TANITIM VİDEOSU:
KARA ELMAS serisinin gerçek olaylarla veya şahıslarla hiçbir ilişkisi yoktur. Siyasî ve politik mevzuları, savaş kritiği, Derin Devlet şablonu (Katabasis, Agarta, Zagnos ve Etzel çizelgesi) sadece birer hayal ürünüdür.
Gerçek olan tek şey damarlarındaki o asil kanda mevcuttur.
"Millete efendilik yoktur, hizmet etme vardır. Bu millete hizmet eden, onun efendisi olur." –MUSTAFA KEMAL ATATÜRK.
*Tyler Bates – Frank's Choice*
21 ŞUBAT 2009, KIBRIS.
"J800"
BOZKURT.
Otelin dış mimarisi ihtişamlıydı, Roma İmparatorluğu'ndan kalma bir sarayı andırıyordu tasarımı. Bembeyaz cephesini çevreleyen sütunların en tepesindeki heykeller gecenin zifirisinde âdeta ışıl ışıl parlıyordu.
Burası yasal bir kumarhaneydi.
Mermer görünümlü masalar, onları kuşatan deri sandalyeler, yan yana dizilen casino makineleri ve aralarında dolaşan smokinli garsonlar.
Hepsi, yıllardır farklı kimlikleriyle tanınan ve şimdiki adıyla Gürkan Yılmaz olarak bilinen adamın etrafında yalnızca tek gecelik eğlence unsurlarıydı. Öyle ki dudağının kenarından sarkan izmariti eşliğinde elindeki jetonları masada öne itekleyerek bahse dâhil ettiğinde değil şu karizmatik duruşuyla, alaylı mimikleriyle bile sandalyelerinde oturan adamlara zengin iş insanı profilini rahatlıkla çizebilmişti. Tüm ilgisi henüz birkaç saat önce birer birer tokalaştığı, isimlerini ezberlediği, hatta simalarını aklına kazıdığı masadaki diğer üyelerdeydi ancak varlığını daha çiçeksi kokusuyla burnuna ulaştıran, yanından geçerken sarı saçlarını nazikçe öpen Leyla'yla dağılıvermişti doğrusu. Boynuna usulca sarılan koluna parmak uçlarını sürüdü Gürkan, sandalyenin arkasından hemencecik sıyrılıp gitse de başını çevirerek omzunun üzerinden Leyla'ya bakmaya devam etti. Aynı şekilde Leyla da başını çevirip onun tepkilerini izlemeye başlayınca Gürkan'ın dudaklarına yayılan o tebessüm, çok geçmeden yerini çapkınca göz kırptığı şehvetli bakışlara bırakmıştı.
Leyla'nın ciddiyeti bozulur bozulmaz kırmızı ojeyle boyanmış zarif parmaklarını dudaklarının üzerine kapatarak kahkaha patlattı o an.
Güldükçe sarsılan kıvırcık saçlarına, kısılan boncuk karası gözlerine, yanaklarını göçürten küçük gamzelerine içi gitti Gürkan'ın.
Her ne kadar sahte kimliğiyle, sahte hayatıyla, sahte iş ahlakıyla başkalarına fazlasıyla sempatik gelse de özünde hiçbir zaman Gürkan Yılmaz olmamıştı aslında.
O, Kemalettin Bozkurt'tu.
Ve bu isim, Şeytan'la göz göze gelmek demekti.
"Efendim," deyip ansızın yanında beliren İbrahim'e kafasını döndürmesiyle beraber kendine çevrilmiş vaziyette duran o telefon ekranına gözleri kaydı ve tam orada, saniye saniye ilerleyen görüşmedeki kişinin rehbere kaydedilmemiş on bir haneli rakamıyla karşılaştı. "İş."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARA ELMAS
Fiksi Umum"SADECE GERÇEK KAHRAMANLAR TARİHTE ADINI SAYIKLATIR." BU BİR DERİN DEVLET KURGUSUDUR. Bozkurt gibi adamlar uzun yaşamazdı. Karakum gibi komutanlar fazla hatırlanmaz, Orbay gibi kahramanlar asla duyulmazdı. İsimler değişir, kaderler şekillenirdi ama...