Bir mum yakıp garajın ortasına oturdum ve sıkıntıyla şakaklarımı ovuşturarak ne bok yiyeceğimi düşünmeye başladım.
Yaklaşık bizim garajda resim yapmamızın üzerinden iki hafta geçmişken garajdan birtakım sesler duymam ile fırlamam ve tüm resimlerin, benimkiler de dahil, çalındığını görmem bir oldu. Hayır yani, nasıl bir hırsızsa sanata bayağı bir ilgisi vardı demek ki. Hem öyle maddi değer sağlayacak resimler değildi onlar, öyle çocuksu hayallerle karalanmış zihinlerimiz, ruhlarımızdı bizim. Babamla özenle yaptıklarımız da çalınmıştı ve öbür yaptıklarım da.
Garajın ortasında öylece oturmuş garajın açık kapısından karanlık sokağı izliyordum. Canım öyle böyle değil sıkılmıştı. O gece herkes gittikten sonra kendi karman çorman olmuş tuvalimi saatlerce inceleyip bir şeylerin eksik olduğunu hissetmiş ve pat diye Chanyeol'ün yüzünü eklerken bulmuştun kendimi. Bir renk curcunasının üzerinde kara gözleriyle bana bakıyordu. Şimdi ise etrafımda saatlerce izleyebileceğim tek bir tuval bile kalmamıştı.
Benim bunları düşündüğüm sırada iti an, çomağı hazırla hesabı Park Chanyeol sarı bisikletiyle önümden geçiyorken beni fark etmiş olacak ki bisikletini frenleyip atladı ve hızlı adımlarla yanıma ulaştı. Yanıma çömerken, "Hayırdır, ayin mi yapıyorsun gecenin bu saatinde?" diye sorgulaması içimde kahkaha atma isteği uyandırsa da tek bir mimik bile oynatamadım.
Çenemden tutarak yüzümü kendisine çevirirken aynı zamanda, "Bana bak sen," diye söze girdi. "Ne diye yine suratın beş karış? Beni çok mu özledin de böyle karalara bağladın?" dediğinde dayanamayarak yüzümü buruşturup taklidini yaptım. Eh mecbur, beyefendi gülünce biz de az biraz sırıtmak zorunda kaldık.
"Git başımdan, Chanyeol." dedim sahte sinirimle.
"Bir an şiir okuyacaksın sandım." dedi dramatikleşip elini kalbine koyarak. "Aysel git başımdan, ben sana göre değilim."
Gülerek, "Bugün keyfin yerinde demek, çakma Jack Sparrow." dedim. O da güldü ve "Sen de çok tatsızsın, çakma Thanos."
Thanos ne alakaydı yahu? Bu beyinsizin yolda beyni yere falan düşmüştü herhalde. "Keşke Thanos olsam, parmak şıklatıp geri getirirdim her şeyi." diye sızlandım. Kaşları çatılınca sıkıntıyla nefes alıp saçlarımı karıştırdım. Bu hayatın çilesini bir ben çekiyordum herhalde.
"Tüm tuvalleri çalmış biri, o gece yaptıklarımız da dahil." Pat diye suratına söylememle kaşları daha da çatıldı ve gözleri şaşkınlıkla aralandı.
"Nasıl çalınmış? Hangi manyak çalmış?"
"Bilmiyorum." diye cevapladım omuz silkerek.
"Hepsi mi?" dedi umutsuzca.
"Hepsi." dedim ve elimizden hiçbir şeyin gelmeyeceğeninin farkındalığıyla dakikalarca o garajın ortasında oturduk. En son Chanyeol ofladı pufladı ve kıçında ateş olduğundan tek ışık kaynağımız olan mumu da nefesiyle söndürdü.
"Aptal mısın, Chanyeol?" dedim karanlık içinde resmen tıslayarak. Ayaklandı ve ileride bıraktığı sarı bisikletine ilerleyip nerden bulduğunu merak ettiğim kornasını öttürdü.
"Atalım mı iki tur?"
Başta itiraz edecek gibi olsam da yüzündeki çocuksu mutluluğu görünce istemeden tebessüm ettim ve ayaklanıp bisiklette yerini almış Chanyeol'ün hemen arkasına yerleştim. İki kez kornasını öttürüp sokak lambalarının aydınlattığı mahallemizi çığlık ata ata bisikletle turlamaya başladık.
Bisou yanıp harap olduktan sonra Jonghyun Fransa'ya taşınacağını söyleyip hepimizle vedalaşmış ve harabeye dönmüş Bisou'yu da Sehun'un ailesine bırakmıştı. Sahile vardığımızda harap olmuş Bisou'nun yıkıldığını gördük. Sehun'un dediğine göre boşalacak alana bir çocuk parkı yapmak istiyordular ve bu bence harika bir fikirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
rollerdisco king | chanbaek
Fanfichangi daldan koparmışlar seni bilmiyorum ama yaprakların penceremin kenarında duruyor, rüzgar uçurmasın diye içeri mi alayım yoksa elimdeki kibritle tutuşturayım mı seni