Herkese tekrar merhaba, ben Gece.Öncelikle yazdıklarımı okuyan, yorum yapan herkese çok teşekkür ederim. Özellikle beni destekleyen insanlara.
Bir şeyler yazmak, ister öylesine olsun ister özenerek olsun beni her zaman rahatlatmıştır. Ama bunları paylaşmak gerçekten apayrı bir duyguyu beraberinde getiriyor.
Henüz çok genç biriyim.(Burada bu paragrafı yazdıktan iki sene sonra editlemeye gelen Gece konuşuyor: 16 yaşında bir çocuktum ne genci, neyse kaçıyorum.)(Burada da editledikten iki sene sonra tekrar editlemeye gelmiş Gece konuşuyor: bok gibi yazmışsın kardeşim bir son yazdığına bak bir de buna.) Yine de yazdıklarımda her zaman insanlara katacak bir şey olmasına dikkat ettim. Çünkü beni bu ana taşıyan yaptıklarım, yapamadıklarım ve okuduğum şeyler.
Eğer bölümü okurken Minho'nun yaşadığı şeyi anlamazsanız sondaki açıklamayı okuyabilirsiniz.
Bu kadar konuşma yeter :). Oylar verildiğine ve yorum yapmaya hazır olduğunuza göre, keyifli okumalar.
-
Hissetmek.
Acıyı, sevgiyi, kötüyü ve iyiyi hissetmek insanları canlı kılardı.
Bazen bu insani duygulardan biri olan acıyı dindirmek için kötü şeyler yapardım. Sırf kendi ıstırabımdan bir parça eksilmesi için ellerimi, ruhumu hiç solmayacak bir lanete teslim ederdim.
Ama bazen de o acıyı isterdim. Canlı olduğumu hatırlamak, insan olduğumu hissetmek için ona ihtiyaç duyardım.
Diğer insanlardan beni ayıransa çoğu zaman bu acıyı da, acının gölgesinde kalan coşkuyu da hissediyor olmamdı.
"Minho düzgün düşünemiyorsun bu planı yapmak için-"
Hararetle konuşan Jongin'in lafını tamamladım. "Delirmiş olmak gerek."
Sinirle parmaklarını saçlarının arasından geçirdiğinde Hyunwo söze girdi.
"Bak Minho, gerçekten bu kadar ani bir baskın için yeteri kadar gücümüz yok."
Tam ağzımı açıp ona cevap verecekken kelimeleri yutmamı sağladı.
"Evet seni anlıyorum. Şu an her şeyi yapacak gücü kendinde buluyorsun, başaracağına inanıyorsun," dediğinde koltukta arkama yaslanıp alaycı bir ifadeyi yüzüme yerleştirip onu dinlemeye devam ettim.
İlk kez gözüm bu kadar açılmış gibi hissediyordum. Bu sadece bir inanç değildi. Artık potansiyelimin her bir zerresini görüyordum.
"İlaçlarını almıyorsun değil mi?" Jongin bıkkın bir ifadeyle söze atladığında öfke boğazımdan yukarı tırmandı ve gergin bir kahkaha atmama sebep oldu.
"Onlara ihtiyacım yok!" Küçümser gibi konuştuğumda kafasını başka yöne çevirdi ve sinirle tısladı. "Görmüyor musun Jongin? Onlar olmadan daha iyiyim. Eunwoo bana onları-"
"Eunwoo'nun senin için yaptığı sayılı iyi şeylerden biriydi!" Lafı ağzıma tıkıştırıp bağırmasıyla Hyunwo'yla aynanda irkildik.
"Şu an onlara ihtiyacın yok sanıyorsun, ama bu evre seni tüketecek. Her zaman böyle oldu anla şunu! Bu bir kısır döngü, bundan kurtulamazsın."
Ayağa kalkıp yavaş ama kendimden emin adımlarla ona doğru yürüdüğümde öfkenin bulunduğu uçurumun en zirvesindeydim. Vücudum titriyor, göz boşluklarıma derin bir sancı saplanıyordu.
Burun buruna geldiğimizde sakinleşmek için derin nefesler almayı denedim.
Ancak olmuyordu. Sanki zehirli bir yılan beni ısırmış ve saniyeler içinde o zehir beni ele geçirmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
voices
Fanfic[angst] Kirli bir ırmağı içine alan mavi gözlerle, saf bir ruha ev sahipliği yapan kirli bedenin bakışları birleşti. Ve Han Jisung ilk kez gülümsedi. [Content Warning] [09.07.2022 tarihinde olaylar değiştirilmeden düzenlenmiştir.]