suçundan." Ellerimi çekerek ayağa kalktım.

"Hayır," dedim başımı durmaksızın iki yana sallarken. "Hayır, hayır, hayır, hayır..." Ellerimi kulaklarıma bastırdım. "Hayır," diye sayıklamaya devam ettim. "Hayır!"

Eren. Sevgili Eren. Sevgili beni bırakıp giden Eren. Sevgili beni Giray'dan almak isteyen Eren. "Kimi?" diye haykırdım. "Kimi öldürme suçundan?" Giray olmasın. Giray olmasın. Yalvarırım Tanrım. Eğer beni zerre kadar bile seviyorsan Giray olmasın.

"Çok üzgünüm Adal. Bunu sana söylemek zorunda kaldığım için çok üzgünüm. Giray'ı, Adal. Hepimizin ailesi olan Giray'ı."

Tırnaklarımı yüzüme bastırdım ve hızlıca aşağı doğru çektim. Tırnaklarımın arasına dolan kan, beni durduramadı. Hareketimi tekrarladığımda ne yaptığımı fark eden Atalay öne atıldı ve ellerimi sıkıca kavradı.

"Seni o lanet adamın elinden kurtaracağım Yeşil. Bana kızgın olduğunu biliyorum ama yine de seni kurtaracağım."

soldan ikinci yıldız✨•peter pan•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin