my baby came home today

1.4K 233 152
                                    

Herkese tekrardan merhaba, ben Gece.

Maalesef bu finalden önceki son bölümümüz, o yüzden ne kadar mümkün bilemiyorum ama; keyifli okumalar.

-

Ayağım soluk sayfaların üzerindeki karanlık hikayemin kelimelerine dolanmış ve beni derin bir boşluğa düşürmüştü. Nefes aldığım her gün, her saat, her saniye hatta her salise bu boşluğun içindeki vahşeti solumuş; çaresizce derinliğinin ortasında asılı kalmış ölü bir ruhla yaşamıştım.

Normal insanlar gibi bir aileye, bir arkadaşa hatta normal bir ilişkiye bile sahip değildim. Olmamıştım da.

Zihnimin içinde deli gibi dolanan şeytanlara, ruhumun duvarlarının arasında sıkışıp kalmış küçük ölü bir çocuğa ve bildiğim tek duygu olan acıya sahiptim.

Bir kez şeytanın elini tutunca bir daha bırakamamıştım.

İri yağmur damlaları odanın camlarını döverken yattığım yerde bacaklarımı kendime doğru çektim. Başım daha çok dönüyor, kulaklarım inatla uğulduyordu.

Kapı açıldığında bedenimde kafamı çevirecek gücü dahi bulamadım.

Kollarımda parmaklar hissetmemle sadece derin bir nefes alabildim. Tek bir nefesle o kadar çok şey anlatmaya çalıştım ancak parmakların sahibi beni yine görmezden geldi.

"Yemek hazır." Jisung'un sesi uğultuların arasında fısıldar gibi gelirken yüzünü zorlukla seçmeye başladım. Bunun üzerine tüm gücümü toplayarak doğruldum ve bacaklarımı aşağıya sarkıttım.

Ayaklarımı yere basıp gücümü toplamaya çalıştım fakat hiçbir şekilde yaşadığıma dair bir şey hissedemiyordum.

İçimdeki korkunç boşluk yankı yapıyor, bedenime hükmetmek ister gibi kulaklarımda çınlıyordu.

Jisung bana yön verirken burnuma dolan yemek kokusuyla birlikte içime huzursuzluktan bir duvar örüldü.

Mutfaktaki masaya beni sertçe oturttuğunda önüme yeni pişirilmiş yemeği koydu.

Etrafa bakınmaya çalıştığımda kimseyi görememiştim. Ne kadardır uyuyordum ki?

"Herkes nerede?" Bir yabancıya aitmiş gibi çıkan zayıf sesimle yüzümü buruşturup yutkundum.

"Yemeğini ye Minho." Jisung'un sert sesi zihnimdeki şeytanları boğup tüm boşluklara doldu.

"İstemiyorum," dedim yemeği iterek.

Elindeki çatalı masaya fırlattığında yerimde sıçradım ve bu bedenimdeki uyuşukluğun silkelenmesine yardımcı oldu.

"Sana yemeğini ye dedim." Güzel maviliklerine çöken kara buluta baktığımda titreyen ellerim korkuyla çatalı buldu.

Bana zarar vermesinden korkmadım.

İstediğini yapmazsam onu kaybedeceğimden korktum.

Yemeği yemeğe başladığımda sıcaklığından dolayı dilim yanıyordu ancak ses çıkartamıyordum. Gözlerim yavaşça dolarken bakışlarımı kaçırdım ve yumruk yaptığım elimi izlemeye başladım.

Ne ara bu hale gelmiştik Jisung?

Sandalyesini geriye ittirip ayağa kalktı.
Yine de ona bakmadan yemeğimi yemeğe devam ettim.

Uzun parmakları dağınık saçlarımı bulduğunda nefesimi tuttum ve elimdeki çatalı oynatmaya son verdim. Hareketlerim önce yavaşladı daha sonra da tamamen durdu.

voices Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin