Sırıtarak bana bakıyordu. Gülümsedim ve sınırın gerisinde bağdaş kurdum."Sana bir hediyem var Joyhun-ah" Gözlerini merak ve heyecanla bana dikti.
"Neymiş o?" Sırıttı bacaklarını sınırın dışına çıkararak yanıma uzattı,beni ortasına aldı. "Joyhun-ah!? Ne yapıyorsun? Bunu yapman yasak!" Şaşkınca ona baktım. "Bana bak afet. Ben kural mural tanımam. Göster bana şimdi neymiş o?"
Önce kaşlarımı çatarak anlam veremeyen bakışlarımı üzerinde gezdirdim. Sonrasında ise gülümsedim. Muhtemelen artık sevgili olduğumuz için böyle davranıyordu. Cidden şapşalın tekiydi. Cebimdeki kağıttan kurdu ona uzattım. "Bunu benim için tavşanı öldürdüğün gün teşekkür amaçlı yapmıştım sana ama vermeye fırsatım olmadı." Etkilenmiş bakışlarını izledim. "Beğendin mi?" ellerimi avuç içlerine alıp dikkatlice kurda baktı.
"Çok güzel. " Bir eliyle kurdu alıp ellerini çekti. "Teşekkür ederim...Afet"
"Beğenmene sevindim." içtenlikle gülümseyip gözlerimi ona diktim.Madem o sınırı geçmişti ben de geçecektim. Sınırı geçip Joyhun'a yaklaştım. Yüzlerimizin arasında bir karış bile mesafe yoktu artık.
Gözlerim istemsizce dudaklarına takıldı. Dudaklarına doğru yaklaşıp nefesini içime çektim. Tam öpecektim ki başını çevirdi. Yaptığı hareket ile utanç ve şok içinde ona baktım. "Gitsem iyi olacak sanırım afet. Muhtemelen yarın görüşürüz. Kurt için teşekkür ederim."
Hızlıca yerinden kalkıp ormanın içinde kayboldu. Yanlış bir şey mi yapmıştım? Ama bugün bana karşılık vermişti? Neden bu kadar dengesizdi ki? Yine de mutluydum... her ne yaparsa yapsın onun yanında ben hep mutlu hissediyordum.
Ağacın üzerine çıkıp biraz dinlendim. Yaklaşık iki saat olmuştu. Eve dönsem iyi olacaktı. Bugün için kurt katlamamıştım, katlayamamıştım. Çünkü odama girememiştim. Acaba odama girsem Minho beni döver miydi? Alt tarafı kağıt alıp çıkacaktım. Ne olursa olsun sonuç olarak eve gitmeliydim. Suho endişelensin istemezdim. Daha yeni ortadan kaybolmuştum zaten.
Eve girdiğimde korku ile odama çıktım. Kulağımı kapıya koyup ses var mı yok mu dinledim. Sessizdi...çok şükür.
Yavaşça kapıyı açıp içeriye girdim. Taemin'in yatağında uyuyan Minho ve Taemin'i görmem ile gülümsedim. Sevimlilerdi. Çekmecemden kâğıt alıp perdeyi araladım. Yatağıma vuran ay ışığı altında kurdumu katladım ve üzerine not düştüm.
~İlk öpüşmemiz adına~"Kai?" Uykulu sesi ile Taemin bana seslenmişti. Başımı kaldırıp ona baktım. "Efendim Tae-shh?" Gözünü ovuşturarak bana baktı." Neden bu kadar geciktin?" Utançla başımı eğdim."Şey...ben sandım ki şey yaparsınız...hani...şey..." kıkırdadı "Anladım... Yapmadık bir şey uyu hadi." Başımla onayladım. Sırıtarak yorganımın altına girdim, derin bir uykuya daldım.
Sabah karnım acıkmıştı. Bugün hayret bir şekilde herkesten erken kalkmıştım. Suho'dan bile. Aslında Kris'e olan borcumu ödemek için teklif yapacaktım ama kendisi sabahlardı bu nedenle de yeni uyumuştu. Mışıl mışıl sevgilisinin koynunda uyurken onu uyandırmak istemedim.
Ceketimi giyip evden çıkacakken aklıma gelen düşünce ile duraksadım. Sahi...Joyhun'un telefon numarası neden bende yoktu? Hemen içeriye girip bir kağıdın üzerine telefon numaramı ve adımı yazdım.
Sınıra doğru yürümeye başladım. Günde en az iki kez o sınıra gelirdi. Er ya da geç görecekti. Sınıra gelip ,her zaman oturduğu ağacın altına telefon numaramı bıraktım. Sırıtarak şehre doğru yürümeye başladım. Aslında Suho'nun mükemmel Porsche'sini alabilirdim ama ehliyetim yoktu. Dudaklarımı büzdüm halbuki kullanmayı biliyordum da...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Siyah İnci [Sekai]
LobisomemKai'nin adını kalbime kazıyayım derken o kalbimi kökünden söktü. -Vampir Oh Sehun ve kurt Kim Jongin arasındaki tek engel sınır çizgisi değildi.-