Yixing'i gönderdiğimiz gece bana boynundan asla çıkarmadığı kar tanesi kolyesini vermişti. Dediğine göre Rusya'daki teyzesinin hediyesiydi. Gözlerim dolu dolu ona bakıp gülmüştüm ve sarılmıştık. Hayatımda tanıdığım en güçlü, yıkılmaz ve koca yürekli insan Zhang Yixing'tir. Bir şeyi kafasına koydu mu yapmadan pes etmez, aynı anda bir kuzu ve kurt olabilir ama kurt olduğu kadar da pamuk gibi bir kalbi vardır.
Bunları düşünürken asla kapanmayan bavulumun üzerinde oturmuş tavşan gibi zıplıyordum. Beyinsiz Chanyeol yarım saate sizdeyim demesine rağmen hâlâ gelmediğinden bu koca bavulla tek başıma cebelleşmek zorundaydım. Aniden yerimde durup karşımdaki boydan aynaya baktım. Yüzümde oluşan bu kocaman aptal gülümseme de neyin nesiydi? Tamam, bir nevi Nasa'nın başına geçmiştik, Las Vegas'taki en büyük rollerdiscoya Park Chanyeol ile gidecektim ama bunlar bu aptal gülümsemenin oluşması için bu kadar gerekli miydi ki?
Aniden aklıma Junmyeon'un gitmeden önce dedikleri doluştu. Dediğine göre Chanyeol bana yanıktı. Ne bileyim, her şeyi en baştan sona düşündüğümüzde birbirimizi yumruklamaktan ateşli öpücükler seviyesine nasıl atladık hâlâ anlayabilmiş değildim. Her şeyi bir kenara bırakırsak, kendi kendiliğime Chanyeol'den hoşlanıp hoşlanmadığım hakkında sorgulama yaptığımda cevabımın belki olduğunu görüyordum. Tamam belki değil, gayet de ona karşı hislerim vardı.
Tam düşünmekten kafayı yiyeceğim dakikalarda hikâyemizin ana karakteri, asla şovlarından vazgeçmeyerek bir hışımla odama daldı. Oluşan bu ani durumla havaya fırladım ve götümün ivmesi sağolsun bavulum odanın öbür ucuna uçtu. Onca saattir uğraştığım şeyin mahvolmasıyla, tam da onu düşünürken Chanyeol'ün odama dalması üst üste gelince pimi çekilmiş bir bomba gibi çığlık attım. Tüm bunların sebebi kapımı tekmeleyerek açıp, elini silah işareti yaparak, "FBI, open the door!" diye bağıran Park Chanyeol'dü.
"Psikopatsın sen, psikopat! Ulan Hollywood filmlerinde miyiz biz? Ben bu ıvır zıvırları sıkıştırmak için kaç saat uğraştım biliyor musun? Hem nerelerdesin sen!"
Chanyeol teslim oluyormuş gibi ellerini kaldırdı ve sanki panik atak geçiriyormuşum gibi koşarak kollarını etrafıma sardı. Dalgayla, "Sakin ol, geçti bak." diye beni yatıştırma numarası yaparken gülmekle ağlamak arasındaydım. Göğsüne okkalı bir yumruk yapıştırdıktan sonra dağılan eşyalarımı işaret ettim.
"Hemen şunları yerine yerleştir! Damsız damsız girdin odaya zaten, ya çıplak olsaydım?"
Bavula doğru ilerleyip yere saçılan eşyalarımı özenle, yüzünde bir sırıtışla yerleştirmeye başladı. "Yabancıyız sanki canım. Aramızda mahremin lafı mı olur, duymayayım bir daha."
Sinirle dilimi ısırıp yerdeki donumu kafasına fırlattım. "Madem aramızda mahrem yok, geçir ulan şunu kafana!" Gözleri kısılırken, "Geçiririm lan!" diye karşılık verdi ve dediğini yaparak spider-man baskılı donumu kafasına geçirdi.
İlk birkaç dakika atmosferin garipliğiyle birbirimize baktık. Sonra ben kahkaha atmaya başlayınca Chanyeol de aynadan kendine bakıp gülmeye başladı. Bu sefer donumu isteyince vermediğinden üzerine yürüdüm. "Versene!" diye çığırıp üzerine yürüdüğümde ayak bileğimden tutup çekmesiyle kucağına düştüm. Durumlar iyi değildi, hem de hiç değildi.
Biz o garip an sırasında burun buruna birbirimize bakarken yine bir damsızlık sorunu yaşadım ve annem elindeki viledayla odama daldı. Keşke dalmasaydı dedim, keşke dalmasaydı. Bizi o halde gören annemin gözleri fal taşı gibi açılırken Chanyeol beni nasıl ittiyse kıç üstü yere düştüm. Şunu yaşamaktan da bıkmıştım be!
Annem, "Yanlış bir zamanda geldim herhalde." deyip gülerek kapıyı kapatınca dişlerimi sıkarak Chanyeol'e döndüm. O meşhur meydan okuyan bakışlarımızı kapıştırdıktan sonra nasıl üstüne atladım bilmiyorum ama resmen donumun bir parçası benim bir parçası onun elinde kaldı. Chanyeol kollarımdan tutup yerlerimizi değiştirirken üste geçti ve kollarımı iki yana sabitledi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
rollerdisco king | chanbaek
Fanfictionhangi daldan koparmışlar seni bilmiyorum ama yaprakların penceremin kenarında duruyor, rüzgar uçurmasın diye içeri mi alayım yoksa elimdeki kibritle tutuşturayım mı seni