Sekizinci Bölüm

353 109 109
                                    

Saat gecenin bir buçuğuydu. Turgut arabanın yan koltuğundan telefonunu aldı ve tam Jale'ye mesaj atacakken Helin aradı. Turgut, Helin'in aradığını görünce "Lan Helin..... Tam da arayacak zamanı buldun." Sonra içinden 'Lanet girsin!' deyip telefonu açtı.

"Ne var?" deyip sert bir giriş yaptı Turgut. Helin bir an duraksayıp sonra kendine gelerek "Turgut, bütün gün neredeydin?(!) Ve daha da önemlisi neden TELEFONLARIMI AÇMIYORSUN" diye bağırdı Turgut'a. Turgut bu bağırmayı hiç duymamış gibi sakin bir tavırla  "İşim var Helin. Eve geldiğimde konuşuruz." deyip telefonu kapatıp sinir içinde telefonu arabanın yan koltuğuna attı. Sonra kırmızı ışıkta durunca Jale'ye mesaj atması gerektiğini hatırladı. Arabanın yan koltuğuna uzanıp tekrar telefonunu aldı ve "Jale, gelmek üzereyim. Hazırlan ve sonra hemen beni ara." Diye mesaj atıp telefonu ikinci bir kez arabanın yan koltuğuna attı. Yeşil ışık yanmıştı. Turgut içinden ' Seni kurtaracağım Cem. Sadece birkaç saate kadar.' dedi.

🌈🌈🌈

Yarı uyanık yarı uyuyor bir vaziyetteyken telefonun mesaj sesiyle irkildim. Turgut'tan mesaj gelmişti. Hemen yerimden fırlayıp üstüme bir şeyler geçirdim. Sonra babama yakalanmamak için sabahtan çarşafları bağlamıştım. Sonra çarşafa tutunup inmeye başladım. İnerken telefonum çalıyordu. Düşeceğim diye korkuyordum. Açmak istemedim. Aşağıya baktığımda inmem için daha çok olduğunu gördüm. Cebime baktığımda Turgut'un adını gördüm. Düşeceğim diye çok korkuyordum ama önemli olabilirdi. Açmak zorundaydım. Sol elimle sıkı sıkı çarşafı tutuyor bir yandan da sağ elimle telefonu almaya çalışıyordum. Sonunda telefonu cebimden almayı başarmıştım. Zorlukla telefonu açıp "Turgut, şu anda çarşaflarla aşağıya inmeye çalışıyorum. Biraz bekle bu yüzden." Turgut şaşkınlık içinde "nee" dedi. "Arka bahçedeki pencereye bak." dedim Turgut'a. Turgut ön bahçeden arka bahçeye dolanıp arka bahçedeki pencereye baktığında ağzı açık kaldı. Telefonunu kulağına götürüp "Jale... ne yapıyon sen orada? Kapı bi' yere mi kaçtı yoksa?" İnmeye devam ederken "Babama yakalanmayayım diye öyle iniyorum Turgut. Kapı bir yere kaçmadı yani."

Birden elim kaydı ve düştüm. Ama şükürler olsun ki Turgut' beni tuttu. "Bana hayatını borçlusun deli kız." dedi Turgut gülerek. Sonra anlıma tüy kadar hafif bir öpücük kondurup "Hadi artık gidelim deli kız. Cem'i kurtarmak için çok az bir zamanımız kaldı." dedi. Ve sonra birlikte arabaya doğru yöneldik.
🌈🌈🌈

Saat gecenin üçüydü. Eren'in gözleri yavaş yavaş aralanmaya başladı. "Uyandın sonunda ha Eren." dedi birisi. Eren gözlerin ovuşturdu. Sonra bir baktı ki Onur. Helin'i ondan almak isteyen çocuktu. Eren "Milka'nın mor ineği yaptığımın piçi! Çabuk çöz lan beni Yoksa-" Onur "Kes lan sesini! Ne yapacan lan. " Sonra cebinden bir bıçak çıkarıp "Eğer o güzel sesini bir daha çıkarırsan senin o güzel gırtlağını kesmek zorunda kalacağım Erenciğim." dedi ve sonra bir kahkaha atıp ayağa kalktı Onur. Eren "Lan çabuk beni çöz, yeminle kötü olur piç!" dediğinde Onur sinir bozucu bir gülümseme yüzüne takıp gülmeye başladı. Eren'e yaklaşıp "İşte bu iş o kadar da basit değil yakışıklı çocuk." deyip tekrar ayağa kalktı. Eren hareket etmeye çalışarak "Ne istiyon lan!" diye bağırdı. Onur sinir bozucu bir şekilde gülümseyip "Sen ne istediğimi gayret de iyi biliyorsun Erenciğim" dedi. Eren bu sefer daha fazla sinirlenip "Beni dellendirme ! Ne istiyon piç." diye bağırdı. Onur bu sefer gülmeyi bırakıp yüzünü kızgın bir ifadeye bırakıp "Neyi olacak lan, tabi ki Helin'i" diye bağırdı."Beni burda kesip köpeklerine yedirsen bile ben Helin'den VAZGEÇMEM!Anladın mı, vazgeçmem!"Eren nefes nefese kalmıştı bunları söylerken. Onur gene yüzüne o sinir bozucu gülümsemesini takıp "Neyse Erenciğim, benim vaktim bol nasıl olsa. Gel gelelim asıl konuya. Gerçi asıl konu buydu ama neyse. Buraya nasıl geldiğini sormayacak mısın?" Eren'i sinir etmeye çalıştığı çok belliydi. Eren de bunun farkındaydı. Ama nasıl geldiğini merak ediyordu. "Nasıl geldim lan? (!)"
🍭🍭🍭
Eren mesajda yazan Marmaris Kafesi'nin oradaki boş araziye gelmişti. Arabasını park edip indi. İlerideki arabanın arkasına Onur ve tayfası saklanmıştı. Am@a Eren bunun farkında değildi. Eren ilerledi ve sonra omzuna bir el dokundu. Önce irkildi,sonra arkasına dönüp baktığında Göktuğ'yu gördü. Eren sinirlenip "Lan bana ne mesaj atıyon? (!)" diye bağırdı. Ama Göktuğ bundan etkilenmemişti. Sinir bozucu bir şekilde sırıtmaya başladı. Eren devam etti "Lan hani benimle göreceğin hesaba ne oldu? (!) Klavye adamı mısın lan sen?(!)"diye bağırmaya devam etti. Ama Göktuğ hala sırıtmaya devam ediyordu ve bu artık Eren'in sinirine dokunmaya başlamıştı . Eren "Ne sırıtıyorsun lan" demesiyle ensesine bir darbe alması bir oldu. Ve sonra Eren bayıldı. "Alın bunu!"diye bağırdı Onur. Ve sonra Onur ve tayfası arabalarına atlayıp ortadan toz olup gittiler.
🍭🍭🍭
"İşte böyle" deyip derin bir nefes aldı Onur. Ve devam etti "Eğer Helin'den ayrılırsan sen de ben de rahat bir nefes alırız. Ha yoksa-" Eren, Onur'un sözlerini tamamlamasına izin vermeyip "Yoksa ne olur lan?(!)Yoksa ne!" diye bağırdı ve Onur'un gene sinir bozucu bir şekilde gülmesini bekledi. Ama bu sefer gülmedi. Sinirlenmişti Onur. Cebinden bıçağını çıkarıp "Seni uyarmıştım yakışıklı!" dedi ve Eren'in dudağının bir kısmını kesti. Eren acılar içinde bağırmaya başladı. Ama bu Onur'un umurunda değildi. Bir kahkaha atıp "Bunu içeriye kapatın! Onun icabına sonra bakıcağız." Sonra oturup Göktuğ'ya "Git bi' içki getir!" diye bağırdı.
🌈🌈🌈
Hapishaneye varmıştık. Daha doğrusu mahallenin karakoluna. Turgut arabayı hiç kimsenin göremeyeceği bir yere park ettikten sonra arabadan inip kapımı açtı. "Geldik deli kız. Şimdi deliliğini burada göster ve Cem'i kurtar."deyip kemerimi çıkarmama yardım etti. "Artık bana deli kız demeyi bırak. Yoksa YayYay bi' ısırır seni kuduz olursun!" Turgut sinirli bir şekilde " Biraz daha yüksek bağırsaydın da birileri duysaydı! Sakın bir daha bağırayım deme." Sonra "Üzüldün mü sen yoksa deli kız. Yüzün kıpkırmızı olmuş." deyip sarıldı bana. Kafamı Turgut'un göğsüne gömüp "Bana deli kız deme ya." dedim. Saçlarımı öpüp "Ben senin üzülmene dayanamam.... Tamam kraliçem, bir daha demem." Kafamı kaldırıp "Cem de bana şeker kraliçesi diyor." deyip güldüm. Saçlarımı kulağımın arkasına sıkıştırıp "Çok şeker olduğun için mi?" dedi Turgut. Gülümseyip "hayır," dedim. "Bütün şeker çeşitlerini çok sevdiğim için." Turgut yüzünü yana çevirip "Zamanımız daralıyor,acele etmeliyiz." Sonra çantasından iki fener çıkarıp birini bana verip "Hadi gidelim artık." dedi ve elimi tuttu. Birkaç adım attıktan sonra durdu. Bende durdum. El ele olduğumuzu görünce "Pardon...Çok pardon Jale" deyip elimi bırakıp kolunu koluma attı. Gizlice karakolun kapısının önüne geldik. Turgut kapıyı açmaya çalıştı ama kilitliydi. Gerilmiştim. Geri mi dönmek zorunda kalacaktık diye düşünürken Turgut çantasından hayatımda hiç görmediğim değişik bir alet çıkarıp kapıyı açtı. "O ne" diye sordum. Turgut elindeki alete bakıp "Önemli bir şey değil." dedi. Sonra kapıyı itti. Kapı baya gıcırdadı. Ama sonunda kimse fark etmeden içeriye girdik. Turgut etrafına bakınıp "Bence rezalet hane alt katlarda. Filmlerde hep orada olur çünkü." Bana da mantıklı gelmişti. O yüzden birlikte hapishaneye indik. Turgut'un deyişiyle rezalet haneye. Aman Tanrım gerçekten de kocaman bir yerdi. Burada Cem'i aramak samanlıkta iğne aramak gibiydi. "Turgut , burası çok büyük bir yer. Burada Cem'i hayat da bulamayız." Turgut beni omuzlarımdan tutup kaldırdı. "Jale saçmalamayı keser misin! Bak! İnan bana Cem'i bulucağız. Neden biliyor musun? Çünkü seviyorsun Jale." "Hayır!" dedim. Ben ona karşı hiç bir şey hissetmiyorum Turgut!" dedim. Turgut bu sefer yüzümü iki elinin arasına alıp "Ben aşktan bahsetmiyorum Jale. Seni ve Cem ile aranızdaki sevgi bağından söz ediyorum." dedi ve sonra gülümsedi. O kadar rahatlamıştım ki. "Peki şimdi ne yapacağız?" diye sordum. Tam o sırada demir parmaklıkların arkasında ki bir mahkum "Cem'in nerede olduğunu biliyorum." dedi. Turgut ve ben aynı anda "Ne!" diye bağırdık. Mahkum "Sessiz olun lan piçler! Bütün hapishaneyi uyandıracaksınız." Turgut "Lan sen kime piç diyon aşşalık herif!" diye bağırdı. Tam onu sakinleştirmeye çalışacakken Turgut devam etti. "Lan, hem nereden bilelim doğruyu söylediğini?(!)" Başka bir mahkum elini havaya kaldırıp "Bembeyaz tenli, siyah saçları ve siyah gözleri olan çocuk." dediğinde Turgut'la ŞOK geçirmiştik neredeyse."Turgut... bu adamlar doğruyu söylüyor."diye kulağın fısıldadım Turgut'un. Turgut beni duymamış gibi devam etti. "Peki nerede?" Mahkum rahatsız edici bir gülümsemeyle "Şimdi istediğim soruları sormaya başladın." dedi ( Bu hapishanedeki mahkumların her yeri kan içindeydi.) Kaşlarını çatıp "Uzatma! Neredeyse söyle lan!" dedi Turgut. Cem'i tarif eden mahkum "Burası kocaman bir rezalet hane. Tek başınıza bulamassınız." Turgut demir parmaklara yönelip parmaklıkları sıkıp "Nereden bilek lan sizin bize yardım edeceğinizi?(!)" Gene rahatsız edici bir şekilde gülümseyip "Bilemezsin yakışıklı." dedi birinci mahkum. Turgut kolumdan tutup "Yürü Jale, gidiyoruz." dedi. Gene Cem'i tarif eden mahkum "Abdulrezart buraları çok iyi bilir. İşinize yarayabilir." diye bağırdı. Turgut gene demir parmakları sıkıp "Bana bak! Abdulrezart mısın nesin, eğer bir yamuk yaparsan ağır sikerim seni!" Sonra mahkumun gözlerinin içine bakıp "Anladın mı?(!)" dedi. Mahkum gene rahatsız edici bir şekilde gülerek "Nasıl istersen delikanlı." dedi. Turgut gene hayatımda hiç görmemiş o aleti çıkarıp hapishanenin kilidini açtı. Turgut mahkumun kolundan tutup sanki bir yere kaçacakmış gibi "Düş önüme!" diye bağırdı. Mahkum "Sakin yakışıklı. Bir yere kaçmiyoruz." dedi sakince. Turgut hapishane parmaklıklarının kilidini kapattı. Mahkum "Bu taraftan gençler." dedi ve ilerlemeye başladık.
🍭🍭🍭
Saatler sonra...
Turgut'un koluna girip "Çoook yoruldum ya! Daha ne kadar yürümemiz gerek." diye mırıldandım. "Lan be adam! Sen bizi aptal mı sandın saatlerce aynı yerlerde döndürüp duruyon bizi!" diye bağırdı. Turgut bunları söylediği sırada mahkum kapı gibi bir şeyi açmakla meşguldü. Sonra "Bu taraftan gencler." dedi. Turgut ikinci defa kolumu çekip "Yeter lan! Yürü Jale, gidiyoruz!" diye bağırdı. Mahkum Turgutun kolunu tutup "İnanın bana arkadaşınız burada." dedi mahkum yalvarır bir şekilde. "Sen burada kal Jale. Ne olur ne olmaz." Bu sefer ben Turgut'un kolundan tutup " Saçmalama geleceğim." dedim. Turgut derin bir nefes aldı. Gelmek istemem onun hiç hoşuna gitmemiş gibiydi. Ama sonra elimi sıkı sıkı tutup "Tamam." dedi. "Ama sakın yanımdan ayrılma ve elimi bırakma." Kaşlarımı çatıp "Ben küçük kızın değilim. Bana sahip çıkmana gerek yok!" dedim. Turgut yüzümü kendine doğru çekip kulağıma eğilerek "Beni delirtme Jale! Bu adamın nasıl bir pisikopat olduğunu görmüyor musun lan?(!) Delirtme adamı!" dedi sinirli bir şekilde. Mahkum bize bakıp "Kaç saat daha sizi beklemem gerek beğ! Hadi ilerleyin! Arkanızdan mı itmem gerek." "Geliyoruz lan işte!" diye bağırdı mahkuma. Mahkuma güvenmediği belliydi. Ama ben mahkuma inanmak istiyordum. Biran önce Cem'i kurtarmak ve eve dönmek istiyordum.
🍭🍭🍭

Saatler olmuştu ve biz hâlâ Cem'i bulamamıştık. Turgut'un koluna girip kafamı omzuna koyup "Turgut ben artık çok yoruldum. Uykum da geldi. Mola verelim n'olur." diye yalvardım. Mahkum arkasını dönüp bize bakıp "Kız arkadaşın haklı yakışıklı. Bayağıdır dolanıyoruz. Çok geç oldu." dedi ve cevinden bir kibrit çıkarıp yaktı sonra bir odun yığınının üstüne attı. "Hadi yakışıklı. İnat etmenin faydası yok! Dinlenmeniz gerek." deyip ateşin başına oturdu. Turgut suratını asıp yüzünü bana doğru döndü. Gözümden uyku akıyordu resmen. Sonra mahkuma dönüp "Bunu sadece Jale için yapıyorum. Başka bir şey sakın düşünme." dedi ve o da ateşin olduğu tarafa çömdü. Ben de yavaşça çömüp duvara yaslandım. Turgut arkasını dönüp bana baktı. "Sen orda ne yapıyorsun deli kız?" Sinirlenip "Bana deli kız deme!" diye bağırmaya çalıştım. Ama o kadar çok uykum gelmişti ki bağırmaya halim kalmamıştı. Turgut bu halime gülüp beni kucağına alıp ateşin oraya oturdu. Kucağından inmeye çalıştım ama inemiyordum. Sonradan fark ettim ki Turgut benim inmemi engelliyormuş. "Turgut, inebilir miyim lütfen." deyip tekrar kucağından inmeye çalıştım. Ama o gene inmeme izin vermedi. "Benimle oyun oynamayı bırak Turgut!" dedim uykulu halimle. Turgut çenemi baş ve işaret parmaklarının arasına alıp burnunu burnuma bastırıp "Hayır!" dedi. "Bak şeker kraliçesi! Çok yorgunsun dinlenmen gerek-" Turgut bir şeyler daha söylüyordu sanki. Ama ben o kadar çok yorgundum ki... Göz kapaklarım ağırlaşmaya başladı ve sonra dalıp gittim.
🍭🍭🍭
Jale dalıp gitmişti. Turgut'da Jale'nin saçlarıyla oynuyordu. Ateşin diğer tarafındaki mahkum da onları izliyordu. Mahkum ateşe bir odun daha atıp "Onu çok seviyorsun anlaşılan dekikanlı." deyip ateşe bir odun daha attı. Turgut kafasını kaldırıp "evet" dedi. "Aslında bir sevgilim var. Adı Helin. Ama gene de Jale benim için bir başka." Mahkum gülümseyip "Sevgilinden daha çok seviyorsun onu anlaşılan." Turgut kafasını kaldırıp "Bilmiyorum. İçimde Jale'ye karşı bazı şeyler var. Ama duygularımdan emin değilim." Mahkum gülümseyip "Bak delikanlı, şu anda kucağında dünya güzeli sarışın bir kız varken neden o Helin denen kızla uğraşıyorsun ki? Yoksa..." Turgut elini havaya kaldırıp " Geç oldu artık. Hadi sana iyi geceler." dedi. Mahkum 'Ah be gençlik!' diye içinden geçirdi. Sonra üstündeki eskimiş kirli hırkayı çıkarıp uykuya daldı. Turgut Jale'nin saçlarına küçük bir öpücük kondurup "İyi geceler şeker kraliçesi." dedi ve uyumadı. Şafak vaktine kadar Jale'yi izledi.
🌈🌈🌈
Oya Hanım arabasını hastanenin otoparkına park edip giriş kapısından içeri girdi. Üçüncü kattaki 329 numaralı odaya gidip elini kapı koluna uzattığında "Eren Genç'in annesi sizsiniz galiba?" Oya Hanım arkasını döndüğünde Ayça Hanım'ı gördü. (Ayça Hanım Eren'in doktoruydu.) "Evet benim." diye cevap verdi Oya Hanım.  Ayça Hanım köşedeki siyah koltuğu işaret edip "Oturun lütfen." dedi ve Oya Hanım'la karşılıklı oturdular. "Bakın bunu size söylemem çok zor ama..."duraksadı. Söyleyeceği şeyi nasıl söyleyeceğini bilemiyordu çünkü. " Eren'e bir şey mi oldu yoksa?(!) " Soluklandı Oya Hanım. Ayça Hanım'dan cevap bekliyordu. Ama Ayça Hanım hala nasıl söyleyeceğini bilemez bir haldeydi. Kısa bir sessizlikten sonra sessizliği Oya Hanım bozdu. "Neler oluyor Ayça Hanım! Lütfen gevelemeyin de söyleyin. Eren'e bir şey mi oldu yoksa ?(!)" Ayça Hanım kendini toparlayıp 'Ne olucaksa olsun,'deyip "Oya Hanım..." dedi. Oya Hanım tedirgin  bir şekilde "evet" dedi. Ve sonra Ayça Hanım "Eren,hastaneden kaçtı." dedi.
Oya Hanım şaşkınlık içinde "NE!!" dedi.

İşte Benim GeleceğimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin