Şapkasını kafasından çıkarıp su dolu varilin önünde duran teneke bozması masanın üzerine fırlattı San.Garip hissediyordu.Bu işin ucunda büyük bir mebla vardı ve anlaşmadan cayması iki taraf için de sıkıntılı olurdu.En kötüsü ise belki günler belki de aylarca kendinde olamayacağı hatta o makineden çıktığında yaşayıp yaşamayacağının bile sallantıda olmasıydı.Kaybedecek hiçbir şeyi
yoktu.Genç efendi Wooyoung üzerinden para kazanacaktı......
Bay Jung önündeki kahveyle bir müddet bakıştıktan sonra fincanı kavrayıp ağzına götürdü.Günlerdir aklında dönüp duran,ne kadar içi rahat etmese de uygulamak zorunda kaldığı fikir kostalarının arkasındaki ürkek vicdanını tetikliyordu.Bir oğlunu kazada kaybetmişken diğerini de acı bir harabiyetten başka bir şey olmayan bu psikolojik savaşta, bu şekilde kaybetmeye niyeti yoktu.
Ne ara kapının çalınıp psikiyatri doktorunun odasına girdiğini anlayamamıştı.Kadın büyük efendiyi selamlayıp koltuğa oturdu.Tedirgin ve bir o kadar da asık yüzü Bay Jung'un kalbinin bir anda aritmiye girmesine sebep olmuştu.
"Bana iyi bir şeyler söyle artık Karla"
Gözlükleri efendiyi daha da çok terletiyordu sanki.Rahatsız bir tavırla gözlüğünü kutusuna koyup masaya bıraktı.Anlamsız bir detaydı fakat masaya damlamış olan kahve dikkatini dağıtmış ve bir yaprak peçeteyi alıp kendini masayı temizlerken bulmuştu.
"Efendim,moritattan başka şansımız kalmadı.İlaçlara yanıt vermiyor."
Efendi ileri geri sürttüğü peçeteyi bırakmış ve bir anlığına donakalmıştı.
Kendine gelip koltuğuna yaslandı ve ağrıyan sinüslerini ovaladı."Şu lanet odaya her adım atışında bir çözüm bulmuş olman için umutlanıyorum."
"Ama efendi-"
"Oğlum ölüyor farkında mısın?"
Karla sesi titreyerek çıkan adamın gözlerine bakamadı ve kucağındaki dosyaları sıkıca kavradı.Kanser için kemoterapiden başka yapabilecekleri bir şey yoktu fakat dağılmış psikolojisini toparlamak mümkündü.Ancak Wooyoung psikolojik desteği hiçbir zaman kabul etmemiş aksine sürekli içine kapanarak direnç göstermişti.
Bay Jung elleriyle yüzünü kapatarak ağlamasını gizlemeye çalışsa da pek başarılı olduğu söylenemezdi.Son günlerde kendi de hayli yıpranmış ve Wooyoung'u gereksiz zamanlarda suçlamaya başlamış kendini ondan çekmişti.Acizliği sinirini bozmaya yetiyor da artıyor moritat gibi bir projeyi üretecek zekaya sahip oğlunun ellerinin arasından bir sene içerisinde kayıp gidiyor olması canını yakıyordu.
"Moritatı deneyeceğiz."
"Ama efendim kabu-"
"Son kez onunla konuş.İkna etmeye çalış."
.......
Wooyoung'un Ağzından
Sedyeye uzanıp kafamı sert başlığa dayadım.Kaçıncı kez bu soğuk sedyeye yattığımı,ilaçların damarıma verilirken kusmak istediğimi,tüm hücrelerimin alev alev yandığını saymamıştım.Tek bildiğim artık bu tedaviyi almayı bırakmak ve öleceksem de huzur içinde ölmeyi beklemek istememdi.
Doktor Marilyn sistemi kurduktan sonra sedyenin demirlerini kavradığım sarılı ellerime baktı ve yüzünü ekşitti.Ben onun ağarmış saçlarına ve kırışmış tenine her baktığımda yüzümü ekşitmiyorsam kesinlikle saygımdan değil,bu gerizekalı ırkın kadınlara yüklediği değersiz anlamdan nefret etmemden ileri geliyordu.Kadınlar her zaman güzel ve değerliydi benim için.