fallen angel | final

2.2K 253 410
                                    

Evet herkese merhaba, ben Gece.

Bu bölümü yazmak hiç hoşuma gitmiyor ve hiç istekli değilim. Ancak bu kitap hakkında daha fazla ilham gelmiyor ve yazamıyorum.

Hepinize son bölümü okumada başarılar diliyorum.

Bölüm Jisung'dan anlatılacak.

-

Canı yanıyordu.

Sıcak göz yaşları kanla kaplı yüzünde temiz bir yol açıyor, çenesinde kırmızı damlaların birikmesini sağlıyordu.

Benim daha çok canım yanıyordu.

Zayıf bedeni güçsüzlüğe teslim olmuş, pis zeminde adeta cansızmış gibi uzanıyordu.

Chan kanla kaplı ellerini buzlu suya sokmadan önce aletleri Hyunjin'e teslim etti.

Aniden dışarıdan gelen yabancı sesle kolum kasıldı ve elimi belimdeki silaha attım. Chan da elini sudan çıkartıp bana doğru temkinli adımlarla geldi. Silahı kapıya doğrulttuğumda kapıyı açıp dışarıya göz gezdirdi.

"Hyunjin benimle gel," diye emretti yanımdaki çocuğa. Chan silahı önüne alıp sessiz adımlarla odadan çıkarken Hyunjin de onu takip etti.

İkisi tamamen odadan çıktığında Minho acı dolu bir inlemenin arasında, "Öldür beni," diye fısıldadı. Sesindeki acı kalbime saplandı. Kaçamak bakışlarım yüzünü buldu.

Saçları terden ve kandan alnına yapışmış, tüm dünyanın yükünü taşıyan omuzları ağlamanın şiddetiyle sarsılmaya başlamıştı.

"Bana son bir iyilik yap Jisung." Sesi o kadar hırıltılı çıkıyordu ki göz yaşları benim içime akıyor gibi hissediyordum.

Sanki buz gibi olan avuç içlerim Minho'nun yangınıyla cayır cayır yanıyordu.

Çektiği fiziksel ve ruhsal acı, geçmişinin vahşetiyle kirlenmiş anılarına eşlik ediyordu.

"Eunwoo'dan bir farkın yok," dedi aniden. İğrenircesine. Tükürür gibi.

Yarı baygın bedeninin yanına çöktüğümde silahımın soğuk kabzasına dokundum. Ondan çok kendimle savaşıyordum bugün. Kendime kızıyor, kendimden nefret ediyordum.

Nihayet gözlerimi gözleriyle birleştirme cesaretini buldum kendimde. Acımasız ifadesizliğim ona dokundu. Fakat kanlanmış gözleri mavi irislerimi bulduğunda nefretinin ve acısının gölgesinde kalmış, yok edilemeyecek bir duyguya şahitlik ettim.

Sevgisine.

Kasılan parmaklarımın arasına hapsettiğim silahın namlusunu alnına yasladığımda gözlerini yumdu ve kanla kaplı dudaklarına ölümü davet etti.

Elim titrerken zihnimin içinde dönüp duran anılar göz yuvalarıma baskı yapmaya başladı.

Minho'yu gördüğüm ilk an sızdı zihnime.

Müzik bedeniyle bir bütün olmuş, pis zeminin üzerindeki en saf izmiş gibi dans ediyordu.

Hareketleri, kirli ruhunun kara bir bulut gibi üzerine çöktüğü saf tarafının sözcüsü oluyordu.

Minho'nun beni öptüğü ilk an takip etti bu anıyı.

Dudaklarındaki Cehennem sıcağı ve Cennet'in yasak meyvesinin zehirli tadı ulaştı dudaklarıma yeniden.

Minho'nun gülümsediği anlar kulaklarıma doldu bu sefer. Gülüşü ışık gibi parladı karanlığımda.

Güneş'in yüzüne hiç vurmadığı, Ay ışığında büyümüş bir çocuk olmasına rağmen gülüşü en parlak ışıktan daha aydınlıktı.

voices Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin