Altıncı Bölüm

336 118 202
                                    

Bizim sokağın başına varmıştım. Etraf zifiri karanlıktı. Hâlâ yaşadıklarımın şokundaydım. Cem beni öpmüştü. Tekrar ağlamak istemiyordum. Ama sinirlerim çok bozuktu. 

Evin önüne varmıştım. Bir yandan gözyaşlarımı silip bir yandan da cebimden anahtarı çıkarmaya çalışıyordum. Kapıyı açıp içeriye girdim. Girmemle de Cem'le karşılaşmam bir oldu. Nasıl ağlamıştı öyle...  Gözlerinden ip gibi yaşlar iniyordu. Ellerimi sıkı sıkı tutup "Jale," dedi. "lütfen beni affet. Bir an kendime hakim olamadım. Lütfen Jale... Tamam haklısın yapmamam gerekirdi ama yaptım işte."

Sonra yüzümü iki elinin arasına aldı. Gözlerimin içine bakıp "Beni affedebilecek misin?" Hâlâ gözlerimin içine bakıyordu. Dayanamıyordum artık. Canım acıyordu. Hem de deli gibi. Göğüsümün sol tarafı ise alev almış yanıyordu. Cem'in ellerini tutup yüzümden çektim. Ve sonra "defol" diye bağırdım. "Artık seni görmek dahi istemiyorum..." Yutkunup devam ettim. Sözcükler ağzımdan okadar  zor çıkıyordu ki. "Bir daha sakın... sakın gelme. Arkadaşlığımız artık burada bitti." dedim bittiyi vurgulayarak. Cem şok olmuş bana bakıyordu. "Jale... lütfen..." "defol" diye bağırdım ve elimdeki anahtarı Cem'e attım. Ama bunu bilinçsizce yapmıştı. Cem hâlâ ağlıyordu. Derin bir nefes alıp "Tamam, gidiyorum şeker kraliçesi! Ama lütfen seni sevdiğimi hemde delirmişçesine sevdiğimi aklından çıkarma." dedi ve kapıya yöneldi. Tam kapıyı kapatıcakken "Seni seviyorum şeker kraliçesi." dedi ve kapıyı kapatıp gitti.

Cem gittikten sonra derin bir sessizlik oluştu evde. Çok... çok derin bir sessizlik...Tarif edemeyeceğim bir sessizlik. 

Birden kendimi odamda buldum. Ayaklarım beni odama götürmüştü. Zaten her ne zaman canım bir şeye sıkkın olsa ayaklarım beni odama götürürdü. Çünkü orası bana ilham verirdi. Her konuda...  Yatağıma uzanıp yatmak isterken koluma sert bir şey deydi. Yorganımı yukarıya kaldırdım ve ne göreyim? Bir kutu. Üstünde pembe kalpler olan pembe bir kutuydu. Kapağını açtım ve içinden bir mektup uzunluğunda bir not ve küçük bir hediye paketi vardı. Notu açtım ve okumaya başladım.

Ve işte notta yazanlar;

"Jale, aslında bunu sana sorduğunda söylemeliydim ama seni bir şekilde geçiştirdim. Polislerin beni neden aradığı... Çok uzun bir hikaye aslında. Ama sen de benden bir şey sakladın. Ben seni bilmem mi şeker kraliçesi? Aşık olduğun zaman ben seni anlamam mı hiç? Anladım işte. Senin nasıl Eren'den hoşlandığını... nasıl ona aşık olduğunu... Hepsini anladım. Sen nasıl öyle saf o kadar masum seviyorsun ki. Ona dokunmak istiyorsun, dokunamıyorsun.  Onu öpmeye çalışıyorsun, öpemiyorsun. Ama ben de sevdiğim kızı öpemiyorum işte. Neden? Çünkü o başkasını seviyor diye. Ama artık dayanamıyorum be Jale. Çocukluğumuzdan beri aşığım sana. Göğüsümün sol tarafı alev almış yanıyor. Ne istersen yaparım Jale. İstediğini isteyebilirsin benden ama benden bunu isteme. "Bana aşık olma" deme be Jale. Senden vazgeçmemi isteme benden. Hatalı olduğumu seni öpmemem gerekirdi. Ama göğüsümün sol tarafı alev olmuş yanıyor. Göğüsümün sol tarafına dokunduğum zaman elim de yanıyor. Yakında tüm bu alevler bütün vücudumu saracak ve ben sadece senin için yanacağım şeker kraliçesi. Ve neden polisler peşimde biliyor musun? Bana daha da çok kızacaksın be Jale. Eren evinin oradaki parkta sigarasını içerken bir yandan da senin onun dolabına dönem sonu bıraktığın notu okuyordu. Arkandan sayıp sövdü be Jale. Arkandan sayıp sövdü ve tam notu yırtacakken ona bağırmaya ve laf etmeye başladım. O sinirle ne dediğimi anımsamıyorum. Sonra kavga ettik. Gözüne bi' yumruk indirdim. İndirmemle de kafasının ağaca çarpıp bayılması bir oldu. Bu yüzden de polisler beni arıyor. Çok üzgünüm Jale. Ama sana ettiği lafları duyunca dayanamadım. Çünkü seni çok seviyorum.......Lütfen affet beni be şeker kraliçesi."

Ne düşüneceğimi bilemiyordum. Bir yandan Cem'in Eren'i dövmesi, Cem'in beni yıllardır çocukluğumuzdan beri sevmesi ve en acı vereni ise o deli gibi aşık olduğum, göğüsümün sol tarafını yakan çocuğun yani Eren'in benim arkamdan sayıp sövmesi... Kalbimde dayanılmaz bir ağrı vardı. Sonra gözüm duvardaki boy aynasına ilişti. Canım çok yanıyordu. Ama gözlerim tam tersini söylüyordu sanki. Aynanın oraya gittim. Yüzüm felaket bir şekilde kızarmıştı. Ama bir tek gözyaşı yoktu gözümde. Böyle ufacık bir şey.... bir göz damlası bile yoktu. İçimden ' Neden ufacık bir gözyaşı bile çıkmıyor gözümden' diye geçirdim. Ama fazla düşünmek istemedim. Zaten kalbim fazlasıyla kırıktı. Notu kutunun içine koyarken gözüm hediye paketine ilişti. Alıp usulca açtım paketi. Elime bir kağıt parçası ilişti. Üstünde de "Lütfen bu duygusal bunalımı umursama ve hayallerine odaklan şeker kraliçesi. Sen demez miydin 'Aşktan önce hayallerim gelir' diye. Bu yüzden hayallerine odaklan." yazıyordu. Sonra o küçük notu da kutunun içine koydum ve tekrar elime paketi aldım. Ve bir de baktım ki içinden ben çocukken o çok istediğim unicornlu kolye çıktı...

10 yıl önce

Cem ve ben çocukken en sevdiğimiz şeylerden biri bizim mahalledeki oyun parkında oyun oynamaktı. Bir yaz akşamı iftar için Cem'lere gitmiştik. Ve orada bizden başka çocuk yoktu. Cem de benim gibi tek çocuktu. Sonra ikimiz de çok  sıkılıp oyun parkına gitmek istediğimizi söylemiştik. Ama izin vermemişlerdi. Biz de gizlice oyun parkına girmiştik. Oyun oynadıktan sonra çok yorulmuştuk ve oradaki bir banka oturmuştuk. Oradan buradan konuşurken Cem bana "Jale," dedi. "sence hayallerimiz mi daha önemli yoksa aşkımız mı?" diye sormuştu. Boynumdaki kolyeyle oynayıp "Bence hayallerimiz" dedim. Cem'de baş parmağını ağzından çekip "neden" diye sormuştu. Ben de kolyemle oynamayı bırakıp "Çünkü aşk bir gün sona erer ve biter. Sonra da bizi acılar içinde bırakıp gider. Ama hayaller öyle değildir. Hayallerimize inanırsak ama gerçekten de inanırsak onlar bizi asla yarı yolda bırakmazlar. Ama burandan inanmam gerek"deyip göğüsümün sol tarafını gösterdim. "Bu yüzden aşktan önce hayallerim gelir." demiştim.

Evet!!! Cem haklıydı. Gerçekten ama gerçekten de inanırsam tam göğüsümün sol tarafından o zaman hayallerim beni yalnız bırakmazlardı. Cem'e kızgınlığım az da olsa geçmişti aslında. Hatta ona karşı hiç bir kızgınlığım kalmadı diyebilirdim. Ama çok pişman olmuştum ona bağırdığım için, kovduğum için, her şey için çok pişmandım. Hemen telefonun başına geçip Cem'i aradım ama ulaşamadım. Haklıydı hem de yerden göğe kadar. Yarın sabah babamın arabasını yıkadıktan sonra ilk işim Cem'den özür dilemekti. Yatağıma girip YayYay'ı koynuma alıp uykuya daldım.
🌈🌈🌈

Artık çıldırma noktasındaydı Cem. Bu şekilde azarlanmak.... hoşlandığı kız tarafından gerçekten de  Cem için çok gurur kırıcı olmuştu. 

"Benim gibi adam olmaz olsun. Jale benim gibi bir piçle arkadaş olacağına hayali bir arkadaş edinseydi daha hayırlı olurdu" gibi laflar ederken kendine bir yandan da yürüyordu. Saatler sonra hâlâ yürümeye devam ederken birisi onu  kolundan tutup çevirdi. Arkasını dönmesiyle polisle burun buruna gelmesi bir oldu. Polis Cem'i kendisine çekerek "Yürü delikanlı, bizimle merkeze gelmen gerek. İki gün boyunca misafirimiz olacaksın." deyip Cem'i arabaya bindirdi. Cem 'Ben böyle işin...' demekten kendini alamadı. Belki Jale'nin evine gitmeseydi yakalanmazdı ama 'Jale için feda olsun. Umarım yastığının altına koyduğum kutuyu bulmuştur. Jale beni bir affetse' diye geçirdi içinden

İşte Benim GeleceğimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin