10.İLK İÇTEN KONUŞMA

3.6K 226 23
                                    

Berke'den:
Yaz tatilinde bu kütüphaneye gelişim baya bir azalmıştı. Geçerken gözüm takıldı da bir uğrayıvereyim dedim. Uzun zamandır oranın ucuz kahvesinin ve kitap kokan koridorlarından geçmemiştim. Belki bizimkiler anı defterine bir kaç karalama bırakmıştır hem. Kapıdan içeri girip girişteki kahve makinesine cebimdeki bozuklukları attım bir sütlü kahve ederdi sanırım. Elimdeki kahveyi dökmeme çabamla koridorun sonuna ulaşmıştım. Ve gördüğüm şeyle ağzım açık kalmıştı. O bordo deri koltukta oturup gözünden sessizce yaş akan kız Erna mıydı? Uzunca bir aydan sonra onu böyle görmeyi beklemiyordum. Hatta onun güçlü bir kız olduğunu düşünmüştüm. Açıkçası onu böyle görünce içimde bir şeylerin koptuğunu hissetmedim değil. Erkeklerle konuşmayı tercih etmemesine rağmen kendime emgel olamadım ve yanına gittim.

"Erna ne oldu? Niye ağlıyorsun?"
Tam bir açıklama yapacaktı:
"Ben..-"

Ayağa kalktı ve koşarak dışarıya çıktı. Onu bu kadar üzecek ne olabilirdi ki.  Benim bunu bu kadar kurcalamam normal miydi bilmiyorum. Ama kafama takmıştım ve içgüdüsel olarak arkasından gittim. Çıkış kapısının yanında gözyaşlarını silmeye çalışıyordu.

"Erna bir şey mi oldu? İyi misin? Yardım edebileceğim bir şey var mı?"

"içerde ağlamak istemediğim için kendimi zar zor dışarı attım kusura bakma. Benim dedem vefat etti 2 gün önce.  Onunla çok güzel anılarım, hatıralarım vardı ve sürekli aklımdalar-"

Hıçkırdı ve daha fazla konuşmadı. Boğazındaki yumruyu sanırım ben bile hissedebiliyordum. Onun o halini görünce kollarımın arasına alıp teselli vermeyi istedim bir an. Ben ne zaman bu kadar şefkatli olmuştum yahu. İnsam sevdiğini üzgün görmeye dayanamıyor. Sevdiğini derken.. arkadaş olarak sanırım. Sesimi düzelttim ve tam ağzımı açacakken Erna:
"Ben artık gitsem iyi olacak. Kusura bakma başını ağrıttım seninde."

"Ne baş ağrıtması Erna. Biz arkadaşız. Bekle burda. Geleceğim hemen."
İçeri girdim ve mendil aldım. Üzerine numaramı yazdım. Dışarı çıktığımda bana soru sorar gözlerle bakıyordu.

"Ben seni eve bırakayım mı?"

"Yok teşekkür ederim ben kendim gitsem daha iyi olur."

Mendili ve çantamdan çıkardığım kaset çaları uzattım.
"Eve gittiğinde bu numaraya mesaj at. Seni ağlarken tek başına bırakmak istemiyorum. En azından sağ salim varabildiğini öğreneyim. Bu kaset babamın gençlik zamanından kalma. Eski eşyaları karıştırken buldum. Giderken tak kulağına dinle. Kafan dağılır hem.

Dedim ve cevap vermesine fırsat vermeden içeri girdim. Çünkü biliyordum ki kabul etmeyecekti.

Erna'dan:

Berke ile hep zor zamanlarımda karşılaşıyordum. Bugün benim için çok üzücü ve yıpratıcı bir gündü dedem öldükten sonra kafamı dinleyeyim, rahatlarım diye hava almaya çıkmıştım. Gene dayanamayıp gözümdem uaşlar dökülüverdi. Her zaman olduğu gibi Berke'yle karşılaşmıştım. Şimdi ise kulağımda onun verdği kaset çaları dinleyerek evden içeri giriyordum. İçinde sözsüz müzikler olan bu kaset gerçekten de hoşuma gitmişti. Her gün dinleyebilirdim bunları ister üzgün olayım ister olmayayım.
Eve girdiğimde evde birtek Enes vardı. Yanaklarımı sıkarak:
"Bu elindeki şey hangi devirden kalma be Erna?"

"Abartma istersen Enes. Yakın tarih bu. Arkadaşım ödünç verdi."

"Hangisi? Ceylin mi?"

Evet burada saklamam gereken bir şey olmamalıydı. Ama ben bu kaset çaları kabul ederek yanlış bir şeyler yapmıştım galiba. Üzerimdeki kapı astım ve oturma odasındaki tekli koltuğa oturdum. Burası bir diğer adıyla Enes'in beni sorguya çektiği köşeydi.

Arkadaş (islami)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin