Cansu'nun evindeydim. Neden gelmiştim, Cansu beni neden çağırmıştı bilmiyordum. Birbirimizi sevmezdik, birbirimizi pek tanımazdıkta, o beni iyi partilere sokardı, içmemi sağlardı bende iyi içki ve partilere karşılık onunla ara sıra yatardım. Ve bu, uzun zamandır olmayan bir şeydi.
Derin bir nefes verip ayağımı sallamaya başladığımda televizyonun karşısında oturan çocuk gözlerini kısıp bana ters ters bakmaya başladı. Bu çocuktan nefret ediyordum, nefretimiz karşılıklıydı. Bir keresinde ablasıyla beni basmıştı ve o günden beridir bana asla gülümsememişti bile. Sanki insan öldürmüşüm gibi davranıyordu. Gözlerimi ondan çekip telefonumu elime aldım, Caner'den olan birkaç arama vardı, görmezden geldim.
Benimle ilgilenmesi, bana çorba yapması, tamamen beni elinde tutmak içindi. En azından böyle hissediyordum. Bir de beni küçümsediği gün için vicdan azabı çekiyor olabilirdi. Caner sizi küçümseyen insanlardan değildi, aksine size destek olurdu ama benim durumumda işler değişiyordu. Kimse beni sevmezdi, tıpkı çaprazımda oturan çocuk gibi. Sorsanız adımı bile bilmezdi.
Çocuk sırıttı ve gözlerini yüzümde dolaştırdı, geldiğimden beri bunu yapıp duruyordu, "Kim yaptıysa güzel yapmış." Dedi ve önüne dönüp aptal çizgifilmini izlemeye devam etti.
Arkama yaslanıp cebimdeki sigara paketinden bir dal aldım ve dudaklarımın arasına yerleştirip, yaktım. Çocuğun homurdandığını duyuyordum.
Dış kapının açılıp kapanma sesi geldi, yerimde kıpırdanmadan Cansu'yu bekledim, salona girip kardeşini öptü ve gözleri bana takılınca durdu. Çok sarhoş gözüküyordu, "Ne yapıyorsun sen burada?"
Omuz silktim ve sigaradan bir nefes daha çektim, "Sen çağırdın." Yüzünü buruşturdu, "Hatırlamıyorum öyle bir şey. Git evimden. Hem, gel dediysem bile ne diye geldin ki?"
Cidden neden gelmiştim?
Olduğum yerde doğruldum ve sigara izmaritini önümdeki sehpada duran kül tablasına bastırdım, sağ elimin işaret ve baş parmağıyla bir halka oluşturup, sol elimin işaret parmağını halkanın içine sokup çıkarmaya başladım, bir bahaneye ihtiyacım vardı ve bulmuştum işte. Kafama çantasını yiyene kadar da iyi bir bahane gibiydi, "Bu suratınla mı?" Dedi, "Defol git evimden!"
Galiba sadece, biraz şefkat aramıştım.
Ve koca bir aptal gibi hissediyordum.