Telefonumun bildirim sesini açık unutmak gibi bir aptallık yaptığımdan sabah uyanmamın sebebi tatlı güneş ışığının yüzüme vurması değil, biricik kankalarımın mesaj ata ata telefonumu tıpkı bir vibratör gibi titretmeleri ve saniye başı ötmesini sağlamaları oldu.
Küfrederek açtığım kilit ekranından sonra kasan telefonuma kafa attım. Bana kalırsa fiziğin temel yasalarına girmesi gereken kanunlardan biri de bozuk bir şeye şiddet gösterdiğinizde çalışma prensibi olmalıydı. Anlayamıyorum, Yixing'in evinin salonunda oturup powerpuff girls izlediğimiz zaman televizyonun arıza çıkarmasıyla Sehun'un televizyona kafa atışı hem televizyonun hem de o günden sonra Sehun'un kafasının az da olsa çalışmasını nasıl sağlamıştı, cidden anlayamıyorum. Şu an telefonumun düzelişi de tüm bu ayarsızlıklara örnekti.
Konuşma grubumuzda yüzlerce mesaj birikmişken olan bitenleri soruyor, cinnet geçiriyorlardı. Dün geceden beri aralıksız mesaj atıyor olmalıydılar, kafalarını yediklerim. Hatta öyle ki Kyungsoo on-on beş tane ses kaydı atmış ve hepsinde de en içten dilekleriyle sövüyor bana. Dünyanın şerefsizliğini yapmam yetmiyormuş gibi bir de dünyanın küfrünü yiyorum.
Bizimkileri 'evde yapılacak temizlik var beyler sonra anlatırım' gibi bir hanımcı bahanesiyle başımdan savuşturup etrafa saçtığım kirli, kokteylli kıyafetleri topladım. Dün gecenin verdiği kafa dağınıklığı ve yorgunlukla çıkarıp etrafa fırlatmış ve sonra da duş alıp direkt uyku moduna geçmiştim.
Annem büyük ihtimalle asla evlerinden çıkmadığı Minseok'un annesi teyzenin evindeydi. Mahallenin dedikoducu teyzeleri gibi her gün orada toplanıp sabahtan akşama kadar evlerine dönmüyordular ve cidden ne yaptıklarını merak ediyordum, saatlerce ayin falan düzenliyor olmalıydılar.
Evde tek olmanın verdiği rahatlıkla çığlık ata ata erotik şarkılar söylerken, biliyorum bunu hepiniz yapıyorsunuz, banyonun yolunu tuttum. Doğduğumdan beri bizimle olan kırmızı çamaşır makinemizi açıp kıyafetleri içine attım ve ayarları yaparken büyük bir sorunla baş başa kaldım.
Rahmetli bizlere ömür, donlarımı çok güzel yıkardı.
Defalarca kez açma tuşuna bassam da motor sesleri çıkarıp titriyor ve sonra tekrardan öylece kapanır vaziyete geliyordu. Ulan, bir de öyle bir titriyor ki utanmasa kapıdan koşup kaçacak sanacaksınız şerefsiz o derece. Oflaya puflaya pijamamın lastiğine sıkıştırdığım telefonumu, tahmin edeyim bunu da yapıyorsunuz, çıkardım ve anneme telefon ettim. Arkada inanılmaz bir gürültüyle telefon açıldı. Yıldız tilbe mi çalıyordu arkada?
"Alo, anne, bizim çamaşır makinesi bozulmuş şimdi ne yapayım ben?"
Dediğimle bırakın annemi, aniden arkadaki kadınlardan katliam habercisi sesleri gelmeye başladı. Annem bir şeyler demeye başladı fakat anlamadığımdan telefonu bir süre kulağımdan uzaklaştırıp tekrardan kulağıma dayadım.
"Chanyeol'ün annesi benzinliğin orada çamaşırhane olduğunu söylüyor, kuzum. Git de orada yıka yenisini alana kadar." dedi ve telefon suratıma kapandı. Hah, bir bu eksikti başıma.
Chanyeol'ün annesi göz var nizam var çok güzel kadın. Chanyeol hiç ona çekmemiş. Sadece gülüşleri ve gamzeleri benziyor, onun dışında tıpkı babası. Babası eskiden gangsterin tekiymiş. Dövme dükkanı varmış, geceleri bir barda elektro gitar çalarmış. Annesi ise tam bir hanımefendiymiş. Her hareketinden zarafet akıyormuş, öyle dermiş babası. Annesi ve babasının çok imrenilesi bir ilişkisi varmış. Babası doğuştan gelen bir kalp rahatsızlığı yüzünden vefat edince Chanyeol yıkılmış, tabii annesi de ve Chanyeol'ün anlattığına göre, hayatının en berbat dönemiymiş o zamanlar ama annesine arka çıkmış, hep onu sırtında taşımış. Annesinin tek varlığıdır Chanyeol. Tüm bunları bana bir gün yine kavga edip revirde soluklandığımız zaman anlatmıştı. Sinirim hüznümden büyük olmasaydı oracıkta ağlardım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
rollerdisco king | chanbaek
Fanfichangi daldan koparmışlar seni bilmiyorum ama yaprakların penceremin kenarında duruyor, rüzgar uçurmasın diye içeri mi alayım yoksa elimdeki kibritle tutuşturayım mı seni