33🍋

4.6K 340 123
                                    

9 yıl önce

Eylül başları

Fatih gideli neredeyse iki ay olmuştu, söylediği gibi Armağan'ı görmek için iki defa da yurda gelmişti fakat Armağan onu bir daha görmesinin zor olacağını, yaz tatili olduğu ve okullar henüz açılmadığı için peşpeşe iki kez gelebildiğini biliyordu.

Fatih'in gitmesinin ardından, aradan bir ay bile geçmeden Mehmet, teyzesi tarafından yanına alınmış, o da İstanbul'a gitmişti. Fatih'le ara sıra da olsa görüştüklerini biliyordu Armağan. Fatih ona, okulunun nasıl olduğunu, tanıştığı insanları, kalacağı yurdu, kısacası İstanbul'da yaptığı her şeyi anlatmıştı. Ayrıca bir işe de girmişti ve yakında bir telefon alacağını, o zaman sürekli konuşabileceklerini söylemişti küçük kardeşine.

O zamanlar Armağan'ın yapabildiği tek şey umutla beklemekti.

Okullar açıldıktan iki hafta sonra Fatih kendisine telefon almış ve Armağan'la saatlerce konuşmuştu, daha sonrasında derslerk yüzünden bir hafta boyunca arayamamıştı.

Yapraklar dökülürken ve hava gittikçe soğurken Fatih'le olan görüşmeleri de gittikçe azalıyordu. Aslında Armağan onu aramaya çekiniyordu, Fatih'in dersleri yoğundu ve onu rahatsız etmek istemiyordu, bu düşüncelerini söylese Fatih'in ona çok kızacağını da biliyordu fakat gün geçtikçe içine kapanıyor ve utangaç birisine dönüşüyordu küçük sarışın. Kendisini açabileceği kimse kalmamıştı Armağan'ın, zaten okulda arkadaşta edinememişti bir türlü, telefonu olmadığı için kimseyle sürekli bir görüşme içerisinde olamadığından kimse onunla takılmıyordu ve bu da kendisini herkesten soyutlamasına neden oluyordu.

Armağan, sıradan soğuk bir günde okuldan yurda dönerken bu sefer Fatih'i aramaya kararlıydı, Fatih son gelişinde Armağan'a yurttaki ankesörlü telefonu kullanabilmesi için kart almıştı, sarışın oğlan bugüne kadar kartı hiç kullanmamıştı ve bu yüzden kaldırımın kenarında yürürken bir yandan da kendisini sıkı bir azar yemeye hazırlıyordu.

Birisinin ona çarpmasıyla ayağının kayması ve yola yuvarlanması bir anda olmuştu. Bir araba üzerine doğru son hızla gelirken Armağan gözüne ışık tutulmuş bir tavşan gibi yolun ortasında kalakalmıştı. Kollarına sarılan eller onu hızlıca kaldırıma geri çekip ve kollarının arasına alıp göğsüne bastırdığında, Armağan titrediğinin bile farkında değilken, "Çok fazla titriyorsun, sakin ol. Geçti ve iyisin." Dedi Gürkan sakinleştirici bir sesle. Armağan kendisine geldiği ilk saniyelerde dönüp Gürkan'a sarıldı sıkıca, ona minnettardı, hayatını kurtamıştı fakat bilmediği şey hayatını tehlikeye atanın zaten Gürkan olduğuydu. Gürkan, Armağan'ın ona borçlu kalmasını hastalıklı bir şekilde seviyor ve istiyordu. Armağan'dan almak istediği çok şey vardı.

Armağan o gün Fatih'i aramış ama başından geçen olayı anlatmamıştı, onu meraklandırmak ve endişelendirmek istemiyordu, sonuçta İstanbul'daydı, sarışını istediği gibi gelip göremezdi ve üzülürdü.

Aradan zaman geçtikçe Gürkan, küçük çocuğun aklına giriyor ve ona fark ettirmeden onu kullanıyordu. Armağan'da Gürkan'ın zannettiği gibi birisi olmadığına inanıyordu artık.

Sonbahar iyice hırçınlaşıp her gece camları sert yağmurlarla dövmeye başladığında, Gürkan ilk kez Armağan'ın yatağına girmişti, Armağan hiçbir zaman yağmuru ve gökgürültüsünü sevememişti. Bunun yurda bırakıldığı geceden dolayı olduğunu düşünüyordu, el kadar bir bebekken berbat bir fırtınanın olduğu gece doğmuş, doğduktan hemen sonra, sert bir fırtına olmasını umursamadan onu yurdun kapısına bırakmışlardı ve Armağan o gün bugündür yağmura karşı olan korkusunu bir türlü yenememişti.

Önceden olsa onun yanında yatan ve küçüğü sakinleştiren Fatih olurdu ama şimdi Gürkan'dan başka kimse yoktu ve çekinerekte olsa bunu ondan istemişti, Gürkan yüzündeki sinsi gülümsemeyi gizleyip kabul etmiş, küçüğe hissettirmeden onu uykusunda taciz etmişti.

Yağmur yoğun bir şekilde yağmaya devam ederken, Gürkan her gece Armağan'la uyuyor, her sabah onunla okuluna yürüyordu, son günlerde küçükle olan yürüyüşlerini minik öpücüklerle sonlandırıp okuluna gidiyor ve Armağan'ın saflığını arkadaşlarına anlatıp dalga geçiyordu.

Aradan geçen bir aydan sonra yağmurlar kesilmişti fakat Armağan hala Gürkan'la uyuyordu, bir gün birlikte uzanırlarken Gürkan, Armağan hariç herkesin uyuduğundan emin olup kulağının arkasını öpmüş belindeki kollarını sıkılaştırıp kendisini ona bastırmıştı.

Armağan heyecanlandığını belli etmek istemese de hormonlarının zirvede olduğu bir dönemde istemeden karşılık verip inlemişti. Henüz on dört yaşında olduğunu unutmuş gibiydi. Gürkan'ın dokunuşları gittikçe hırçınlaşırken Armağan kendisine gelip Gürkan'ı ittirmek istemişti fakat büyük olanın elleri ve bedeni buna izin vermemiş, Armağan'ın yaşını umursamadan herkes uyurken zorla onunla olmuş ve kendi yatağına gitmeden önce eşofmanının ipini bağlarken küçüğe yüzünde iğrenç bir gülümsemeyle, hayatını kurtardığı için kendisine borçlu olduğunu söylemişti.

Armağan korkmuştu. Kimseye anlatamamıştı. Fatih'le telefonda konuşurken anlatmak istiyordu, sesi titriyordu fakat yapamıyordu. Fatih bir şeylerin ters olduğunu anlıyor, Armağan'a sorular soruyordu fakat Armağan çok ödevi olduğunu bahane ederek telefonu kapatıp tuvalete gidiyor, orada ağlıyordu.

Armağan'ın doğum günü kışın ilk günleriyle geldiğinde Fatih sürpriz yapıp yurda, elinde hediyelerle gelmişti. O gün Fatih müdürden izin alıp Armağan'ı kaldığı otele götürmüş, doğum gününü orada kutlamışlardı. Armağan o gece uzun bir süre sonra ilk defa rahat uyumuştu, güvendiği tek insan Fatih'ti fakat Fatih bir türlü ne olduğunu, Armağan'ın neden böyle üzgün ve mutsuz olduğunu öğrenememişti.

Fatih gittikten sonra Gürkan, Armağan'a tekrar yaklaşmıştı. Onu banyoda kıstırmış, hademeden çaldığı anahtarla kapıyı kilitleyip o korkunç geceyi ona tekrar yaşatmıştı. Armağan bu sefer boğazı yırtılana kadar bağırsada kimse sesini duymamıştı.

Bir süre sonra Fatih, Armağan'la telefonda konuşurken varsayımlar yaparak Armağan'ın tepkilerinden ne olduğunu anlamış, derslerini ve okulu boşverip yurda dönmüştü. Armağan'ı evlat edinmek istemiş fakat yapamamıştı. Evi yoktu, yurtta kalıyordu, maaşı ancak kendisine yetiyordu, yaşı küçüktü ve bekardı.

Fatih iki hafta boyunca yurttan gitmemiş, Armağan'la kalmış, Gürkan'ı bulduğu yerde öldüreceğine yemin etmişti. Gürkan'ı bulsa yeminini tutardı fakat Gürkan o günlerde ailesi tarafından yurttan alınmıştı. Armağan böylece Fatih'i zorla da olsa göndermişti ama telefon konuşmaları sıklaşmıştı. Gürkan, Armağan'ın okuluna gelip onu tehdit etmişti, Armağan olanları Fatih'e anlatamamıştı çünkü Fatih'in ettiği yemini tutacağını biliyordu.

Gürkan'ın tehditleri Armağan on sekiz yaşına girene kadar devam etmişti.

Armağan on sekiz olur olmaz yaptığı ilk şey Gürkan'dan kaçmak için şehir değiştirmek ve herkesle iletişimini koparmak olmuştu, o psikopatın kendisine yaklaşmasını istemiyordu ve bu yüzden Fatih'le bile iletişimini koparmıştı.

On dokuz yaşına kadar, hamallıktan temizliğe her türlü işi yapmıştı, on dokuz yaşında adı Limon olan barın etrafında dolanırken Caner'le karşılaşmıştı, Caner çocuğun zayıf ve bitkin halinden dolayı endişelenmişti, bunu Armağan'a belli etmeden onu bara davet etmişti, Armağan onunla birlikte bara girip uzun zaman sonra güzel bir yemek yemişti ve çok uzun bir zaman sonra ilk defa insanlara şarkı söylemişti.

🍋

Diyecek bir şeyim yok......

Limon Bar | B×B Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin