ZEYNEP
Pencereden sızıp yüzüme yansıyan güneş, Mayıs ve Haziran ayının yağmurunu, sisini alıp götüren temmuzun geldiğinin habercisiydi. Yağmuru sisi alıp götürdü dediğime bakmayın buranın sisi de yağmuru da eksik olmaz, sadece sakinledi diyelim biz ona en iyisi. İçeriden bağırışı gelen Emre'nin sesiyle toparlandım ve yine başlıyorduk.
Odamın kapısı hızla açıldı, üstüme çektiğim yorganla kurtulurum sandığım biricik abim, ( aramızda bir yaş olmasına rağmen ona abi dememi istiyor ) bunu engel görmeyerek uyandırma seansına başlamıştı bile. Üstümde çırpınan ve tüm yükünü bilinçli olarak bana devreden canım abim kendi ufak beyni içinde böyle şakalar üretiyordu işte !
" Emre yemin ediyorum bak kalkarsam çok fena olacak, ula bas git ! "
laflarımın bir kulağından girip diğerinden çıktığı o kadar belliydi ki ufak olan beyninin varlığından bile şüphe etmeye başlamıştım. İçeriden gelen kahramanımın sesi beni ondan kurtaracaktı sanırım !
" Emre ! Rahat bırak lan kızı dün gün boyu çaylıktaydı zaten. Senin gibi kıçını devirip yatmıyor ! "
o sıra odamın kapısı sertçe açıldı ve Emre yalvarma seanslarına geçiş yaptı" Ya abim canım abim ne alakası var fındığımla uğraşayım dedim az "
yorgandan kafamı çıkartıp nefessiz kaldığım beş dakikanın canına okurcasına derin bir nefes alıp konuşmaya başladım
" Yalan abi ! Vallahi yalan ! Dün gece geç geldi sırf onu size söylemeyeyim diye tehdit etti beni " dedikten sonra küçük bir çocuk gibi dil çıkartıp üstümden onu itip yere düşmesini sağladım.
Emrenin " bu yaptığının intikamını çok fena alacağım " bakışlarına karşılık " tabi canım kesin öyle yaparsın " bakışımı atıp ayağa kalktım.İçeri doğru ilerlerken ablamın yanımdan geçip bana gülmesi ile üstüme göz gezdirmeyi akıl ettim, dizime kadar çıkmış pijamam, asla durgun olmayan kıvırcık saçlarım, ve tek ayağımda olan ev terliğim kim bilir diğeri nerde... Büyük bir neşe ile balkona çıkıp evimizin o güzel manzarasını izlemeye daldım. Karadenizi ayaklarımıza kadar seren bir tarafı yeşil bir tarafı maviyle döşeli manzaranın tadı başka nerde olabilirdi ki ?
_____________
ALİUykusuz geçen bir günün daha sonuna gelmiş yeni başlayacak güne merhaba demiştim. Tüm hasretimi, üzüntümü odanın içinde bırakarak dışarı yüzümden düşmeyen gülümseme ile çıktım.
" Ooooo dünyadaki en yakışıklı abi sen olabilir misin acaba ya ? " en küçüğümüz ve evin neşesi olan Zehra yine günümü o gülümsemesiyle mest etmişti. Uzanıp yanağından bir makas aldım
" Kardeşlerin en yağcısı sen misin acaba güzellik ? " dediğimle yalandan alınır gibi oldu ve mutfağa doğru koştu. Balkona çıkıp biraz hava almak iyi gelecekti. Güzel manzaranın yanında tam karşı dairede aynı manzarayı benimle birlikte izleyen yüreğimin diğer yarısını gördüm. Dünya sanki yavaşlıyordu onu görünce. Saçlarını yavaşça etrafa savuruşu, delicesine sevdiği denize aşkla bakışı hepsini öyle dikkatli izliyordum ki onun asi bakışlarına maruz kaldığımı çok geç farketmiştim. Yine başlıyorduk ...
" Hayırdır Demiroğlu ! Bizim ev satılığa çıktı da benim mi haberim yok, dikmişsin gözlerini sabah sabah ! " asla, asla bu hırçın tavrını kaybetmeyecekti artık bundan emindim. Sesimin onun duymasına yetecek kadar çıkmasını istedim şayet bizim evdekileri celallendirmenin ne yeri ne de zamanıydı," Zeynep benim bir ismim var Demiroğlu diyip durma ! Ayrıca etrafa bakıyordum ben ne bu üstüne alınmalar kızım ! " onun çenesiyle baş etmek imkansızda olsa her fırsatını bulduğumda imkansızı başarmayı zorlardım.
" Ben senin kızın değilim Demiroğlu ! Benim tepemin tasını attırma bak fena olur ona göre "
" Küçük Zeynep büyümüşte Ali abisiyle kavga mı ediyor ? " heh bir sen eksiktin abla ! Elvan ablam evin en büyüğü olmakla beraber her şeyi bilip, görende oydu. Zeynep hırsla arkasını dönüp gitmişti. Resmen bırakıp gitmişti tartışmayı. Koskoca inatçı keçi Zeynep Çakır tek bir cümleye kızıp neden gitti ki öyle ? Ablama ters bakışlar atıp.
" Hayır sanane, niye yırtık çoraptan çıkan parmak gibi fırlıyorsun olaya ya ! " diye sitem ettim. Bu lafımın peşine kafama yediğim bir tokatla beraber " Ablanım ben senin doğru konuş kırarım kafanı " lafları peşi sıra yerini aldı. İçeriden gelen mis kokulara doğru ilerlemeye başladım
" Asiye sultan döktürmüşsün yine maşallah ! " asla iltifat kabul edemeyip yanakları kızaran naif bir anneye sahiptim. Babamı kaybettikten sonra bize hem anne hem baba olmaya çalışan koca yürekli naif bir anne. Biricik aile dostu ve karşı komşumuz Meryem teyzeyle can dostlu olan, tüm köyün sevip saydığı, herkesin yardımına koşan biricik annem. Sofraya oturup kahvaltı etmeye başlamıştım, o sıra elinden telefonunu düşürmeyen Zehra daha bir gözüme batmaya başlamıştı
" Abisi, kimle konuşuyorsun öyle heyecanlı heyecanlı yine dedikodu mu var ? " kafasını bana kaldırdığı gibi kızaran yanakları onunda anneme çektiğinin göstergesiydi. Kafasında bir cümle kurup tek nefeste sorumu cevapladı
" Zeyneple öğleden sonra dışarı çıkacaktık onu konuşuyoruz " işte aradığım fırsat ayağıma gelmişti !
" iyi benimde çarşıda işim var ben bırakırım sizi gideceğiniz yere " telefona dönen kafası tekrar kalktı ve düşünme süresi beş saniyeyi geçmeden cevapladı
" İlker abi bırakıcak bizi " evet yine fırsatlarımın önüne örülen beton duvarlara kafamı vura vura geriye dönüyordum anlaşılan. Kahvaltı bittikten sonra arabanın yanına indim ve Sevinç abla ile karşılaştım
" Ali, sabah bizim kız sinir etti seni herhalde yemek boyunca sana saydırdı sessiz sessiz " diyip gülmeye başladı. Zeynep lafının geçmesi bile beni gülümsetmeye yetmişti " Öyle oldu biraz abla ya ufak tartışmalar işte, sen işe gidiyorsan bırakayım seni ? " kafa sallayarak arabaya bindi ve onu hastaneye bıraktıktan sonra bende dükkanı açmaya gelmiştim. Sahil şeridi tarafında, sağ çıkışta balık satışı yaptığımız sol ana girişte restoran olan babamdan kalma küçük fakirhanem diye bahsettiği sonradan işler düzeldikçe büyüttüğümüz ekmek teknemiz Vira Balık... Öğleni geçeli epey olmuştu, dükkanın önünde oturmuş kalabalık olan koşuşturmalı hayatları izlemeye ve Zeynebin sabah sergilediği tavrı düşünmeye başladım
_________________ ZEYNEP
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karadeniz Fırtınası(Düzenleniyor)
ChickLitBir tarafta ailesinin dizinin dibinde oturan bir kız olmaktan kaçınan, tam anlamıyla Karadenizin hırçınlığını almış Zeynep Çakır. Diğer tarafta hayatını sevdiği insanlara adayan , Karadenizin sisli havasını üstlenen Ali Demiroğlu. Küçük yaşlarda bir...