Sırtım duvara yaslanmışken başım dizlerimin arasındaydı. Ne ara bu pozisyona gelmiştim hatırlamıyordum, fakat kabus gördüğümü biliyordum. Ne gördüğümü hatırlamasam dahi tüm kabus beynimin içinde tekrar tekrar başa sarıyor, çığlık atan ses kafatasımın içinde yankılanıyordu.
Derin nefesler alarak kollarımı bacaklarımdan çekip buz gibi olmuş ayaklarıma dokundum. Ayaklarım o kadar soğumuştu ki acıyordu artık. Duvardan destek alarak yavaşça doğrulduğumda etrafa, karanlık odaya bakmadan yatağıma girip baş ucumda duran gece lambasını aceleyle yaktım. Loş turuncu ışık odayı aydınlatırken, odanın her zamanki halinde olduğunu görüp derin bir nefes verdim. Hala göğsüm sıkışıyordu fakat daha iyi hissediyordum, hızlıca yorganın altına girmeden hemen önce ayaklarıma kalın kışlık çoraplar geçirip soğuğu biraz da olsa azaltmaya çalıştım ama uyandığımda ayaklarımın yine buz gibi olacağını biliyordum.
🍋
Uyandığımda isteksizce yataktan çıkıp, hızlı bir duş aldım, saçlarıma gerekli bakımı yapıp topladım, giyindim ve işe gitmek için yola çıktım. Süslü bir restoranda çalışıyordum, gelen insanlar genel olarak fazla kasıntıydı, tıpkı patron ve diğer çalışanlar gibi, eh ben de onlardan pek farklı sayılmazdım gerçi.
Tüm nefretimle işimi yapıp, mesai bitiminde restorandan ayrılırken telefonum çaldı, Caner arıyordu fakat şarkı söyleyecek hatta bir kelime edecek halim yoktu, aramayı sessize alıp kapatmasını bekledim, arama bitince telefonu uçak moduna aldım, kulaklıklarımı kulağıma taktım ve dilime dolanan melodilerle eve kadar bir yol çizdim.