"Tamam."
Sehun'un ince uzun ve kemikli parmakları, sıkıca yanaklarımı kavramış baş parmakları ise sakince göz altlarımı okşuyordu.
Gözlerime dikmiş olduğu gözleri git gide koyulaşırken hipnotize olmuş bir şekilde ona bakıyordum. Hiçbir şey hissetmiyordum.
Belli bir müddet sonra onun gözlerinde gördüğüm anılar ile dudaklarım aralandı, şaşkın bir şekilde karşımda duran Sehun'a bakmakla yetindim.
Sehun'ile olan anılarım tekrardan zihnime kazanırken, aynı anda kalbime de acı veriyordu. Ağlamaya başladım, farkında bile değildim. Sehun gözlerini kapatıp yavaşça dudaklarıma kapanana kadar. Ağladığımın farkında değildim.
Baş parmakları yanaklarımı okşamayı kesmiş, çene hattımı okşamaya başlamıştı. Öpüşünün yumuşaklığına karşılık veremeyecek kadar bitkin hissediyordum.
Dudaklarını hafifçe aralayarak, normalde olduğundan sıcak nefesini yüzümde gezdirdi. Yüzümü hiçbir ayrıntıyı atlamadan öpmeye başladığında kalbimde hissettiğim acı ve vicdan azabı ile hızla geri çekildim.
Kaşlarını çatıp, derin gözlerini gözlerime dikti. "Ka...Kai?" Biliyordum...beni kaybetmekten korktuğunu biliyordum. Fakat yalnız kalmak istiyordum.
Hızla küvetten çıkarak odaya girdim. Kıyafetlerimi çabucak üzerime geçirip arkamdan beni izleyen Sehun'a bir kez olsun bakmayarak evden çıktım.
Kötü hissediyordum. Joyhun benim yüzümden ölmüştü. Tekrar dirilmesi bir mucizeydi. Ya dirilmeseydi? Onu aldattığım için pişmandım. Şu an tam olarak bunu hissediyordum. Hata yapıyordum. Sehun'un ilgisi ve sevgisi hoşuma gitmiş olabilirdi fakat ben gerçek aşkı Joyhun'da bulmuştum. Ondan vazgeçmem imkansızdı.
Gözümden akan yaşlara engel olamazken cebimden çıkardığım telefonla Joyhun'a mesaj attım.
-"Neredesin?"
Joyhun'la karşılaştığımız ilk kafeye giderek oturup onu beklemeye başladım. Onu özlemiştim.
Peki ya Sehun?
Sehun'u düşünmemle kalbime oturan sızı da bir olmuştu. Sikeyim...Madem Joyhun'a aşıktım, o halde Sehun'la yaşadıklarım için neden vicdan azabı duymuyordum? Neden aldatmışım gibi hissedemiyordum? Joyhun'a gerçekten aşık mıydım?
Kafamı dolduran bir ton soru ile sinirle kaşlarımı çatıp başımı masaya gömdüm. Ne yapacağım hiçbir fikrim yoktu. Fakat Joyhun'la konuşmak istediğime emindim.
Mesaj sesi ile başımı kaldırıp hızla telefonumu elime aldım.
-"Dışarıdayım bebeğim sen?"
Kalbim ağrıyordu. Birilerine sıkıca sarılmak istiyordum. Sehun hariç.
İleride, kordon kenarında yürüyen Joyhun'a takıldı gözlerim. Gülümseyerek yerimden doğruldum.
-"Bul beni."
Anında etrafına bakınmış, gözleri beni aramıştı. Kıkırdayarak kafeden çıkıp yavaşça ona doğru yaklaştım. Gözleri gözlerimle buluştuğunda içim ısındı. Uzun zamandır ona karşı böyle duygular hissetmiyordum. Onu özlemiştim...
Elindeki telefonu uzun, siyah paltosunun içine yerleştirip asil görüntüsü ile bana doğru yürümeye başladığında neden olduğunu bilmediğim bir şekilde kıkırdayarak ters yöne koşmaya başladım.
Bir yandan koşuyor bir yandan da onu izliyordum. Ne yaptığıma anlam veremeyerek çatmış olduğu kaşları yavaşça gevşediğinde o da peşimden koşmaya başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Siyah İnci [Sekai]
WerewolfKai'nin adını kalbime kazıyayım derken o kalbimi kökünden söktü. -Vampir Oh Sehun ve kurt Kim Jongin arasındaki tek engel sınır çizgisi değildi.-