Titreyen dizlerim, ellerim ve tüm bedenimle o kapının önümde dikiliyordum. 17 numara. Derin bir nefes alıp verdikten sonra birkaç basamağı çıktım ve elimi zile uzattım, elim o kadar titriyordu ki zile zor basmıştım. Nefesimi tutup kapının açılmasını beklemeye başladım. Yine oluyordu, sanki zaman yavaşlamış gibiydi.
Kaç dakika geçtiğini bilmiyordum, kapı açıldı ve orta boylu, balık etli bir kadın kapıyı açtı, "Buyurun?" Dedi tek kaşını kaldırıp beni süzerken.
"Eee- Ben- şey. Bergüzar." Dedim kekeleyerek, "Bergüzar'a bakmıştım." Kadın beni baştan ayağa tekrar süzdüğünde onun kim olduğunu düşünüyordum. Aklımda büyük bir cevap vardı fakat göz ardı etmeye çalışıyordum. Onunla yüzleşmeye hazır değildim ama o, "Kızım evde değil." Dediğinde nefes almayı bırakmıştım. Geriye doğru sarsakça bir adım atıp yalpaladım, son anda düşmekten kurtulmuştum. "Ne- Eee- Ne zaman gelir? Acaba?"
Başımdaki tüm damarları hissediyordum sanki, damarlarımda dolanan kanın sesini duyabiliyordum.
Kadın beni uzunca tekrar süzdü, "Ne diye titriyorsun sen böyle?" Dedi şüpheli bir şekilde, "Sevgilisi falan mısın sen yoksa?"
Yutkunup başımı iki yana salladım, "Hay-" Tekrar yutkundum, "Ha- Hayır."
Ters ters bana baktıktan sonra, "Gelir yarım saate." Deyip kapıyı suratıma çarptığında kapının önündeki basamakları indim ve kendimi kaldırımın beton basamağına bırakırcasına oturdum. Caner arabada beni izliyordu, "Armağan?" Dedi hızlıca yanıma oturup, ne zaman arabadan inip geldiğini bilmiyordum. Dalgınca sokağa bakıyordum. Elimi ellerinin arasına aldı, "Şşşş." Dedi en sakinleştirici ses tonuyla, "Sakin ol sarışınım. Sakin ol." Derken saçlarımı okşuyordu. Elini bırakmadan karnıma çektiğim bacaklarıma sarıldım. Ağlamak istiyordum, gözyaşlarım gözlerimi zorluyordu fakat herkes bize bakıyordu. Kapı önlerine oturmuş iş yapan, çekirdek çitleyen yaşlı ve orta yaşlı kadınlar; oyun oynayan çocuklar, sokaktan geçen insanlar.
"Arabada beklesende olur." Diye mırıldandım titreyen sesimle. Başım zonkluyordu. İç geçirdi, "Gel birlikte gidelim." Başımı hızlıca iki yana salladım, "Yarım saate gelirmiş. Arabaya binersem burada duramam Caner. Yarım saat bekleyemem ben."
"Birtanem benim." Diye mırıldandı parmakları hafifçe yanağıma değerken, bırakmadığım elini dizlerimin üzerine çekerek öptükten sonra alnımı elinin üzerine yasladım ve derin nefesler alarak beklemeye, kendimi sakinleştirmeye çalıştım.
"Kaç dakika geçti?" Dedim bir süre sonra başımı kaldırmadan. "İki." Dediğinde şaşkınca ona baktım, "Zaman geçmiyor." Diye inledim boğukça, eğilip alnımı öptü ve, "Kulaklıklarını getireyim arabadan." Dedi kalkmadan önce. Telaşla başımı salladım. Sevgilimin kolları ve biraz müzik daha iyi olabilirdi.
"Pardon." Diyen kadın sesiyle başımı kaldırıp geçmek için bekleyen kadına bakıp biraz kenara çekildim, istemsizce arkama baktığımda demin kapısını çaldığım eve yöneldiğini fark etmemle ayağa fırlamıştım.
"Bakar mısınız?" Dediğimde anahtarını indirip bana döndü, "Buyurun?"
"Siz Bergüzar mısınız?"
🍋
İki elini de kupasına sarmış, dolu gözlerle bana bakarken kafasını iki yana salladı, "Bazen gerçekten bir kardeşim olup olmadığından emin olamıyordum. Hayal gibi geliyordu. O kadar küçüktüm ki, hayal ettim sanıyordum." Dedi ve masaya bıraktığım eski kapıt parçalarına bakıp kesik bir nefes verir gibi güldü, elini ellerimin üzerine koyup baş parmağıyla hafifçe okşadı, "Gerçek olması beni o kadar mutlu etti ki Armağan."
Gülümseyip burnumu çektikten sonra dolan gözlerimi parmak uçlarımla sildim, "Sevgilim." Dedim sonra yeni farkına vararak, Caner'i orada bırakmış, rahat konuşabilmek için, Bergüzar'la beraber bu kafeye gelmiştim.
"Ne?" Dediğinde cebimden telefonumu çıkarıyordum, güldüm ve burnumu çektim, "Sevgilimi unuttum heyecandan." Dediğimde o da güldü ve gözyaşlarını tekrar silip yanıma oturduktan sonra sıkıca sarıldı. Telefonumu masaya bırakıp sarılışına karşılık verdiğimde ağlıyordum, o da ağlıyordu.
Kaç dakika geçtiğini bilmiyordum fakat telefonumun titremesiyle yavaşça geriye çekilip gözlerini sildi, "Sen telefonuna bak, ben bir lavaboya gideceğim." Dedi elleriyle yüzünü yellerken, başımı sallayıp telefonu açmamla Caner hızlıca konuşmaya başlamıştı, "Sarışın neredesin sen? Kaç kez aradım seni ya? Nereye kayboldun? Ödüm koptu."
"Sakin ol." Dedim burnumu çekip, "Bebeğim sen ağlıyor musun?" Derken sesi deminkinden daha endişeliydi, güldüm, "Endişelenme, ablamı buldum."
"Ne?"
"Sen arabaya gittiğinde karşılaştık. Eve giriyordu. Şimdi bir kafede oturuyoruz, özür dilerim, haber vermedim."
"Problem yok. Rahatladım şimdi. Yanınıza geleyim mi?"
Sanki görebilecekmiş gibi başımı salladım, "Olur. Gel." Ablam karşıma oturunca gülümsedim, kızarmış gözleriyle o da gülümsüyordu.
"Konum atıyorum." Dedim ve telefonu kapatıp konumu yolladım, ablam hemen ellerimi tuttu. Aslında birbirimize hiç benzemiyorduk, "Beni neden bıraktılar?"
İç geçirdi ve ellerimi okşadı, "Armağan..." dedi ve düşünceli bir şekilde birkaç dakika bekledi. "Babalarımız ayrı bizim." Dedi derince iç geçirerek, "Benim babam asker kaçağıymış, ben 6 yaşımdayken yakalanmış, o yıllarda askerlik 18 ay falan, annem başka bir adamdan hamile kalmış." Dedi ellerimize bakarak hızlı hızlı, "Adam, yani baban annemin evli olduğunu bilmiyordu hatırladığım kadarıyla, çünkü eve geldiğinde annem ona teyze dememi söylüyordu... Beni annemin yeğeni sanıyordu. Ben de oyun oynadığımızı sanıyordum. Hayıralarım çok net değil ama..."
Derin derin nefesler alarak dudaklarımı kemiriyordum, sesim çok kısık çıkarken, "Tanıyor musun?" Dedim, başını öne doğru salladığında ağlıyordum.
"Göçmendi, neredendi emin olamadım şimdi ama, sarışındı, gözleri seninkiler gibiydi. Hatta seni ilk gördüğümde ona ne kadar benzediğini düşündüm. Makedon'du sanırım."
Ellerim titrerken, okşadı ve hafifçe sıktı, "Adı Armin'di. Armin usta diyorlardı." Gözlerini kısıp birkaç saniye düşündü, "Camcıydı. Yani, cam eşyalar yapıyordu, hatta bana küçük bir ördek yapıp vermişti bir keresinde. Hala saklarım."
"Nerede olduğunu biliyor musun? Annem beni görmek ister mi? Ya da, başka kardeşimiz var mı?" Dedim kısık sesimle hızlı hızlı, sorularıma sırayla cevap verdi, "Nerede bilmiyorum, Muğla'ya taşındı diyordu insanlar ama bulabilirim. Annemle konuşacağım." Ellerimi sıktı, "İki tane kardeşimiz var. İkizler. Liseye gidiyorlar, Mert ve Can. Senden onlara bahsedememiştim emin olamadığım için ama artık bahsedip anlatacağım." Dediğinde gülümseyerek başımı salladım, kalbim çok hızlı atıyordu. Tek elimi kalbimin üzerine koyup göğsüme bastırdım, "Çok heyecanlandım." Gülümsediğinde kafenin kapısı açıldı ve Caner gözleriyle beni ararken içeriye girdi, "Sevgilim geldi." Deyip ayağa kalktım ve yanıma gelen Caner'e sıkıca sarıldım. Ablama sevgilimin bir erkek olduğunu söylememiştim. Burnumu çekip geri çekildim ve elini tutup yerime geri oturdum, ablam şaşırmış bir şekilde bize bakıyordu, gözlerini silip elini Caner'e uzattı, kısa bir tanışmadan sonra olan biten her şeyi artık Caner'de biliyordu.
🍋Birkaç ayda yazdım bu bölümü bir dahaki de birkaç aya gelir belki dldlsl
Kontrol etmeye de çok üşendim
Bb