6.bölüm

190 26 8
                                    

Yazıyı okuyunca şaşırdı Hazal. Sonra öfkeyle ayağa kalktı ve avucunda tuttuğu kağıdı sıktı. Gözlerinden adeta alev fışkırıyordu. Neler olduğunu bilmeyen Erkan yüzünü ona dönüp baktı.

"Neler oluyor?" diye sordu Erkan.

"Yok bir şey. Bu ilk defa başıma gelen bir şey değil." dedi Hazal. Kağıdı çöp kutusuna atmak üzere iken Erkan onun elini kavradı ve kağıdı alıp okudu. Hiçbir şey demeden bürodan çıktı. Onun peşinden çıkan Hazal o sırada dışardan gelen Yeliz ile karşılaştı.

Hazal geri dönüp odaya geçmek zorunda kaldı. Tam karşısına oturan Yeliz'in surat ifadesinden tuhaf bir şeyler olduğunu sezdi. Ellerini birbirine geçirip başını eğdi Yeliz.

"Ben...ben bu davadan vazgeçiyorum. Yani daha birkaç ay önce tanıdığım dedemin mirasını almaya hakkım yok. Bu yüzden sizden ricam lütfen soru sormayın."

"Yeliz o adam seni tehdit mi etti? Başka ne olabilir ki?"

Gözyaşları içinde omuzlarını kaldırdı Yeliz. Başını çevirip Hazal'a döndü.

"Onların parasını istemiyorum. Bugüne kadar bu şekilde parasız yaşadıysam bu saatten sonra da yaşarım. Ailem bugüne kadar yoktu şimdi onlardan geriye kalan hiçbir şeyi istemem. Eğer mirası reddedersem dedemin ölümüyle ilgim olmadığını herkes anlayacak."

"Dedeni öldürmediğin zaten ortada. Hem sen gerçekten o adam bu mirası hak ettiğini düşünüyor musun?"

"Bunun bir önemi yok. Kötü biri olsun ya da olmasın. Bugüne kadar ailenin bir parçası olarak o şirkete emek vermiş."

"O mu istedi böyle konuşmanı?"

"Ne fark eder? Hem ben de aynı fikirdeyim. En başında da söylemiştim. Geçmişimin temiz olmasını istiyorum."

"Bana sadece 2 gün ver. Eğer üvey amcan suçsuz ise bu davadan geri çekileceğim."

"Lütfen anlayın beni. Hayatımı daha da çıkmaza sürüklemeyin. Ben sizin gibi değilim." diyerek odadan çıktı Yeliz. Sokağa çıkınca koşmaya başladı. Nefesi kesilince olduğu yerde durup eğildi ve dizlerine dokundu. Nefesini kontrol ettikten sonra karşıdan gelen siyah arabaya baktı. Araba tam Yeliz'in önünde durdu ve camı açıldı. Güneş gözlüğünü çıkaran adam sert bir ifadeyle sordu.

"Dediklerimizi yaptın mı?"

"Evet ama pek vazgeçecek gibi durmuyor."

"Tamam senin yapacakların bu kadar. Gerisini biz hallederiz."

"Ona zarar vermeyeceksiniz değil mi?" diye sordu Yeliz tedirgin bir halde. Adeta korkudan dudakları titriyordu.

"Orası seni ilgilendirmez."

Arabanın camı birden kapandı ve hareket etmeye başladı. Gözden kayboluncaya dek orada durdu Yeliz. Sonra kendine gelip Hazal'ı aradı ama cevap vermiyordu.

"Lütfen aç."

Ayağını sertçe yere vurup yürümeye ve hatta koşmaya başladı. Nefes nefese bir sokağın direğinden destek almak için kolunu uzattı ve direğe elini koydu. Aklına mesaj atmak geldi.

***

Hazal masasında oturmuş düşünceli bir halde bekliyordu. Deminden beri Erkanı aramıştı ama cevap veren yoktu. Tam ümidini kesmişti Erkan mesaj atmıştı. Biraz sonra yanına geleceğini yazıyordu. Hazal daha fazla bekleyemeden sıkıntılı bir halde bürodan dışarı çıktı. Kollarını birbirine dolayıp arada bir telefonuna bakıyordu. Ardından gözlerini sokağa dikti. Onun geleceği tarafa bakarken arkadan bir araba yaklaştı. Az önceki siyah arabadaki adam arabadan inip Hazal'ın karşısına dikildi. Tam o sırada Yeliz'den mesaj geldi.

"Hazal abla lütfen dışarı çıkma."

Sokağın başında Erkan belirdi. Düşünceli bir halde yürüyordu ki Hazal'ın yanında siyah giyimli bir adam gördü. Olduğu yerde durdu ve onları izlemeye başladı. Hazal öfkeli bir halde elini kolunu savururak adamla tartışmaya başlayınca Erkan hızla yanlarına geldi.

"Bir sorun mu var?" diye sordu Erkan.

"Hayır. Hiçbir sorun yok. Kendisi adres sordu ben de-" dedi Hazal devamını söylemeden Erkan söze atıldı.

"Uzaktan sizi gördüm. Tartışıyordunuz." dedi Erkan gözlerini hiç kaçırmadan Hazal'a baktı.

Hazal gözlerini kaçırdı ve karşısında duran adama yol tarifi yaptı. Siyah giyimli adam teşekkür edip arabaya binip gitti. Erkan ellerini beline koyup ona seslendi. Hazal basını çevirip baktı.

"Doğruyu söyle. Bir şey mi oldu?"

"Evet oldu. O adam yani Yavuz Ilgaz'ın adamı bana bu davadan geri çekilmemi yoksa sevdiklerime zarar vereceğini söyledi. Belinde tabancası vardı. Erkan ben çok korktum. Belli etmemek için kendimi tuttum ama az önce sana zarar verebilme ihtimali vardı. O yüzden sana doğruyu söyleyemedim."

Gözyaşları içinde başını Erkan'ın göğsüne dayadı. Az önce yaşadığı endişeyi bastırırken şimdi rahat bir şekilde ağlamaya başladı. Erkan iki elini sevdiği kadının saçlarına götürdü. İncitmeyecek bir şekilde onu sakinleştirmek için saçlarını okşadı. Birbirlerinden ayrıldıklarında Hazal başını eğdi ve gözyaşlarını sildi.

"Ağlamam saçmalıktı. Nerden çıktı bu duygusallık anlamıyorum."

"Hayır ağlamak saçmalık değil. Bir tür rahatlama gibi bir şey."

"Nedense hep senin yanında iken ağlayabiliyorum."

"Çünkü senin her şeyini biliyorum. Ama başkaları bilmediği için onların yanında bunu yapamıyorsun. Herkese karşı kendini saklayabiliyorsun ama ben seni anlıyorum."

"Çok tuhaf."

"Tuhaf olan ne?" diye sordu Erkan.

"Başkalarına karşı kendi duygularımı gizlemekte ustayım ama sen beni hep görüyorsun. Nasıl peki?"

"Cevabı sen iyi biliyorsun."

Biraz sonra telaşlı bir halde Yeliz yanlarına geldi. Soluk soluğa kalmış bir şekilde durdu.

"İyi misiniz?" diye sordu Yeliz.

"Biz iyiyiz. Sanırım anlatacağın şeyler var." dedi Hazal ciddi bir yüz ifadesiyle.

"Yavuz Ilgaz bir katil. Sadece dedemi öldürmedi. Babamı da o öldürmüş. Eğer mirastan vazgeçmezsem çevremde kim varsa hepsini öldüreceğini söyledi. Benim yüzümden birilerinin zarar görmesini istemiyorum. O adam her şeyi yapabilir."

"Bir şey daha var. Eve hırsız beni öldürtmek için gelmiş. O mutfaktaki yangın da tesadüf değildi."

"Merkeze gidelim." dedi Erkan.

"Olmaz. O adam sadece mirası istiyor. Para benim umurumda değil. Zaten ailemi öldürdüğüne dair bir kanıtım yok."

"Peki tüm bunları nereden öğrendin?" diye sordu Hazal.

"Kendisi itiraf etti."

"Otopside hiçbir şey çıkmadı ama deden akşam yemeğinden sonra öldü. Tabi ya kesinlikle yemeğin içinde bir şey vardı." dedi Hazal kendinden emin bir şekilde.

Yeliz tüm bu olanlardan dolayı yıpranmıştı. Yüzü solgun, gözleri uykusuzluktan şişmiş bir halde ayakta zor duruyordu. Gözü kararmaya başladı ve bir anda yere düşmek üzere iken Hazal onu tuttu.

"Ben arabayı arka sokağa park ettim. Hemen getiriyorum." dedi Erkan. Koşarak gitti. Az sonra arabaya binip hastaneye geldiler. Sedyeye alınan Yeliz acile alındı. Hazal ve Erkan koridorda beklemeye başladı. Biraz sonra Yeliz'i muayene eden doktor besin yetersizliği, uykusuzluk ve yorgunluk gibi nedenlerden dolayı bayıldığını söyledi. Yeliz'i normal odaya aldıklarında koridorda bir adam belirdi. Etrafı kolaçan edip malzeme odasına girdi. Üzerine doktor önlüğü giydi. O sırada Erkan kantine gitti. Hazal ise telefonu çaldığı için odadan ayrıldı. Az önce doktor önlüğü giyen adam kimseye yok iken Yeliz'in odasına girdi. Elinde bir iğne vardı.

BÖLÜM SONU

ONSUZ AŞK-2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin