desire

9.9K 573 538
                                    

Kitap 29.01.19 tarihinde yazılmaya başlandı ve 01.12.20 tarihinde düzenlendi.

04.07.2022 tarihinde yeniden düzenlendi.

Herkese tekrardan merhaba, ben Gece.

Normalde bunun tekrardan değil, ilk kez merhaba olması gerekiyordu ancak ikinci düzenlememde yazıyorum bu satırları.

Normalde bu hikayeyi gözden çıkartmıştım ve yeniden yayımlama gibi bir planım yoktu. Yine de bu platforma attığım ilk adımın izinin silinmesini istemediğimi fark ettim. Ayrıca on altı yaşındaki bir kız çocuğuna uygun bir yazım tarzı olduğunu kabullendim ve kendimle barıştım.

İlk halini okuyanlara da, ilk kez yolu düşünlere de keyifli okumalar.

-

"Han Jisung."

Çocuk, ismini duymasıyla mavi gözlerini boş siyah duvardan ayırıp yanındaki sarı saçlıya çevirdi. Gözleri birbirlerini bulduğunda karşısındaki çocuğun bebeksi suratı ve cilveli gülüşü kendisine bulaşmış gibi sırıtmaya başladı.

Kıvrılan dudaklarından,"Lee Felix," diye fısıldadığında karşısındaki sinsi bir ifadeyle başını omzuna doğru eğdi.

Ardından bunu bekliyormuş gibi Jisung'a birkaç adım yaklaştı. Aslında tek amacı çok ses olduğu için sesini duyurabilmekti.

Bugün yeraltında dövüş sezonu açılmıştı. Herkes bir kargaşanın içinde dövüşlere hazırlanıyor, yapacakları bahisleri akıllarında şekillendiriyor ve Han Jisung'dan bir kez bile olsa yumruk yemek için can atıyorlardı.

Han Jisung yeraltının en küçük üyelerindendi. Aslında bunun pek önemi yoktu çünkü bu yuvayı o yönetiyordu. O ve çok güvendiği yedi adamı...

Karşısındaki sarı saçlı adam, Lee Felix de bunlardan biriydi. Ama o Jisung'a hep farklı yaklaşmıştı. Ne yazık ki defalarca Jisung'un altına girmeyi başarsa da bundan fazlasını elde edememişti.

Felix nihayet dudaklarını oynatıp,"Bugün dövüşlere çıkacak mısın?"diye sordu.

Jisung yüzünü buruşturup antrenman yapan ve muhtemelen ondan büyük olan adamlara baktı. "Sanmıyorum," dedi. "Zevkime uygun biri yok."

Felix sırıtıp çocuğun bakışlarını izledi ve "Hiçbir zaman çıkmamıştın zaten,"diye karşılık verdi. Jisung belli belirsiz kafasını sallayıp konuşmayı kısa kesti.

Bakışları birbirlerinden koptuğunda antrenman alanının karşısından koşarak onlara doğru gelen liderlerine dikkat kesildiler.

Nefes nefese kalan ve gerginliği havaya virüs gibi yayılan adam,"Hemen aşağıya iniyorsunuz, Calabria'dan bir çocuğu yakalamışlar," dediğinde Jisung reflesk olarak yumruklarını sıkıp hışımla merdivenlere yöneldi.

Calabria onlara düşman olan çok ünlü bir mafyaydı ve geçen hafta Kore'de birkaç genci kullanarak ticaretlerini engellemişlerdi. Büyük çatışmaya girmişlerdi dolayısıyla büyük kayıplar vermişlerdi.

Günlerdir bu olaydan başka bir şey yoktu üyelerin ağzında. Kimse o genci yakalamaktan başka bir şeye odaklanamıyordu.

Liderleri Bang Chan, onlara çocuğun bulunduğu odayı gösterdi ve üçü de içeriye girdi. Bu oda düşmanlarına her türlü pisliği yaptıkları odaydı. Tabii içeride en çok Jisung zevk alıyordu. İşkenceden çok intikamdan.

İçeriye girdiklerinde grubun geri kalanı da oradaydı. Seo Changbin, Kim Seungmin, Hwang Hyunjin ve Yang Jeongin.

"Siz deli misiniz Jeongin'i de alıp buradan çıkıyorsunuz!" Chan duvarları inletecek kadar hiddetle bağırdı. Jeongin itiraz etmek için ağzını açmaya çalıştı ama Hyunjin onu kolundan çekip kapının dışına çıkarttı.

Chan'ın ufacık bir isteği bile herhangi birinin emrinden üstündü bu grup için.

Jeongin en küçükleriydi ve bu işler için fazla küçüktü. Eğitimdeydi ve henüz yeteri kadar iyi değildi. Eğitim esnasında fazla nefret ve hırsa maruz kalanlar hayatının geri kalanında bu ikisinden başka bir şeye önem vermezlerdi.

Kontrol etmeyi bilmeyen birinin eline ölümcül bir silah bırakırsanız onunla yapacağı ilk şey etrafını yok etmek olurdu. Nefret ve hırs da yeraltı dünyasının en ölümcül silahıydı. Bu yüzden kimse bunu Jeongin'in eline bırakmayı göze alamıyordu.

Jisung başta tüm bu kargaşa ve kalabalıktan dolayı meşhur çocuğu bir türlü göremiyordu. Ancak oda boşaldıkça önce tavandaki zincirleri, sonrasında çocuğun zincire sarılı ince bileklerini seçer oldu. Sonunda sadece üçü kaldıklarında Jisung vücudunun her detayını görmek için ona daha da yaklaştı.

Çocuk üzerinde sadece siyah bir tişörtle kirli duvara yaslanmış, siyah saç tutamları alnına düşmüştü. Jisung'un bakışları önce morluklarla kaplı beyaz bacaklarına sonra da kollarına kaydı. Zincirleri zorlamaktan soluk sarı teni kırmızının her tonuna bürünmüştü.

Çok yakışmış, diye düşündü Jisung. Beyaz tenindeki izler ona çok yakışmış.

Bakışları birbirlerini bulduğunda siyah saçlı çocuğun dudakları yukarıya kıvrıldı. Kendini "Lee Minho," diyerek tanıttı.

Jisung ellerini eşofmanının cebine soktu ve başını yana yatırıp meydan okurcasına onu izledi.

"Han Jisung," diye yanıt verdi.

Çocuğun yüzündeki sırıtış büyürken Jisung arkasını döndü ve kapıya doğru yürüdü. Felix'e bakmadan konuştu.

"Onunla dövüşeceğim, hazırla."

-

Arkadaşlar hepinize merhaba, ben Gece.

Bu cümleleri kitabı yeniden düzenlerken yazıyorum. Hikaye istediğim çizgide yazdığım ve düşlediğim olay örgüsünde kurguladığım bir hikaye değil ancak sevildiği için ve Voices'la tanındığım için kaldırmak yerine düzenlemeye karar verdim.

Umarım ilerideki bölümleri seversiniz, şimdilik hoşça kalın. (2020 düzenleme notu.)

voices Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin