Herkese tekrar merhaba, ben Gece.
Neyse kısa bir bölüm olmasıyla beraber rahatsız edici sahneler barındırıyor. Cinsel içerikli değil.
Uyarıları anladığımıza ve oy da verdiğimize göre keyifli okumalar.
-
Parmak boğumları bembeyazdı.
Teni, uzun zamandır kar uğramayan bir şehre yayılan umut dolu beyaz bir örtü gibiydi.
Vücudundan yayılan öfke dışarıya tatlı bir sıcaklık bırakıyordu ancak onun bunu hissedemediğinden emindim.
Sanki ona dokunursam sıcaklığını farkına varamayan teni beni üşütecekmiş ya da soğuktan derimi yakacakmış gibiydi.
Ortamızda asılı duran hava ise tıpkı ikimizin bedenleri gibi gergindi.
"Seni eve bırakabilirdim, neden yeraltına inmek zorundasın?" Gözlerini karanlık çökmüş yoldan ayırmadan konuştu.
Planım var Jisung. Ve işe yaramazsa ikimiz de öleceğiz. Aslında, yararsa da öleceğiz.
Sorusuna cevap vermemiştim ve aramızdaki soğukluk sayesinde, öylece kaybolup gitmişti. O da buna aldırış etmemiş arabayı görüş açımıza giren tanıdık kapının uzağında durdurmuştu.
Birbirimizin nefes alışverişleri kulaklarıma ninni gibi doluyor, kendimle giriştiğim savaşın biraz da olsa yatışmasına ve vücudumun mayışmasına sebep oluyordu. Jisung'un vücudundaki karşı konulmaz çekime kendimi kaptırıp göğsünde uyumak istiyordum.
Ama bunları yapamayacağımı o da, ben de biliyorduk. Biz geçmişte yaptıklarımızla kirli bir yol inşaa etmiştik. Pis, kanlı ve düzensiz bir yol... Her düştüğümde dizlerimin kanadığı bir yol...
O zamanlar farkında değildik ama bizi birbirimize bağlayan buydu.
Kapıyı açıp arabanın içine soğuğun dolmasına izin verdiğimde, Jisung bakışlarını kapıdan ayırmıyordu. Bana bakmamak için özel bir çaba sarf ediyordu.
Arabadan çıkıp, yeraltına açılan kapıyla onun arasında durduğumda gözleri nihayet gözlerimi buldu ve beklediğim şeyi yapıp arabadan indi.
Sarsak ve isteksiz adımlarla yanıma ulaştığında, az sonra yapacağım şey için ona ipucu vermek adına burukça gülümsedim.
"Yardım edin!" O kadar kuvvetli bağırmıştım ki değil kapının arkasındakiler, tüm şehir bile beni duymuş olmalıydı.
Jisung'un kaşları çatıldı ve ani bir hareketle beni susturmak için üzerime eğildi. Eş zamanlı olarak ben de çığlık atarak geriye doğru kaçtım ve kapıya yaklaşmamızı sağladım.
"Bırak beni!" Jisung ne yaptığımı nihayet anladığında yüzünde bu sefer şaşkın bir ifade belirdi ve kaçmaya hazırlandı.
Ama tam o sırada kapı açıldı ve güvenliği kapatılan tüm silahlar ona döndü.
Yüzümü kapıya döndüğümde ve Eunwoo ile göz göze geldiğimde, soğuk hava göz bebeklerimden içeriye girip güçlü bir etkiyle Eunwoo hakkındaki tüm korkularımın zihnimde buharlaşmasını sağladı.
Bedenim sadece yapacaklarımın korkusuyla kasılıyordu. Şimdi ondan değil de, kendimden korkuyordum.
Kolumdan tutup beni içeriye çekti. Yaranın üzerine bastırmasıyla yüzüm ekşidi.
Jisung'un küfürleri ve çırpınışları kulaklarımda çınlıyordu.
Beni tamamen içeriye soktuğunda, "İyi misin, o pislik bir şey yaptı mı sana?" diye sordu endişeyle.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
voices
Fanfiction[angst] Kirli bir ırmağı içine alan mavi gözlerle, saf bir ruha ev sahipliği yapan kirli bedenin bakışları birleşti. Ve Han Jisung ilk kez gülümsedi. [Content Warning] [09.07.2022 tarihinde olaylar değiştirilmeden düzenlenmiştir.]