Hazal çaresiz bir şekilde beklemeye başladı ama değişen bir şey olmadı. Selin'i arayıp haber verdi. Çantasını alıp odadan çıktı ve evdekilere acele işi olduğunu söyledi.
Dışarıda çok güzel bir hava vardı. Gökyüzü pırıl pırıldı. Hazal dalgın bir halde bu havaya bakıp dudak büktü. Caddede yürürken önünden geçen araba duraksadı ve geriye doğru gitti.
"Günaydın." dedi arabadaki ses. Hazal dalgın olduğu için duymadı. Ardından çalan korna sesi ile yüreği hopladı. Kocaman olmuş gözlerle Erkan'a baktı.
"Hazal neyin var?" diyerek tedirgin bir yüz ifadesiyle arabadan indi Erkan. Telaşla Hazal'a doğru yürüdü ve onun yüzüne dokundu.
"Suratın kireç gibi olmuş. Hasta mısın?" diye sordu Erkan.
Hazal başı eğik bir halde kafasında takılı kalan sorunu söylemek için ağzını açtı sonra bundan vazgeçti.
"Neden sustun?"
Hazal cevap vermedikçe Erkan daha çok meraklandı.
"Yolun ortasında konuşulacak bir şey değil." dedi Hazal. Arabaya bindiler. Biraz sonra herhangi bir çay bahçesine girip oturdular. Hazal bu sabah olanları anlattı.
"Bu meseleyi dert etmeni istemiyorum. Sana yardım etmemi kabul etmeyeceğini de biliyorum. Ama seni bu halde üzgün ve çaresiz görmeye katlanamam."
"Selinle bu sorunu halledeceğiz."
Erkan üzgün bakışlarla suratını astı. Biraz sonra telefonu çaldı. Arayan Mertti. Konuşma bittikten sonra Erkan gözlerini yukarı dikti ve elini çenesine götürdü.
"Ben bunu daha önce neden düşünemedim ki?" diyerek kendi kendine konuştu Erkan.
"Ne oldu?" diye sordu Hazal.
Erkan gözlerini sabırsızlıkla ondan cevap bekleyen Hazal'a çevirdi. Masada duran ellerini tuttu.
"Çok büyük bir mirasın sahibi daha 18 yaşında genç bir kız ve ona tüm bunları miras bırakan dedesini öldürmekle suçlanıyor. Hem de üvey amcası tarafından ama kızı savunacak tek bir avukat bile yok."
"Eminim üvey amcası mirastan pay almıyordur."
"Tam da düşündüğün gibi. Tüm miras bir anda ortaya çıkan genç kıza bırakılmış. Bu fazla tuhaf biz de olayı çözmeye çalışıyoruz. Ve kız bu yaşına kadar yetimhanede kaldığı için pek fazla kimseyi tanımıyor. Çok iyi bir avukata ihtiyacı var. Eğer sen de kabul edersen bu işin sonunda borcunu kapatacak kadar iyi para alacağını düşünüyorum."
"Önce davanın detaylı bir dökümü ve kızla görüşmem gerekli. Eğer düşündüğümüz gibi ise kızın haklı olduğunu kanıtlamak için elimden gelenin fazlasını bile yaparım."
"Tamam o zaman merkeze gidelim."
Hazal ve Erkan birlikte merkeze gittiler. Yukarı çıktıklarında herkes onlara bakıyordu. Hazal şaşkın bir edayla ne olduğunu anlayamadı ve kafasını çevirip soru işareti içeren bakışlarla Erkan'a baktı.
"Merkezde adın çok fazla geçmişti. O yüzden bakıyorlar." dedi Erkan fısıltılı bir halde.
"Demek efsane olmuşum." diyerek gülümsedi Hazal. Fakat Erkan'ın bakışlarından bu durumun hoşuna gitmediği anlaşılıyordu. Gözlerini devirip sevdiği adama doğru birkaç adım atarak yaklaştı ve kulağına doğru fısıltı ile konuştu.
"Bence efsane olan ikimiziz." diyerek güldü Hazal.
Erkan ona yaklaşmak üzere iken herkesin hala onlara baktığını fark etti ve kolundan tutup yürümeye devam ettiler. Toplantı odasına girdiklerinde masada birkaç kişi vardı. Az sonra yanlarına elinde kahvesi ile Mert girdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ONSUZ AŞK-2
General FictionHazal ve Erkan başlarındaki Utku belasından kurtulduktan sonra yeni hayatlarına devam ediyorlardı. Fakat sorunlar bitmiyordu. Hazal ve Selin avukatlık bürosunun kredi borçlarıyla başları dertteydi. Kimseden yardım almadan büroyu kurtarmak için her ş...