Günaydın, hepinize tekrar merhabalar, ben Gece. Umarım güzel bir gün geçirirsiniz.
Kısa bir bölüm oldu ama yeni bölüm hazır, yakında gelecek.
Oylar verildiyse o zaman, keyifli okumalarr.
-
Nefret ediyordum.
Güçlendirmek için yıllarımı harcadığım duvarlarımın O'nun tarafından kolayca yıkılmasından nefret ediyordum.
Sadece içinde sakladığım kişiliklerimin değil, herkesin korktuğu sert ve soğuk Minho'nun da ona ihtiyacı olmasından nefret ediyordum.
Yalnız olmayı ben istemiştim çünkü yanımda beni anlamasını beklediğim biri olmadığında hayatım daha katlanılır oluyordu. İnsanlardan ümidimi daha çocukken kesmiştim ben. Bana kimseden bir şey beklememem gerektiğini ailem öğretmişti.
Yine de tüm bu nefrete ve kendimi geri tutmama rağmen soğuğun tenimi tırmaladığı bu anda, hissettiğim arzu damarlarımda amansızca geziniyordu. Dizginlemek için gerekli olan bir patlamaydı. Bir çizik, bir kırmızılık, bir iz ve sonunda getirdiği tatlı acı.
İhtiyacım olan tek şey bir çıkış yoluydu. Damarlarımdaki kanla süslenmiş hislerim için.
Jisung'un sıcak dili alt dudağımdaki gezintisine son verdi, küçük dudaklarımın üzerine kapandı. Kanın metalik tadı damaklarımda zevkle patlarken inledim.
Üzerimden hafifçe kalkıp ceketimi çıkarttı. Koltuk altlarımdan kaldırıp arkamdaki ağaca sertçe yaslanmama yardımcı oldu.
Kısa süre göz göze geldiğimizde pantolonunun kemerini hızlıca çıkartıp bileklerimi tek elinde birleştirdi. Başımın üstüne sabitleyip ağacın gövdesine ellerimi bağladığı. Aniden teslim olamayacağımı anlayarak ayaklarımla onu itip çırpınmaya başladım.
"Jisung." Ben ne yaptığını anlamaya çalışırken kemeri daha da sıktı. "Jisung, yapma."
Ellerimi çözmek için uğraştığımda ağacın pürüzlü gövdesi tenimi çizdi.
"Ne sikim yapıyorsun?" Sonunda o pis sırıtışını gördüğümde tüm bunların oyun olduğunu ve beni savunmasız duruma getirdiğini fark ettim.
"Bana çok çabuk teslim oluyorsun, Min." Parmakları tişörtümün içine girip belimi okşadı. Alayla söylediği cümlenin doğrulu için kendime lanet ettim.
"Liderliğinin ilk başarısından dolayı seni tebrik etmek istiyorum." Parmakları yavaşça yukarıya çıkıp göğüs uçlarımı bulduğunda parmaklarının arasına alıp sıkıştırdı.
"Siktir." Soğuk havayı hissedemez hale geldiğimde az önce kurtulmak için çırpınırken şimdi altında kıvranıyordum. Bu bileklerimin ve sırtımın sağlığı açısından hiç iyi olmuyordu.
Ayaklarımı göğsüne yaslayıp sertçe ittiğimde sonunda kendime gelmiş gibi kaşlarımı çattım.
"Çöz beni Han Jisung!" Geriye sendeleyip oturduğunda ayaklarımı kendime çektim.
Önce mavi gözleri yüzümde gezindi. Bakışları gittikçe derinleşiyordu yine. Sanki tüm hatlarımı aklına not ediyor gibiydi.
"Tamam." Bir anda üzerime eğildiğinde bu kadar kolay onaylamasından dolayı şaşkınlığımı gizlemeye fırsatım olmadı.
Parmakları kanayan bileklerimi bulduğunda nefesimi tutmuş, yapacaklarını bekliyordum. Burnuma dolan eşsiz kokusu beynimi uyuşturuyor, öfkemi gölgeliyordu. Bu kadar büyüleyici olması işimi zorlaştırıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
voices
Fiksi Penggemar[angst] Kirli bir ırmağı içine alan mavi gözlerle, saf bir ruha ev sahipliği yapan kirli bedenin bakışları birleşti. Ve Han Jisung ilk kez gülümsedi. [Content Warning] [09.07.2022 tarihinde olaylar değiştirilmeden düzenlenmiştir.]