32🍋

4.6K 356 74
                                    

Elimdeki bezle bardakları silip, klasik bir barmen görüntüsü sergilerken aslında tişörtümün altından geçirip açıkta kalan kabloları saçlarımın arasına gizlemiş bir şekilde kulaklıkla müzik dinliyordum. Omuzuma dokunan elle kulağımı omuzuma sürtüp kulaklığı çıkararak arkama döndüm, "Patron, kendisini iyi hissediyorsa sahneye çıksın diyor." Dedi adını hala bilmediğim esmer garson. Kafamı öne doğru sallayıp elimdeki işi bıraktım ve sahneye adımladım.

Sahneye çıkıp tabureye oturur oturmaz, tam karşımda yerini alan Gürkan'la sert bir şekilde yutkundum ve gözlerimi, dirseğini bar tezganına yaslamış, beni izleyen turuncu kafalı adama çevirdim.

Bakışlarımı Caner'den çekmek istiyordum fakat takılıp kalmış gibiydim. Gözlerimizin arasında bir bağ varmış da koparıyormuş gibi hissediyordum. Bu bağ sayesinde kahverengi gözleri loş ışıkta parlarken tüm duygularını görebiliyordum sanki, bir anda irkilip aramızdaki bağı kopardı ve gözlerindeki yumuşak parıltı, öfkeyle yer değiştirdiğinde bana arkasını dönerek Erdem'den bir içki istedi.

Salaklık yaptığımı biliyordum, onu öptükten sonra o yokmuş gibi davranarak yapabileceğim en büyük salaklığı yapmıştım fakat bazı şeyleri kabullenmekte zorlanıyordum. Ayrıca ilişkilerden gram anlamazdım ki ben. Birisinin beni seveceğine inancım yoktu, kabullenemiyordum.

Bardan sadece bira aldığını görünce istemeden gülümsedim, Caner çok fazla içki içen birisi değildi, bar işletmesine rağmen çok az içmesiyle hep dalga geçerdim. Bu akşam sarhoş olmaması işime gelirdi, onunla konuşmam gereken şeyler vardı.

🍋


Üç şarkı söyledikten sonra kendimi zorlamamak için, müşterilerden özür dileyip sahneden indim, aradan üç gün geçmişti, sesim yeni yeni toparlanıyordu, muhtelen hiç şarkı söylememeliydim fakat dayanamamıştım.

Bara yaklaşıp Caner'e kendimi iyi hissetmediğimle alakalı bir şeyler zırvaladıktan sonra tuvalete gitmek için koridora girdim. Arkamdan gelen birisi olduğunu fark edince tuvalete girmek yerine arka kapıya doğru yürümeye devam ettim. Gelenin Gürkan olduğunu kasılan bedenimden anlayabiliyordum.

Kapıdan çıkar çıkmaz saçlarıma dolanan eliyle suratımı kapının yanındaki duvara yaslı bir halde buldum, elleri bileklerimi yakalayıp arkamda birleştirmişti, sağa sola kıpırdayıp küfür ettiğimde güldü, "Orospu çocuğu, bırak!"

Saç diplerimi daha sıkı kavrayıp yüzümü duvara sürttü yavaşça, pürüzlü duvar derimi çizerken tekrar güldü, "Benim annem ve babam belli Armi." Dedi, "Sen kendininkilerin adını bile bilmiyorsun. Buradaki orospu çocuğu ben değilim yani."

"Siktir git! Bırak lan beni!" Dudaklarını kulağıma değdirdiğinde gözlerimi sıkıca kapatıp, çenemi sıktım fakat o durmayıp devam etti, dilini kulak mememde gezdirdi. "Ben sikerim yalnız." Dedi, iğrenç sırıtmasının suratında olduğunu iliklerime kadar hissediyordum. "Sen de bunu gayet iyi biliyorsun halbuki Armağan."

Bileklerimi tutan eli bir an için gevşediğinde kendimi ondan kurtarıp, dirseğimi burnuna geçirdim. Gürkan dizleri üzerine düşüp şaşkınlık ve acıyla inlerken kafasını tutup, burnunu kapatan ellerine dizimi geçirdiğimde yüzümün kanadığını çoktan unutmuştum. Beklemediği darbeyle yere yığıldığında karnına attığım ilk tekmeden hemen önce kapı açıldı ve Caner'in sesini duydum.

Gürkan'ın karnına birkaç tekme daha geçirmek istiyordum fakat arkamdan belime dolanan kollar bana engel oluyordu, kollardan kurtulamayacağımı fark ettiğimde tüm gücümle bağırdım, "On dört yaşında değilim ben artık, orospu çocuğu!"

🍋


Caner'in ofisinde, bir elimde yüzüme tuttuğum buz, diğer elimde papatya çayıyla dolu olan bir fincanla beraber kızıl-kahve deri koltuğunda oturuyordum. Caner sandalyesinden kalkıp seri adımlarla yanıma ulaştı ve buzu çekip yüzüme baktı, "Sıyrıklar çok derin değil ayrıca daha fazla buz tutma. Derin çok kızarmış. Boğazın acıyor mu?"

Başımı yavaşça öne doğru sallayıp papatya çayından bir yudum aldım. Gözlerimi döşemeye dikip, Caner'e, "Seni haketmiyorum." Derken gözlerim dolmuştu. Sinirli ve üzgündüm. Onu gerçekten haketmiyordum.

"Ne?" Göz ucuyla ona baktığımda gözlerim direkt olarak, her şaşırmasında hafifçe aralanan dudaklarına kaymıştı. Kafamı iki yana sallayıp fincanı üzeri dergilerle dolu olan ufak sehpaya bırakıp bedenimi ona doğru döndürdüm, ellerini dikkatlice yüzüme yerleştirip dolan gözlerime bakarken bakışlarımı ondan kaçırdım, "Saçmalama." Dedi.

"O adam yüzünden kaçmıştım." Dedim onu duymamazlıktan gelerek, "Sana anlatacağım. Ama daha önce kimseye anlatmadım, bazı kısımlarda saçmalarsam umursama."

   🍋

Armağan ve Gürkan arasındaki olayı az çok anlamışsınızdır sanıyorum....

İğrenç 1 bölüm oldu, başım ağrıyor biraz çok şey yapamadım üzgnm

Limon Bar | B×B Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin