{7}

101 39 77
                                    

Multi>>Adal
Ve ileri bölümlerde karşımıza çıkacak bir şarkı🌝💛

Ben koridorda duran koltuklardan birine oturmuş, Atalay'ın izin işini halletmesini bekliyordum. İlgilenecek bir şey bulamadığım için kucağıma koyduğum ellerimle oynamaya başladım. Gergindim. Eren'in bana yalan söyleyeceğini sanmıyordum. Sadece duyacağım gerçeğin benim ayakta kalan son binalarımı da yıkmasından korkuyordum.

"Bakışlarındaki mezarlığı görebiliyorum kız çocuğu, eskiden yaptıklarım için beni oraya mahkum etmen gerekirken bana bağlanarak kendini oraya mahkum ediyormuşsun gibi geliyor."

Giray'ın sözleri durmadan tekrarlanıp duruyordu. Birkaç gündür her gördüğüm kişiyi de o sandığım için etrafı incelemeyi kesmiştim. Başımı kaldırdığım anda karşımda dikilip onsuz geçirdiğim zamanların hesabını soracakmış gibi geliyordu. Onu hayatımın merkezine bu denli yerleştirmem en başından beri sağlıksızdı.

Ama bana babam gibi kitap okumuş, saçlarımı okşayarak uyumamı sağlamış ve mahrum bırakıldığım ilgiyi göstermişti.

Giray kilitli kutularında özenle sakladığı şefkati bana tattırmıştı ve ben tadını aldıktan sonra kendimi durduramamış, her seferinde daha fazlasını istemiştim. Onun, üzerimdeki etkisi böyleydi işte. Acı bile çeksem her seferinde daha fazlasını istemiştim. Çünkü ilgisiz, korku içinde büyütülmüştüm.

"Halletim," diyen Atalay yüzünden sıçradım ve boğazıma kadar tırmanan çığlığımı yuttum. Yanıma geldiğini fark etmemiştim. "Kimseyi kabul etmemiş yanına," dedi tepkimi ölçmek için gözlerime bakarak. Kucağımda duran elim istemsizce kasıldı. Böyle yapmasının sebebi neydi? "Senin adını verince görüşmeyi kabul etmiş."

Belli belirsiz başımı sallayıp ayağa kalktım. "Nereye gitmem gerekiyor?" dedim çevreye bakınmak yerine gözlerimi Atalay'a dikerek. Bir şey söylemeden elini sırtıma yerleştirdi ve hafifçe ittirdi. Beni yönlendirmesine izin vermiştim. Bu tür ortamlar beni inanılmaz geriyordu.

Fazla yürümemize gerek kalmadan geniş kapının önünde durduk ve Atalay sırtımdaki elini indirdi. "Sadece seninle," dedi dişlerini sıkarak. "Sadece seninle konuşmayı kabul etmiş, beni de almıyor yanına." Başımı sallayarak onayladım. Eren'in hareketlerini sorgulamayı çok uzun zaman önce bırakmıştım. Gerçekten çoğu hareketi tutarsız oluyordu.

Yanımızda dikildiğini fark etmediğim polis memuru kapıyı açtıktan sonra son kez Atalay'a baktım ve içeri girdim. Tavandaki ışıklar içeriyi yeteri ölçüde aydınlatsa da içeride ruhu boğan bir hava vardı. "Çok uzun sürmesin," diye fısıldayan polis memurunun yüzünü inceledim. Onu daha önce görmüş olmalıydım. "İstiyorsan açabilirim." Parmaklıkları işaret ettiğinde başımı iki yana salladım. "Gerek yok, sağ olun."

Bir şey söylemeden uzaklaştığında küçük adımlarla parmaklıkların önüne ilerlemeye başladım. Küçük bir adım daha attığımda sırtını duvara yaslamış, yorgun gözüken bedeni gördüm. Başını havaya kaldırmıştı ve boynu göz önüne çıkmıştı. Saçları dağınık, kıyafetleri kırışıktı. Gerçekten yorgun gözüküyordu. Gerçekten yorgun.

Söze nasıl gireceğimi bilemediğim için bir süre öylece bekledim. "Bir şey söylemek isteyip söyleyemediğinde nefeslerin hızlanıyor Yeşil," dedi tavanı incelemeye devam ederken. Ürkmemiş, sıçramamış ya da irkilmemiştim. Burada olduğumu fark edeceğini biliyordum. "Bazı şeyler hiçbir zaman değişmiyormuş."

"Kendime iyi bakmamı söylemiştin," dedim tekdüze bir sesle. "Kendime iyi bakmamın bir yolunu bulduğumda ise onu yok etmeye kalkıştın." Tavandaki bakışlarını bana çevirdiğinde gözlerindeki ifade ellerimi sıkmama neden oldu. Acı çekiyormuş gibiydi. Haksız bir yenilgiye uğramış, sonra da bu yenilgiyi kabullenmişti sanki.

soldan ikinci yıldız✨•peter pan•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin