let me in your ocean, swim [M]

2.5K 256 155
                                    

Herkese tekrardan merhaba ben, Gece.

Yine başınızı şişirip oy ve yorum istediğim kısım burası.

Bu da bittiği kısım.

Keyifli okumalar.

-

"Jisung nerede?"

Duştan çıkmış, nemli saçlarla, üzerimde bana bol gelen ince bir kazakla salonun ortasında Jisung'u arıyordum.

Evet, lanet olası evde onu bulamıyordum.

Changbin ve Jongin koltuklarda oturmuş video oyunu oynuyorlardı.

"Bilmem." Jongin'in umursamaz sesine karşılık ellerimi belime koyduğumda ikisi birden ayağa kalktı. Ne olursa olsun isteklerimin emir olduğunu anlamaları uzun sürmüştü.

İstediğim ilgiyi aldığımda yüzümü yapmacık bir gülümseme kapladı.

Jongin korkuyla bakışlarını yere sabitleyerek, "Birkaç dakika önce eşyalarını alması için bizim adamlarla birlikte gitti," dedi. Sonunda nerede olduğunu hatırlayabilmişti.

Öfkeyle solurken, "Geldiğinde adamlarımı tek parça bulursam güzel olur Jongin," dedim. Jongin kafasını eğip dudaklarını ısırmaya başladı.

Tam ağzımı açıp dilimin üzerinde biriken kızgın cümleleri kusacaktım ki kapı çalmıştı.

Evin hizmetlilerinden olan Yeri kapıya doğru giderken onu durdurdum.

"Ben açarım," dedim ve dış kapıya doğru yürümeden önce Jongin'e yaklaştım. Üzerine eğilip belindeki silahı elime aldım.

Emniyetini indirdikten sonra ısrarla çalan kapıya doğru yürümeye başladım. Jongin ve Changbin'in arkamdan geldiklerini hissediyordum.

Kapıyı açtığımda görmeyi beklediğim en son kişi karşımdaydı.

"Felix?"

Yüzündeki sinsi gülüş, cırtlak sarı saçlarıyla tam da hatırladığım gibiydi. Kendimi tutmayı başaramayıp yüzüne tıslamam an meselesiydi.

"Almaya gittiğin eşyan bu muydu yani?" Sesimin yükselmesiyle dışarıdaki tüm adamlarım aynı anda başlarını eğdiler.

Jisung ise baldırlarını saran eşofman ve tenini kusursuz gösteren tişörtüyle Felix'in arkasında görüş açıma yeni girmişti. Bıkkınlıkla bana bakıyordu.

"Kapıyı bu kılıkla mı açıyorsun Lee Minho?" Ellerini göğsünde birleştirmesiyle altımda hiçbir şey olmadığı gerçeğini yeni anımsamıştım. Şimdi yüzündeki ifade daha anlaşılabilirdi. Bıkkınlıktan ziyade öfkeydi yüz hatlarını çerçeveleyen.

Ama konumuz kesinlikle bu değildi.

Ona aldırmadan, "Başka eksik var mı?" diye sordum. Jisungla birlikte gittiğini düşündüğüm, yüzü kanlar içinde kalan adama döndüğümde mahçup ve korku dolu bir ifadeyle başını hayır anlamında salladı.

"Bu bok çuvalı ne işine yarayacak bilmiyorum ama isteseydin getirtirdim. Adamımı haşat etmene gerek yoktu."

Mavi gözlerini devirdiğinde Felix'in kolunu tutup içeriye, Changbin'in yanına itti.

"Benim işime değil, Changbin'in işine yarayacak." Civcivle ikimizin suratında da aynı şaşkınlık ifadesi belirdiğinde Changbin bizim aksimize gülümsüyordu.

"Ne? Bu da ne demek oluyor?" Felix cırtlak aksanıyla konuştuğunda üçünü birden içeriye ittim ve arkamdan kapıyı hızla çektim.

Yeterince beklemiştim ve daha fazla Felix ile kaybedecek vaktim yoktu.

voices Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin