Demir farkında olmadan Selin'e karşı duyguları olduğunu görmezden gelmek için ona bakmadı. Selin ise onu yendiği için mutluydu.
"Sanırım bu yenilgi sana ağır geldi." dedi Selin gülerek. Demir ise ne cevap verdi ne de Selin'in yüzüne baktı.
Ders bittikten sonra Demir kaçarcasına kurstan hızlı bir şekilde ayrıldı.
&&&
Gün bitmek üzereydi. Güneş batıyordu. Ve akşam ezani vaktinde Hazal'ın anneannesi namazını kılmak üzere abdest aldı.
Perdeleri düzeltmek için yerinden kalkan Hazal dışarıya baktı. Sabahtan beri gördüğü araba hala oradaydı ve içeriden çıkan siyah takımlı genç bir adam gördü. O an göz göze geldiler. Hazal geri çekilerek derin bir nefes aldı.
"Sakince düşün." diyerek kendi kendine konuşmaya başladı Hazal. Aklına gelen düşüncelerin birer teori olduğunun farkındaydı.
"Ama burada böyle bir aracın olması çok saçma. Bir şeyler oluyor. Öğrenmeliyim." diyerek kapıya doğru yürüdü. Banyoda olan anneannesine çöp atmaya çıkacağını söyleyerek montunu giydi. Kapıda duran çöpü alarak dışarı çıktı. Şüpheyle baktığı o siyah aracın arka tarafından geçerken genç adamın söylediği sözle duraksadı ve kendini toparlayıp elinde duran çöpü attı.
"Sonunda hanımefendi ailesini buldu. Emin olana kadar bekliyoruz."
Hazal rahat bir nefes alarak eve girdiği sırada siyah arabanın içinde oturan kadın yerinden doğruldu.
"Kızım." dedi.
Eve giren Hazal ayakkabılarını çıkarıp içeri girdi. Montunu askıya astıktan sonra anneannesine seslendi. Evde koca bir sessizlik vardı. Odaya girdiğinde karşılaştığı manzara ile şaşkına uğradı. Yerde yatan anneannesinin yanına koştu. Çok az nefes aldığını fark ettiği an telefonunu çıkarıp ambulansı aradı. Gözlerinden sayısızca yaşlar akarken pencereden babasına seslendi.
Asım usta eve geldiğinde gördükleriyle şoka girdi. Kendine gelip Mesude sultanı olduğu yerden kaldırdı ve sokağa çıktılar. Ozan haberi alır almaz arabasını sokağın önüne getirdi. Hastaneye geldiklerinde doktorlar müdahale için odaya aldılar. Hazal tutunmak için duvara tutundu. Ozan hızla düşmek üzere olan Hazal'ın kolundan tuttu. Ve boşta duran sandalyeye oturttu.
"Benim yüzümden oldu. Dışarı çıkmasaydım..." dedi Hazal ve duraksadı. Zar zor nefes alarak Ozan'ın yüzüne baktı.
"Kimse bir şey sormayacak mı? Neden onu evde yalnız bıraktın demeyecek mi? Baba, ben hata ettim." diyerek bağırdı Hazal. Ardından gözyaşları içinde eliyle yüzünü kapadı. Ozan, Hazal'ı sakinleştirmek için kendine çekip başını onun çenesine koydu.
"Sakin ol."
&&&
Hastanede olan Demir ise durumu öğrenir öğrenmez yanlarına geldi.
"Hazal." dedi Demir. Kendine seslendiğini duyar duymaz ayağa kalktı Hazal.
"Onu kurtar lütfen." dedi Hazal. Gözlerinden yaşlar akmaya devam ederken Demir'in ellerinden tuttu.
"Lütfen." diyerek yalvardı Hazal.
"Benim acilen gitmem lazım. Siz endişelenmeyin. Ben ne gerekiyorsa yapacağım." dedi ve hızla yanlarından ayrıldı Demir.
Aradan biraz zaman geçti. Fakat hiçbir haber yoktu. Hazal başını eğmiş bir halde duruyordu. Asım usta kızının bu vaziyetini gördükçe üzülüyordu.
"Baba, ben suçluyum."
"Suçlu değilsin."
"Suçluyum diyorum. Ben onu yalnız bırakarak suç işledim. Hasta olduğunu bildiğim halde dışarı çıktım. "
"Sen orada olsaydın da değişen bir şey olmayacaktı. Kendini suçlama yavrum. Hayatta yaşanan her şeye müdahale etmek gibi bir imkanımız yok. Çünkü biz insanız. Herkesi kurtaramayız. Ne o kadar büyük bir gücümüz var ne de geleceği görmek gibi bir yetimiz. Yarın akşam nerede olacağını bilebilir misin? Bilemezsin. Evden çıktığın zaman anneanne olacakları sen de bilmiyordun. Ve bilemedin de."
"Kendimi suçlu hissetmekten alı koyamıyorum. Aklımdan çıkmıyor baba. Ya ona bir şey olursa ben bu vicdan azabıyla nasıl yaşarım?"
"Kötüyü düşünmek yok. Her şey düzelecek."
O sırada koridorda beliren Ozan kantinden çay tepsisiyle yanlarına geldi. Hazal çayı almayı reddetmek için elini sallarken bardağa çarptı. Bardaktaki çay Hazal'ın eline döküldü. Aniden yerinden sıçrayan Hazal'ın elini tuttu Ozan. Tam o anda haberi alan Erkan hastaneye geldi. Yukarı çıkıp Hazal'ın nerede olduğuna bakarken sonunda onu buldu.
"Hazal, ne oldu?"
"Önemli bir şey değil elime çay döküldü." dedi Hazal acı içinde kıvranırken.
"Ne demek önemli değil. Canın yanıyor." dedi Erkan.
"Evet yanıyor ama ben zaten bunu hak ettim."
Hazal kimseyi dinlemeden yerine oturdu. Asım usta kızını eline baktırması için ikna etmeye çalıştı. Erkan ise hızla Hazal'ın yanan elini bakarak onun gözü önünde tepsideki diğer çayı eline döktü.
"Sen elini kontrol ettirmezsen ben de burada böylece dururum."
"Oğlum ne yaptın?" diyerek kızdı Asım usta.
"Sadece onun canın yanmıyor baba." dedi Erkan.
Hazal bu son sözü duyunca şaşırdı. Sonra Erkan'ın yüzüne baktı. Canının yandığını gördüğü an yerinden kalktı ve Erkan'ın yanmayan elinden tuttu. Hiç vakit kaybetmeden bir alt katta acile gittiler. Hemşire ikisine de pansuman yaptı. Erkan olduğu yerden kalkıp Hazal'a sarıldı.
"Şuan ne hissettiğini ve yüreğinin nasıl yandığını biliyorum. Bu acının hiç geçmeyeceğini düşünüyorsun. Ama emin ol geçecek. Çünkü hiçbir acı sonsuza kadar sürmez. Ben senden öğrendim."
"Erkan-" dedi Hazal.
"Bir şey deme ve beni dinle. Seni en iyi ben anlarım. Vicdan azabı çekiyorsun ama suçlu değilsin. Çünkü neler olacağını bilemezdin."
Hazal kendini ondan çekti. Ve kızgın bir yüz ifadesine büründü.
"Herkes suçlu olmadığımı söylüyor. Bana yalan söylemeyin artık. Bana emanet olana sahip çıkamadım." diyerek ağlamaya başladı Hazal. O sırada Ozan yanlarına geldi.
"Sana söylemem gereken bir şey var." dedi Ozan yutkunarak. Gözleri dolmuş bir halde başını eğdi.
"Neden konuşmuyorsun?" diyerek aniden bağırdı Hazal.
"Onu kaybettik." dedi Ozan.
"Ne?" dedi Hazal. Adeta beyninden vurulmuşa döndü. Başından kaynar bir suyun döküldüğünü hissetti. Kalbi atmıyor gibiydi. Eliyle kalbine dokunarak yere düştü. Erkan koşarak acilde olan bir hemşireye haber verdi.
&&&
Gözlerini yavaşça açtı Hazal. Nerede olduğunu hatırlamaya çalışırken en son duydukları kulağında yankılandı. Babası hemen yan tarafındaydı. Onunla göz göze geldiği an ağlamaya başladı.
"Gerçekten öld-" dedi Hazal devamını dile getiremedi. Babasının gözlerini bakınca anladı.
"Benim bir işim var. Sen dinlen." diyerek yanından ayrıldı Asım usta. Erkan ise abisiyle konuşuyordu. Her şeyi detaylı öğrendikten sonra Hazal'ın yanına gitmek için asansöre yöneldi. Odaya geldiğinde Hazal'ı göremedi.
"Yoksa-" dedi Erkan şüpheyle. Koşarak çatıya çıktı ve etrafına bakmaya başladı. Sonra ağlayan bir ses duydu.
BÖLÜM SONU
Bu aralar bölüm yazmakta tıkandım. Umarım bundan sonra daha seri yazmaya çalışacağım. Bu arada kapak konusunda beceriksizim ama kitap kapağı nasıl olmuş sizce??
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ONSUZ AŞK-2
Ficción GeneralHazal ve Erkan başlarındaki Utku belasından kurtulduktan sonra yeni hayatlarına devam ediyorlardı. Fakat sorunlar bitmiyordu. Hazal ve Selin avukatlık bürosunun kredi borçlarıyla başları dertteydi. Kimseden yardım almadan büroyu kurtarmak için her ş...