Sehun'un bana hiçbir şey söylememesi beni deli etmeye yeterken nihayet eve varmıştım. Kapıyı açar açmaz karşımda dikilen Jonghyun'u görmeme tabiki de şaşırmadım.
"Nerdeydin? İyi misin?" Sorduğu sorular üzerine sıkıca bana sarılan koruyucu meleğime karşılık veremeyecek kadar yorgun hissediyordum. Uyuşuk bir şekilde elimi kaldırıp beline sarıldım.
"Tanrım, Kai hiç büyümeyeceksin!" Minho homurdanarak yanımıza gelip Jonghyun'un kolundan tutarak Jonghyun'la beraber beni de kapının önünden çekiştirip önümüzde dikildi.
Koruyucu meleğimin kollarından kurtulduktan sonra pembe saçlarımı karıştırarak önümde dikilen Minho'ya diktim gözlerimi. Sanırım Suho olmadığı için bana kızacak olan kişi oydu. Kris'i görmemek beni mutlu etmişti. O da olsaydı onun sitemleri karşısında bunalımdan geberebilirdim.
"Gel peşimden." Minho'nun verdiği emirle kollarımı bağlayıp somurtarak arkasından salona doğru ilerledim. Koruyucu meleğim ise beni savunabilmek için peşimden geliyordu.
Kalbim şimdiden hızlanmaya başlamıştı. Minho çok kızacaktı...hele Suho olsaydı... Ama benim suçum değildi ki! Ben vampirlerin evine giderken baygındım bir kere. Olayların farkında dahi değildim.
Salona adım atar atmaz gözlerim anında Suho ile buluşmuştu. Aha şimdi sıçtık Kai...
Hemen geriye dönüp kaçacaktım ki omuzlarım tutan geniş avuçlarla duraksamak zorunda kaldım. Arkamı döndüğümde Kris'i görmemle daha çok altıma işemiştim. Siktir...Acaba asırlardır süren kuralları çiğnediğim için bana ne cezası vereceklerdi...
"Kaçamazsın yeni yetme velet." Kris, kulağıma doğru eğilip fısıldadığında derince yutkundum. Harbiden kaçamayacaktım.
Kris tarafından salondan içeriye zorla sürüklendiğimde başta oturan Suho'nun ardından Minho ve boş kısımlara muhtemelen Kris ve Jonghyun geçecekti ardından Baekhyun, Chanyeol, Tao ve en uçta ise Taemin oturuyordu. Ahh şu sınıflandırmalar yok mu...
En ortaya çekilen çelimsiz sandalye bana benziyordu. Tam da tahminlerimdeki gibi Suho'nun tam karşısına gelecek şekilde Kris tarafından sandalyeye oturtuldum.
Suho'nun dik dik bana bakması sağ bacağımın deliler gibi titremesine sebep olurken, yardım çağrısı bakışlarımı Taemin'e kilitledim.
Bana acıyarak bakan Taemin'e karşılık derince iç çekerek bu sefer bakışlarımı Chanyeol'a kenetledim. İri yoda bakışlarıma aynı şekilde karşılık verince bu sefer gözlerimi koruyucu meleğime diktim. Belki o yardımcı olabilirdi...
"Kai bana bak!" Suho'nun aniden bağırması üzerine irkilerek patlayan ödümü gizlemeye çalışıp çekinerek gözlerimi Suho'ya diktim.
"Farkında mısın bilmiyorum ama yaklaşık bin asırdır süre gelen atalarımızın kuralını çiğnedin." Dişlerini birbirine bastırmış sinirle gerilen çenesiyle konuşan Suho'ya karşılık gözlerimi kaçırarak başımı önüme eğdim.
"Bana bak dedim Kai!" Çıkışması üzerine korku ile dolan gözlerimi tekrardan Suho'ya diktim.
"Sen bizi nasıl bir yük ve sorumluluğun altına soktuğunun farkında mısın? Sana çocuk oyuncağı gibi mi geliyor ha? Bu olanlar Ululider ve Ulukurt'un kulağına giderse sana ve hatta bize ne yapacaklarını bilmiyor musun? Sıçayım Kai hepiniz benim sorumluluğumdasınız!" Sinirle bağırmasının ardından dolan gözlerini silen liderime öylece bakıyordum.
Onun benim yüzümden dolan gözleri bile kendimi pislikmişim gibi hissetmeme yetiyordu. Ellerim titremeye başlamıştı. Ama sinirden değil, kendimden nefret ettiğim içindi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Siyah İnci [Sekai]
WilkołakiKai'nin adını kalbime kazıyayım derken o kalbimi kökünden söktü. -Vampir Oh Sehun ve kurt Kim Jongin arasındaki tek engel sınır çizgisi değildi.-