Yavaş yavaş kışın gelmesiyle sonunda Geum teyze hayvanlarını ahıra sokmuş ve değirmenin arka tarafındaki düz otlak alan talim için yeniden bize kalmıştı.
Çok değil evden yanlızca beş yüz metre uzaklaşmıştım ki...
Yükselen silah sesi kalbimi titretti.
Hızım azaldı, kulaklarım karıncalandı ve adımlarımı yavaşça az önce neşeyle çıktığım eve yönlendirdim. Çocuk aklı, konduramamıştım kötü bir şeyler olduğunu. Babam silahı talim için hazırlarken patlattı sanmıştım. Adımlarımı birkaç saniye sonra duyduğum çığlık sesiyle durdurmak zorunda kaldım. Kötü bir şeyler olduğunu anlayabilmiştim fakat içime yayılan korku yüzünden gidip bakamıyordum ne olduğuna. Birkaç kere daha tanıdığım sesin yükselen çığlıklarını duydum. Annemdi, onun pamuk sesi biliyordum.
Ben hala esen rüzgara ayak uydurup ileri geri istemsizce sallanırken annem yalpalaya yalpalaya kapıya kadar geldi ve kapının eşiğinde duvara yaslandı. Gözleri birini arar gibi gezindi geniş çayırda. Beni bulduğunda uzakta olsam dahi gözlerinin yaşlardan ışıldadığını farkedebilmiştim. Esen rüzgarla gizlenmeden kendini gösteren güneş, annemin yaşlarında parlıyordu sanki. Yüzünde asla görmek istemeyeceğim buruk bir ifade, dudaklarımı titretecek bir hüzün vardı.Elini kaldırdı bana doğru ve ağır ağır salladı.
"Kaç, saklan"
Elini git der gibi sallamaya devam etti. İlkin dinlememiştim onu. Birkaç dakika önce yüzünde çiçek bahçesi gördüğüm kadın, şimdi acıyla bakıyordu bana. Ona doğru adımlarımı tekrar atmaya başlamıştım. Yabancı birini görmek, bundan ziyade annemin saçlarına elini geçirip çekiştireceği, güneşin tenindeki terlere vurup parıldattığı şakağına silahı dayayıp yerimde beni taş kesecek acımasızlığıyla o ağır metali ateşleyeceği asla aklıma gelmezdi.
Annemin parıldayan yüzü soldu, dayandığı kapı eşiğinden usulca yere çöktü. Hızlı bir ölüm olmamıştı, narin bir bedene yakışır şekilde can vermişti saniyeler içinde. Artık olduğum yerde durmuyordum. Ne ara arkamı dönüp koştuğumu dahi hatırlamıyor, yaşların gözlerimden oluk gibi aktığına akıl erdiremiyordum. Ağladım, ağladım ve içim dışıma çıkana kadar hıçkırdım. Bir ara sesimi dahi duyamaz hale gelmiştim. Talim yapacağımız değirmene varıp saklandığım taşa kafamı dayadığımdan beri hissizleşmiştim sanki.