İçiyordum. Saat kaçtı ve neredeydim en ufak bir fikrim yoktu, cebimde param kalmamıştı, beş kuruşum bile yoktu, içkilerin parasını ödeyemeyince kesinlikle korumalardan dayak yiyecektim. Derin bir nefes alıp alnımı bar tezgahından ayırdım ve cebimde kalan son parayı tezgaha bıraktım, "Yeterli değil." Dedi barmen. Gözlerimi kırpıştırıp ona baktım. "Ha?"
"Yeterli değil." Dedi tekrar. Kelimeleri duyuyordum ama anlamları yoktu. Ne demek istiyordu ki? Tezgaha koyduğum parayı alıp bana doğru salladı, "Yetmez." Ceplerimi karıştırıp bulduğum kopuk bir düğmeyi, kağıda sarılmış sakızı ve kullanılmış peçeteyi tezgaha bıraktım. Sonra kafamı kaldırıp ona baktım, "Saat kaç?" Kafasını iki yana sallayıp elini havaya kaldırdı ve daha sonra beni işaret etti.
Dev gibi iki adam beni sürükleyerek dışarıya çıkardığında, bedenimi barın yanındaki ara sokağa fırlatarak attılar. "Dur, dur." Dedim iki elimi de havaya kaldırıp, "Ben-" Şu an ne yapmaya çalışıyordum? Kendimi kurtarmaya mı? "Şarkı söylerim." Dedim. Bunu neden demiştim?
Adamlardan birisi güldü ve ellerini kütürdetti, "Güzel," dedi, "Dayak yerken güzel bağırırsın."