{9}

85 29 43
                                    

Uzun süredir gelmeyen bölümler yüzünden özür dilerim. Atlatmaya çalıştığım şeyler vardı. Tam olarak atlatabildim mi bilmiyorum ama şu an daha iyi olduğumu biliyorum. Beklettiğim için özür dilerim.

"Çok garip," dedim albümdeki fotoğrafların arasından bir tanesine takıldığımda. Albümü kaldırarak dizlerime yasladım ve fotoğrafı incelemeye devam ettim. "Üşümemiş miydin?" Gülüşü hafifçe kısıldığında kararsız bakışları yüzümde sabitlendi. "Neden üşüyeyim ki?" diye sordu.

"Soğuk değil miydi?" dedim kafam karışırken. Soğuk olması gerekmiyor muydu? "Bunu ciddi ciddi soruyor musun?" Gülüşü tamamen silinmişti, kaşları da çatılmaya hazır bekliyordu. Anlayamamıştım, sorduğum soruda ne vardı ki? "Neden ters ters cevap veriyorsun? Yalnızca soğuk olup olmadığı sordum sana."

Bir kez daha bana soru sorarsa onun kafasına vuracaktım. Çünkü sorduğum sorulara soruyla karşılık vermesinin yanı sıra tersliyordu da. "Fazla hareket ettiğim için üşümemiştim," dedi bir şeyi düşünüyormuş gibi dikkatlice bakarken. "Niye soruyorsun bunu?"

Alt dudağımı dişleyip omuzlarımı silktim. Ona doğruyu söylersem güleceğini biliyordum. Sayfayı değiştirmek istesem de değiştiremedim. Nasıl üşümezdi? "Neden sorduğunu söylemezsen yanaklarını ısırmak zorunda kalacağım," dedi yüzünü yüzüme yaklaştırarak.

Kıkırdayarak dizlerime yasladığım albümü indirdim. Yüzü yakından daha ilgi çekici gözüküyordu. Gözleri gülüşümde takılı kaldığında duraksadığını hissettim. "Gülmeyeceksen söyleyeceğim," dedim imalı bakışlarımı yollarken. "Gülersen bir hafta boyunca Sarp'a ters davranamazsın bak." İşaret parmağımı sallayarak tehditkar bir şekilde konuştum. Asıl ben gülecektim şimdi.

"Çok riskli," dedi yüzünü buruşturarak. "Sırf o soytarıya ters davranabilmek için mimiklerimi kaybetmeyi göze alabilirim şu an."

Yavaşça kolunu çimdikledim ve sahte bir kızgınlıkla yüzüne baktım. "Ben küçükken," diye başladım söze. "Çok fazla dışarı çıkamazdım." Dikkatli bakışları yüzümde gezinirken bunu anlatmanın daha zor olacağını bildiğim için başımı önüme eğdim. "Aslına bakarsan çok fazla değil, hiç dışarı çıkamazdım."

Albümün sayfalarının kenarıyla oynamaya başladım. Kelimeleri bir araya getirmek çok zordu. "Kaç yaşında olduğumu hatırlayamayacak kadar küçükken gökten süzülen beyaz şeyleri görmüş ve şaşkınlıkla anneme gördüğüm şeyin ne olduğunu sormuştum." Gülerek başımı iki yana salladım hafifçe. "Tanrı'nın, insanlara ceza vermek için gökten indirdiği dondurucu buz kütleleri olduğunu söylemişti."

Küçük kız ve onun annesini görür gibi oldum karşıdaki camın yanında. "İlk başta inanmıştım. Küçük bir çocuktum, neyin ne olduğunu kendi başıma algılayamıyordum." Giray'ın sımsıcak elini elimin üzerinde hissettiğimde gülümsemem büyüdü. Anılar eskisi kadar acıtmıyordu ama bazen küçük kızın hıçkırıkları kulaklarıma öyle bir doluyordu ki, yaşamaktan nefret ediyordum. "Daha sonra insanların dışarı çıktığını gördüm. Herkes dondurucu buz kütleleriyle kahkahalar atarak oynuyordu ve ben camın ardında onların günahlarının bağışlanması için dua ediyordum."

"Titremeye başladın," diye mırıldandı kendi kendine. "Özür dilerim, anlatmak zorunda değilsin Efsunkâr küçüğüm." Başımı iki yana salladım. "Ama o kadar gülüyorlardı ki onları kıskanmaya başlamıştım ve gidip annemin biblolarından bir tanesini kırarak kendi kendime günah edinmeye çalıştım."

Gülümsemesinin üzerine avucunu bastırarak kıkırdadı küçük kız. Artık o da cezalandırılabilirdi.

"Annem kırılma sesini duyunca koşarak yanıma geldi ve benden daha çok önemsediği bibloya bakarak solumaya başladı. Gerçekten o kadar öfkelenmişti ki, başardığımı düşünmüştüm."

soldan ikinci yıldız✨•peter pan•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin