Demir kendini hastanedeki odasına kapattı. Onun arkasından gelen Selin defalarca kapıya vurdu. Kendine bir şey yapmasından korkuyordu.
"Demir iyi misin?" diye sordu Selin. Gözlerinden yaşlar süzülürken yere yavaşça çömeldi.
"Benim yüzümden sana acı veren ne varsa öğrendin. Keşke Hazal'a söylemeseydim. Demir çok özür diliyorum. Lütfen kendine bir şey yapma. Ne olur kendine zarar verme." dedi Selin. Son söyledikleri ağzından zor çıkmıştı. Haykırışlarını duyan Demir ise oturduğu yerden kalkıp kapıyı açtı. Yerde duran Selin'in yanına doğru eğildi.
"Korkma kendime bir şey yapmam. Erkan'ı nasıl bu halde bırakabilirim ki."
"Neden kardeşinin yanında değilsin o zaman? Vicdan azabı mı duyuyorsun?" diye sordu Selin.
Demir gözlerini kaçırdı ama cevap tam da buydu. Vicdan azabı çekiyordu. Her şeye karşı kendini sorumlu tutuyordu.
"Sen kötü biri değilsin. Bu yaptıkların seni kötü yapmaz aksine sen doğru olanı yapmaya çalıştın. Çünkü normalde de olması gereken budur. Ailede sır olmamalı. Eğer olursa hiçbir şey eskisi gibi gitmez."
"Bunları sen mi söylüyorsun? Şimdiye kadar benden nefret ettiğini sanıyordum hatta bunları öğrendikten sonra daha da nefret etmen gerekirdi. Az önce söylediklerimden sonra bile..." diyerek duraksadı Demir. Hayret etti bu duruma.
"Çünkü seni anlıyorum. Ben de buna benzer şeyler yaşadım."
"Nasıl yani?" diye sordu Demir. Bir an için tedirgin oldu.
"Endişelenmene gerek yok. Öyle büyük bir şey değil ama ailevi sorunlar işte. Neyse belki bir gün anlatırım." dedi Selin. Ardından acıyla gülümsedi.
"Erkan'ı yalnız bırakmamam gerekiyor biliyorum ama içim rahat. Çünkü Hazal onunla ve ona güveniyorum. Erkan ben yokken daha mutlu olacağına eminim. Bir süre buralarda olmamaya karar verdim. Uzaklaşmam gerekiyor. Bekle bir dakika." diyerek içeri girdi Demir. Masanın üzerinde duran zarfı eline alıp Selin'in yanına geldi.
"Bunu Erkan'a verebilir misin?"
"Nereye gidiyorsun peki? Ne kadar kalacaksın? Şimdi bana bir sürü soru soracaklar. Ne cevap vereceğim?"
"Bütün cevaplar o zarfta yazılı."
&&&
Hazal, olduğu yerden adım atarak Erkan'a doğru yaklaştı.
"Canım çok acıyor. O kadar pişmanım ki annemi dinlemedim. Eğer abime söylemeseydim-"
"Her türlü öğrenecekti zaten. Bunun için kendini suçlama lütfen."
"Her şey benim yüzümden."
"Senin bir suçun yok. İnsanlar yaptıkları hataların kendine zarar verdiği görebilseydi o hatayı yapmazdılar. Sen o yaşta bunu göremezdin. Kimse bilemezdi."
"Gerçekten böyle mi düşünüyorsun?"
"Evet öyle düşünüyorum. İnsanlar mutlu olmak için yaşamazlar. Yaşamak zorunda oldukları için yaşarlar. Annen sizin güzelce yaşamanız için çabaladı yani ona göre mutluluk sizin yaşamanız. Anneni üzme Erkan. Her gün güneş doğmaz üzerimize. Her gün gülemeyiz. Fakat doğanın yağmura, fırtınayı ihtiyacı var tıpkı insanların ağlamaya ihtiyacı olduğu gibi. Gözyaşlarının da bir görevi var. Ardından gelecek bir tebessüm için."
"Bunca acıya rağmen yanımdasın."
"Ben seninle mutsuzluğa da varım. Hem güzelce yaşamanın tek yolu ne biliyor musun?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ONSUZ AŞK-2
General FictionHazal ve Erkan başlarındaki Utku belasından kurtulduktan sonra yeni hayatlarına devam ediyorlardı. Fakat sorunlar bitmiyordu. Hazal ve Selin avukatlık bürosunun kredi borçlarıyla başları dertteydi. Kimseden yardım almadan büroyu kurtarmak için her ş...